KANLI VADİ
Zeynep yanından ayrılırken içeriye Ahmet geldi…Ahmett 35 yaşlarında esmer uzun boylu,sürekli düşünen ve herkesin ona sorunları hakkında danıştığı… 90 lı yılların başında Kürt devrim! Hareketinde aktif rol oynarken yakalanıp cezaevine girdiği…9 yıl hüküm giyip cezasını bitirdikten sonra köyüne yerleşmiş devrim sohbetlerinden hoşlanan biriydi…
Selamun aleykum…
Ve aleyküm selam Ahmet abi…hoş geldin dedi C tokalaştıktan sonra.
Zeynep ;Ahmet abi taze çay yapmıştım sana da getiriyim içersin değil mi ?
İçmezmiyim Zeynep hazır C de burdayken biraz laflayalım….sohbet edelim onunla…zaten buralarda sohbet edebileceğimiz kaç kişi var ki ? öyle değilmi anlamında başını C in tarafına çevirdi…
Estağfurullah abi…
İkisininde çayları tazelendikten sonra…ya C ne olacak bu insanlarımızın umursamazlığı? neden kimse sorgulamıyor bölgemizde yaşanan olayları?insan bu kadar vurdum duymaz olmamalı bence… Diye söze başladı
Haklısın Ahmet abi…her ne kadar sorumsuz olursa olsun insanlar,konu ne olursa olsun,en azından fikir yürütmeli,doğrularıyla yanlışlarıyla bir birlerini aydınlatmalı…
Ahmet abi ;sözde ezildiğini ve sömürüldüğünü varsayan veya öyle zanneden kürt toplumu,kendilerini birey olarak sürekli ezilmiş,sindirilmiş,hor görülmüş,dejenere edilmiş,sömürülmüş ve mağdur edilmiş,bir zihniyet içerisinde yaşamaktan kurtulmaları lazım,dünyada varolan milyonlarca sorun olmasına rağmen ,bunlardan biri de geçmişte ve yakın tarihimizde hiç olmadığı halde değişik güç ve odaklar tarafından süre gelmiş bir sorun olarak lanse ettirilen ettirilmeye çalışılan kürt sorununun,temelden yani kökenine inilmesi durumunda hiç var olmadığı nı ihtimal dahilinde değerlendirebiliriz,bir ihtimal eğer böyle bir sorun var ise de bunun tek ve alternatifsiz çözümü eğitimdir….ve diyorum ki; İnsan anlamadığı şeylerden korkar.
Bizler henüz yakın geçmişimizde yaşanmış olan acı olayları perde arkasından izleyip perdeyi aralama gereği duymadan,gerçeği araştırıp sorgulamadan gelişen tarihi kayıtsız şartsız kabul etmişiz,Adolf hitler’in dediği gibi ‘tarih egemen güçler tarafından yazılmış masaldır’hangi tarihe hangi yazılara inanacağımızı bilmiyoruz,yakın geçmişimizde, Jön Türkler’in ve Daşnak Partisi’nin imzaladığı kardeşlik paktına göre Ermeni Kurtuluş Mücadelesi’ne son verilecekti ve Türkiye’de yaşayan bütün milletler güçlerini birleştirip vatanseverlik ruhuyla Osmanlı İmparatorluğu’nu, onun kabul ettiği Anayasa’yı ve onun ilerici kanunlar koyan yeni hükümetini sadık bir şekilde koruyacaklardı. Özel bir genelgeyle fedayiler Muş’a davet edildiler.
Ruben öncülüğündeki gerilla gurubu silahsız olarak ortaya çıktı. Her yerde sevinç çığlıkları duyuluyordu. Hürriyet yasasıyla Ermenilere karşı onur kırıcı davranışlarda bulunmaya, dayağa, küfürlere, yağmaya, hırsızlığa, ve küçümsemeye son veriliyordu. Benzer davranışlarda bulunanlar en sert cezalara, hatta ölüm cezasına çarptırılıyorlardı. Her iki halka da tam güvence veriliyordu: Ermenilere serbestçe oy verme, kendi temsilcilerini seçme ve önerme hakkı veriliyordu.
