- 3408 Okunma
- 14 Yorum
- 1 Beğeni
18 MART ZAFERİ (!)
Dün 18 Marttı…On sekiz Mart deyince aklımıza hemen 1915te Çanakkale’de kazandığımız o müthiş destansı zafer gelir.
Çanakkale Zaferi hangi tarihten beri kutlanır, anılır bilemem ama ben kendimi bildim bileli 18 Mart tarihinde Çanakkale Zaferini anarız. Mesela ben aşağı yukarı her 18 Martta Mehmet Akif Ersoy’un ‘’ Çanakkale Şehitlerine’’ Adlı şiirini okumuşumdur. Hem öğrenci olarak, hem öğretmen olarak.
18 Martlarda bir Tarih Öğretmeni olarak öğrencilerime Yüzbaşı Hakkı Bey’i anlatmışımdır. Hanı şu Nusret mayın gemisiyle Çanakkale Boğazına mayın döşeyip tüm savaşın seyrini değiştiren kahramanı…Seyit çavuşu anlatmışımdır. Hani şu 250 okkalık top mermisini topun namlusuna tepip tek atışta İngiliz Gemisini batıran kahramanı…Yahya çavuşu anlatmışımdır…Hani şu emrindeki altmış erle birlikte koskoca bir düşman taburunu durduran ve son neferine kadar şehit olan kahramanları….Binlerce Mehmetçiği anlatmışımdır…Kimisi yediği şarapnel parçasıyla kolu sadece bir damarla omzuna bağlı kaldığı halde komutanının huzuruna çıkıp: ‘’ Komutanım kes şu damarı da rahat rahat savaşım’’ Diyeni, düşmana aracak el bombası olmadığı için onların attıkları el bombalarını havada kapıp tekrar onlara iade eden ve bu ölümcül oyun sonunda bir el bombasının elinde patlaması sonucu şehit düşen Tevfik onbaşıyı, arkadaşlarına su getirirken düşmana yakalandığında ‘’ Komutanlarım –düşman da olsa yazıktır..Bu suyu karşı tarafa götür –dedi size su getirdim’’ diyerek hem kendi canını kurtaran hem de düşmandan - bu centilmenliğin karşılığı olarak – bir sürü konserve, çikolata alan saka Hasan’ı Çok anlatmışımdır.
18 Martlarda çocuklarıma, evlatlarıma kendi yarasına ot basarken düşmanının yarasına gömleğini yırtarak saran Mehmetçiği…Bu davranışının sebebi sorulduğunda ise ‘’ Benim hayatta kimsem yok ama onun cebinden bir kadın resmi çıktı…Belli ki annesi…Ben bu yarayla yaşayamayacağım bari o yaşasın da annesine kavuşsun. ‘’ Diyen yüreği insan ve insanlık aşkıyla dolu kahramanı, ‘’ Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum.’’ Emrini aldığı anda gözünü kırpmadan ölüme koşan yiğitleri, Henüz bıyığı terlememiş mektep çocuklarının Çanakkale’de savaşmak için cepheye nasıl koştuklarını, kısaca 18 Mart 1915te dünyanın o güne kadar gördüğü ve görebileceği en acayip savaşı anlatmışımdır. Öylesine acayiptir ki bu savaş iki tarafın siperleri arasındaki mesafe sadece sekiz metredir. Dünyada böyle bir savaş göremezsiniz…
Dünyada böyle bir savaş göremeyeceğiniz gibi böyle bir zafer de göremezsiniz.
İşte bütün bu kahramanlıkları, yaşanan acıları, söz konusu vatan olunca gayrı her şeyin sadece bir teferruattan ibaret olduğunu anlatmışızdır düne kadar. Evet düne kadar…
Dün yine 18 Marttı…Türkiye’nin her tarafında bir yandan yine bu eşsiz zafer çeşitli etkinliklerle kutlanırken öte taraftan bir heyet bu ülkede Çanakkale Savaşlarındaki kadar olmasa bile bir Sakarya Meydan Muharebesinde verdiğimiz şehit sayısından daha çok insanımızı şehit eden, onları öldüren bir terör örgütünün lideri ile görüşmeye gitti. Bu ülkenin Başbakanı Çanakkale Şehitliğinde ‘’ Çanakkale’de şehit düşenlerin aziz ruhlarını rencide edecek hiç bir girişimin, oluşumun içinde olmayız’’ derken, daha sonra ‘’ Tek ülke, tek bayrak ‘’ Dediği saatlerde İstanbul Kazlıçeşme Meydanında bir bayram kutlaması yapılıyor. Kutlanılan şey güya Nevruz…Yani baharın gelişi…Normalde milli bayramlarımızda hangi bayrağı açarız biz? Elbette ki Türk Bayrağını..Hani unutan varsa hatırlatalım: Beyaz ay- yıldızlı al bayrağı açarız…Lakin o meydanda açılan bayrak tamamen farklı..Tek bir tane bile rengini şehit kanından alan ay-yıldızlı bayrak yok..Hani tek tek ülke, tek bayraktı? 18 Martta..Çanakkale Zaferinin doksan sekizinci yıl dönümünü kutladığımız, andığımız dün, birileri bir başka zaferin kutlamasını yaptılar. ‘’ Tek ülke, tek bayrak ‘’ aşkıyla - sadece on binlercesi Çanakkale’de toprağın kara bağrına girmiş olan- şehitler ‘’ Allah razı olsun..Bakın bizim torunlar nasıl da güzel güzel ruhumuzu şad ediyorlar ‘’ mı demişlerdir acaba?
