- 2148 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Yudum Mutluluk
Küçüktü çocuklarım o zamanlar, bizler de daha gençtik tabii
Eşimle konuşup beraber gitmeye karar verdiğimiz de, çocukların düzeni bozulmasın diye genelde onları götürmezdim. Ama bu önemli bir şeydi. Çocuklarımda yanımda olmalı diye düşündüm
Hazırlık yapmalıyız biraz dedim, ben de aynı şeyleri düşündüm dedi.
Çarşı ve markete uğradık, alabildiğimizce eşya alıp bagaja koyduk. Sonra da çocuklarla berabere yola koyulduk.
Şehrin ücra mahallerinin birinde, çok küçük bir gecekonduda oturuyorlardı.
Geleceğimizi önceden haber vermiştik.
Bizim külüstür arabanın sesini duyunca hepsi birden kapının önüne çıktılar.
Anne, baba ve altı tane boy boy çocukları,
Hepsinin gözleri ışıl ışıl sevgiyle bakıyorlardı.
Bir tek odadan oluşan gecekonduda, mutfak gibi ayrılmış bir yer vardı, piknik tüpünün üzerinde demlenmiş çayı görüyordum.
Önümüze serilen sofraya önce küçük bir sini getirildi arkasından bardaklar ve şeker konuldu.
Bir poşetin içinde duran ve önceden ıslanmış yufka ekmekler özenle önümüze dizildi. Bir alüminyum tabakta siyah zeytin bir diğerinde ise doğranmış turp vardı. Çayımızı doldurdu evin hanımı, keyifle sohbet ediyor ve sabah kahvaltımızı yapıyorduk.
Yaşı o zamanlarda sekiz gibi gösteren evin küçük kızı benim çocuklarımın yanında oturuyor bir yandan onlarla ilgileniyordu
Gözleri pırıl pırıl parlıyordu, tıpkı saçları gibi.
Biliyor musun? Dedi bana usulca
Bugün sizin için zeytin aldık yoksa biz her gün turp ve ekmekle kahvaltı yaparız. Çocuk saflığı ile söylenmiş bu söze karşı ne diyeceğimi bilememiş, yutmaya çalıştığım lokma boğazıma düğümlenmişti işte o zaman.
Bagajdakileri hemen çıkarmamıştım kimseyi rencide etmek değildi ki amacım. Sadece bir arkadaş ziyaretiydi. Altı yaşındaki kızım çok anlam veremiyor ne olduğunu anlamaya çalışıyor sürekli kulağıma eğilerek bir şeyler soruyordu.
Anne burası eve benzemiyor ama evimiz diyorlar, kahvaltıda bunlar mı yenir sadece gibi kendince anlamlaştırmaya çalıştığı soruları, yine ona fısıldayarak anlatmaya çalışıyordum. Bak şimdi çok fazla sorma eve giderken hepsini sana tek tek anlatacağım diye.
Köylerinden bir umutla çıkmışlar ama koca şehre gelince o umutları yıkılmıştı. Ne doğru düzgün bir iş ne de çocukların okul imkânı vardı. İstedikleri bir lokma ekmek yiyebilecekleri bir iş ve çocuklara okul imkânlarıydı.
İş konusu benim içinde eşim içinde zordu o zamanlar, bizlerde gençtik, iş hayatımızda daha çok yeniydik, ama çocukları okutma konusunda onlara sözümü rahatlıkla verdim.
Gerek benim gerekse eşimin iş çevresi bu tarz yardımlarda organize olur, severek yaparlardı. Onlardan büyük yardım alacağımı umuyordum ve öyle de oldu gerçekten.
O mahalleye yakın okul müdürü ile konuştuk kendi yakınlarımızı devreye sokup çocuklara gerekli okul giysileri ve çantaları temin ettik okula başlattık hepsini.
Ara ara takip ediyor ama fazla görüşemiyordum. Zamanla sadece yardım parası gönderir oldum.