Bu batı Ermenilerinin yaşamında bir yeniden doğuş idi. Yeni seçilmiş parlamento ilk oturumunda bir dizi kanun kabul etti; bunlar arasında Ermenilerin Osmanlı ordusunda görev yapmak üzere askere alınmaları de vardı. 31 Mart 1909 günü Kilikya’da 30 bin Ermeni katledildiğinde Sultan Hamid hala Türkiye’de padişahtı. Sultan Hamid 1909’un Nisan ayında tahttan indirildi ve ağabeyi Muhammet Reşat tahta çıktı. Enver, Talat, Cemal ve Nazım’dan oluşan yeni hükümet işbaşına geldi ve Sultan Hamid’in kanunlarını geçersiz saydı; Hamidiye başıbozuk silahlı güçlerini de dağıttı. "Barış, eşitlik ve kardeşlik" sloganlarıyla Ermeni halkının yüzyıllık rüyası gerçeğe dönüşmüştü.
Kürtler de diğer gelişmemiş milletler gibi sürekli kullanıla geldiler,büyük hükümdarlar da tebalarındaki milletlere acımasızca davranmaktan geri kalmadılar, 1915’te Kürtler Sasun’da Alivan Ermenilerine saldırıp katliam yaptılar. Ondan sonra Sarmeli, Muserli, Bakranlı silahlı yaklaşık bin kişi 22 Nisan günü Avdülaziz’in önderliğinde Pısank’ın 20 köyüne akın düzenledi. Onlar Ermenileri acımasızca öldürmeye ve soymaya başladılar. Silahsız Ermeniler kısa bir direniş gösterdikten sonra o büyük kuvvete dayanamadılar ve her şeyi bırakarak canlarını kurtarmak için kadın, çocuk dağlara kaçtılar. Kürtler içeri dalıp bütün köyü yağmalayarak ateşe verdiler. Köy sakinlerinin bir kısmı, 150 erkek, kadın ve çocuk kaçma imkânı bulamayıp Manastır Başrahibi Stepan Vardapet ve Gomırter köyünden Ağce önderliğinde Gomats Manastırı’na sığındı. Avdülaziz Ermenilerin orda olduğunu tahmin ederek Kürtleriyle manastıra yaklaştı ve onu kuşattı. Uzun sürecek çarpışma devam etti. Kürtler surlardan içeri giremediler; buna mukabil, Ermenileri kendilerine teslim olmaya mecbur etmek için manastırın avlusuna giden su borusunu dışardan kapattılar. Yaklaşık on beş gün boyunca, kuşatılmış Ermeniler susuz ve büyük bir umutsuzluğa kapılmış halde yaşadılar. O sırada Ağce’nin tanıdığı Sose adlı bir Kürt kadın kuşatma altındaki Ermenilerin suyunun kesildiğini duyarak gece gizlice suyun kesildiği yere gidip manastırın suyunu yeniden açtı. Beklenmedik bu olay Ermenileri şaşırttı; onlara sevinç hakim oldu. Sabaha kadar bütün küpleri ve kapları suyla doldurdular. Güneş doğduğunda Kürtler olan bitenin farkına varıp boruyu yeniden kapattılar.