Aradan uzun yıllar geçti
Eşim geçtiğimiz günlerde akşama misafirimiz var diye eve girdi.
Kim dedim
Sürpriz dedi
Bir süre sonra kapının zili çalınınca eşimle beraber kalktık, açtığımda boylu poslu yakışıklı bir genç ve yanında kendine yakışan aynı güzellikte sülün misali eşi, önlerinde iki kız çocuğu.
Tanıyamamıştım aslında, o ki kız çocuğu biz senin elini öpmeye geldik diye bir anda elime ve boynuma atıldıklarında bile hala tanıyamamıştım. İçeriye aldım misafirlerimi, Eşim açıkladı daha sonra Esra’nın bizi bulmak için ne kadar çaba sarf ettiğini ve sonunda kendisine ulaşabildiğini.
Beraber konuşarak hazırlamışlardı bu sürprizi bana.
Bize geldiğiniz günü hiç unutamam abla dedi Esra. O beraber yaptığımız kahvaltı ve bizi incitmeden verdiğiniz hediyeler beni bugüne getirdi. Hep senin gibi olmayı istedim ve sonunda yapabileceğim kadarını da yaptım dedi iki kızını gösterip gülümseyerek.
Öğretmen olmuştu Esra, eşi de kendisi gibi öğretmendi, diğer kardeşleri de okumuşlar bir yerlerde tutunmaya çalışıyorlardı. Anne ve babalarını kaybetmişler ama kardeşler çok bağlı kalmıştı birbirilerine.
Sizi anmadığımız günümüz olmadı, iyi ki tekrar buldum sizleri dediğinde artık tutmaya çalıştığım gözyaşlarımı tutmaktan vazgeçtim
Gülhun ERTİLAV
YORUMLAR
İyi yapmışsın, beraber ağlayacağız çünkü. :'(
Geri dönüşler yapıyordum ki; bu yazının başlığıyla okumadığımı fark ettim.
Ama okuduğuma hem pişman, hem mutlu oldum. ( tüylerim ürpererek, ağlayarak )
Şu an söz bitti, çok şeyler olsa da...(ağlayacağım müsaadenle)
Tebriğim ve sevgilerimle.....
su_misali(Gülhun Ertilav)
sen gerçekten benim uğur böceğimsin:))
teşekkürler değerli yorumuna
sevgilerimle
ne güzel bir yazı :)
güzel insan olmak , böylesine güzel işler yaptırır işte ...
tebrikler , ve teşekkürler yazınız için ...
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim değerli kalem arkadaşım
sevgilerimle
:(((((((
ağlattın ablam
Cennetlik olmak ne kadar kolaymış meğer!
İnsan insan insan!
Bir avuç sevgi ve merhamet deryaya işte böyle döner
sevgilerimle
su_misali(Gülhun Ertilav)
cennete varalım da cennet ehline hizmet edenlerden olalım be ablam
içten yorumun için çok teşekkür
selam ve saygılar kardeşim
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim ağabey
saygılar
güzeldi ,hüzünlü ama sonu mutlu.İnsanların fakir doğup fakir ölmek kaderi değil,çalışana Allah verir.Yıllar sonra hatırlanmak ne güzel.Vefalı olmasaydı arayıp bulmazdı .iyilik yapmak kadar iyiliği unutmamak da güzel.Bazı insanlar ise utanır bulmak değil görmemezlikten gelir o kişiyi.Ahde vefa örneğiydi.Tebrik ederim.
su_misali(Gülhun Ertilav)
değerli yorumunuza teşekkür ederim arkadaşım
sevgilerimle
Konuşma çizgisi veya tırnak arası kullanılmasını gerektiren yerler var.
Sıkıntılar yaşamak mücadele gücünü artırıyor, başarıya ulaştırıyor.
Çok güzel bir örnekti. Akıcı ve zevkle okunur bir dil.
Emeğinizi yüreğinizi kutlarım.
Sevgilerle
su_misali(Gülhun Ertilav)
uyarılar ve yorum için teşekkürler
saygı ve sevgiler