Tarihin karanlık sayfalarına baktığımız da,Türk vatanı ve devleti üzerinde oynanan oyunlar kadar,her yıl onlarca entrika çevrilen,emperyalist ve Siyonist odakların iştahını kabartan,yedi düvele-i muazzamaya karşı savaşmış ve savaşmakta olan bir millet göremeyiz,bazen kendi kendime soruyorum bu millet ne yaptı? da o kadar bela ve musibet ile yüz yüze gelmeye,düşman komşuların içinde yaşamak zorunda bırakılmaya.Yahudi ırkının binde birini yapmadığımız halde,neden bu sömürülen halkın her bölgesi bölünme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor…
Ahmet abi söyler misin Allah aşkına Vatan nedir? Millet nedir? Devlet nedir?…biz bu kadar çaresiz kalmış bir Millet miyiz? Uyduruk politikalar ile yasa ve hükümler ile,zor ve zorbalıkla mücadele edemeyecek kadar bi çaremi kaldık?bu halkın savaş meydanlarında zaferler kazanmış kahramanlara değil,zeki insanlara değil,cesur ve mert insanlara değil,siyasi ve politik bilgeliğe kavuşmuş diplomatlara değil,bütün etnik Toplulukları farklılıklarını birbirlerine hissettirmeden bir arada tutabilen insanlara ihtiyacımız var…
C ! Senin ne kadar vatansever ve insanlara saygı ile yaklaşan bir düşünceye sahip olduğunu biliyorum…ama neden Kürtler hep eziliyor? Binlerce yıllık tarihimizde bizde hep aldatılmış ve maşa olarak kullanılmış bir millet olarak en ön saflarda çıkıyoruz ortaya…Öncelikle problemi doğru koymak gerekir…Kürt devletinin kurulmasına karşı çıkan kesimler açısından temel sorun, Türkiye sınırları içindeki Kürt nüfusun yoğunluğu ve Kürt hareketidir…Kürtleri yok sayarak hiçbir şey elde edilemeyeceğini tarih göstermiştir,bu coğrafyada yaşayan Kürtlere de bir umut ışığı yakacak ve muhtemelen bir taraftan Kürt ulusal hareketinin canlanmasına yol açacak çözüm yolları neden tıkanıyor?Kürt ulusal mücadelesi bölgede yaşayan, (Arap, Filistin, Ermeni, Yahudi, Süryani, Nesturi)ve diğer halklara örnek bir demokrasi mücadelesi verirken neden Türkiye içerisinde terörizm veya bölücülük ile anılıyor?
Nedenlerle dolu binlerce soru yumağıyla iç içe yaşamak nasıl bir duygu bilir misin?Kürt hareketine karşı yürütülen kirli savaşı sorgulamaya kimin gücü yetiyor söyler misin?
Ahmet abi iyi güzel söylüyorsun…ben siyasetçi değilim,tarihçi değilim,içimizi kemiren bu konular hakkında pek derin bilgiye sahip biri hiç değilim,ama gönül ister ki ülkemizin kanayan yarasına tarafsız yaklaşabilme cesareti gösterebilmek…
Öncelikle kendin hem özgürlük mücadelesinden,hem demokrasiden dem vuruyorsun fakat;kürt hareketinin de kapitalist sistemin çözemeyeceği bir sorun olduğunu unutuyorsun…bu gün yeni doğan bebeleri bile sıksan vücutlarından acı ve keder çıkar,bizi öyle bir duruma koymuşlar ki küçücük çocuklarımız bile askere polise veya devletin herhangi bir hizmetlisine düşmanca tavır takınmayı öğretmişler…sana soruyorum gençlerimizi yetiştiren eğitmenleri düşman gibi görmek hangi demokrasi mücadelesine sığar…veya bizim güvenliğimizi sağlayan gencecik askerlere gözünü kırpmadan mermi atan hangi özgürlük mücadelesinden bahsedebilir?
Bana göre ne hiçbir toplum,ne herhangi bir millet,ne herhangi bir fert ne avam nede elit tabakadan insanlar,emperyalist veya sömürgeci güçler tarafından sömürülmezler.Ben bir toplumun sömürülebileceğine veya sömürüldüğüne asla kanaat getirmem,kişilerden tut,ta toplumlara ve devletlere kadar tamamı kendi kendilerini kültürsüz eğitimsiz ve cehalet okullarından aldıkları eğitim sayesinde kendi farklarını farklılıklarını etki altına alırlar…birey ve toplumlar yaşayış itibariyle eğer kendilerini karşılıklı olarak daha ileriye,yani bilgiye,sevgiye,saygıya dostluğa,gönül birliğine götüremez iseler muhakkak suretle bir birlerini ezmeye hor görmeye ve baskı uygulamaya başlarlar… insanın yegane gerçek yol göstericisi kendi aklı değil,yüce yaratıcı tarafından ona gösterildiği şekli ile yüreğine attığı ilahi sevgidir…bu sevgiden yoksun her varlık hayvani seviye olan esfel-i safiline iner…bu tabakada hiçbir canlıya acıma gösterilmez….acı olmayan yerde sevgi olmaz,saygı olmaz,tamamen bir birine zıt hayvani duygular olur…
Bakın Ahmet abi;Kürt sorunu üzerine binlerce yazılı ve görsel yayın yapıldı,sorunu anlayabilmek için temeline yani tarihin kökenine inmek lazım,düşünsene;Kıbrıs sorunu gibi basit görünen bir konuda bile bir türlü çözümleyici adım atıl(a)maması ardındaki karmaşık tarihsel gerçeklerden kaynaklanmaktadır… kabullenilmeyen ve anlaşılmasında güçlük çekilen komplolara dayalı ihanet olaylarında, bu tarihsel gelişmeler temel teşkil etmektedir gerek bin yıllık Kürt-Türk ilişkileri, gerekse bir bütün olarak Anadolu dünyası ilişkileri tarihi kapsamı içinde doğru tanımlanmadıkça, günümüzde ülkelerimiz ve halklarımız için gerçek bir barış ve dostluk ilişkisine adım atılamaz……fazla geçmişe değil yakın tarihimize seni götürecek olursam cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana ülkemizde halen devam etmekte olan ve bir türlü bitmek bitirlmek istenmeyen üç sorun var,hiç değişmeyen ve acı bir yaraymış gibi sürekli kaşınan üç sorun…bunlar nedir?birincisi;irtica (kimlerine göre ılımlı İslam yakıştırması ile,kimilerine göre irticacı yaftası ile,bir kısmına göre şeriat düzenini getirtmeye çalışan kitle veya topluluğu temsil eden kişi veya kişiler ) ikincisi;ekonomi (her nedense tam bir asra yakındır belimizi doğrultamadık,yanlış dahili ve harici politikalar yüzünden ikinci dünya savaşından tam bir hezimet içinde çıkan Almanlar bile bugün dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü ülkeler arasında yer alıyor,Japonya hakeza şuan dünyanın bilişim ve iletişim devi,güney kuzey kore ve daha onlarca ülke,bir insan millet vekili olabilmek için milyarlarca lira harcar mı listeye girebilmek için? Hiç kimse ona sormaz yahu kardeşim sen millete hizmet etmek için üste para mı veriyorsun? )üçüncüsü kürt sorunu (bunu bilmeyen dünya ülkesi yok gibi,ne zaman belimizi doğrultmaya çalışsak aba altından sopayı gösteriyorlar bize) arap- israil ne ise…türkiye ve kürtler de odur…aradaki tek fark onların toprak kavgası bizim kardeş kavgası…ateşi söndürmenin zamanı gelmiştir Ahmet abi…bunu senin gibi aydın insanların eliyle başarmamız gerek,ne zaman senin öğretindeki insanlarımız kürt hareketinin yanlışlarını ve hatalarını açıkça korkusuzca topluma anlattığında ve benden daha iyi olan gerçekten vatansever ve milli değerlere sahip çıkan insanlarımız devletin hatalarını ve yanlış politikalarını cesaretli bir şekilde yazılı ve görsel medyada dile getirirse o zaman gerçek anlamı ile bu haksız ve gereksiz savaş bitecektir…
KANLI VADİ ROMANINDAN ALINTI ...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.