Aynı gün…
Bütün dünyanın terör örgütü olarak ilan ettiği bir oluşumun, eli kanlı elbaşı için bu ülkenin meclisinde milletvekili sıfatıyla bulunan bir başkası bakın ne diyor: ‘’ Hiç merak etmeyin...Çok yakında Sayın Öcalan da aramızda olacak.’’ Artık ‘’ Olmaz ya..Bu kadarı da olamaz.’’ Diyemiyoruz. Çünkü bu güne kadar ‘’ Olacak ‘’ deyip de olduramadıkları hiç bir şey olmadı…Bir bildiği var ki hatunun ‘’ Çok yakında Sayın Öcalan da aramızda olacak.’’ Diyor.
18 Mart Türk Milleti için ( Artık bu kelimeyi kullanmaya da korkar olduk ya korkunun ecele faydası yok…Kullanmaya devam. ) Çanakkale Zaferi ve Şehitleri anma günü olarak kutlanırken 18 Mart 2013ten itibaren başka birileri tarafından da ‘’ Zafer Günü ‘’ olarak kutlanacak anlaşılan…Önce özerk, daha sonra da bağımsız Kürdistan’ın temellerinin atıldığı bir zafer günü…
Bitti mi peki?
Hayır.
Bu 18 Martta Türk Hukuku da bir zafer kazandı(!)
Neredeyse beş yıldır tutuklu bulunan bir sürü asker ve sivil için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yağdı.
Ben hukukçu değilim…Kanunlardan vs. anlamam…Tutuklu olan insanlar bir halt etmişlerdir ki tutuklanmışlardır. Nihayet dün o ettikleri halt da açıklandı…Bu insanlar ‘’Ergenekon ‘’ adı verilen bir terör örgütü kurmuşlar ve devletin meşru hükümetini devirerek yerine kendi emelleri doğrultusunda bir devlet yönetimi kurmaya teşebbüs etmişler. Yani bir nevi Abdullah Öcalan ne yapmışsa bu hapiste bulunan insanlar da aynısını yapmışlar. Eğer öyle ise ki öyle olduğunu kabul edelim...Yatsınlar…Çürüyünceye kadar, etleri kemikleri lime lime oluncaya kadar yatsınlar içeride…Lakin onlar içeride yatarken bir terör örgütünün eli kanlı katili ile çeşitli pazarlıklar içine girenlere ne yapmak lazım? Madem ki terör örgütü kurmak ve devletin varlığına yönelik eylemde bulunmaya teşebbüs etmek suçtur o halde terör örgütü kurup doğrudan doğruya devletin varlığına yönelik eylemde bulunmak suç değil midir? Böyle bir örgüt ile hiçbir şekilde bağlarını koparmayıp o örgütü devletin karşısına -muhatap- olarak çıkarmak suç değil midir? En tehlikeli terör örgütünün başını beş yıldızlı otel konforundaki bir hapishanede yaşatıp ona renkli televizyon bile tahsis edilirken bir başka terörist grubu(!) kanser olup kan kusuncaya kadar hastaneye sevk etmemek neyin nesidir.
Dün bazı yorumcular şu yorumu yaptı o ağırlaştırılmış müebbet cezaları için: ‘’ Onlara böyle ağır cezalar verilmeli ki bundan sonra darbe yapmayı düşünenlerin gözü korksun’’ İdam cezası kalktığına göre verilebilecek en ağır ceza verildi...İyi de niçin hiç kimsenin aklına Türk Bayrağını indirip yerine pkk paçavralarını asanların gözünü korkutmak gelmiyor? Silivri’de yatan bir grup teröriste(!) karşı hiç bir tolerans gösterilmezken tüm dünyanın terörist olarak kabul ettiği bir yaratık ve onun taraftarlarına niçin bu kadar hoş görülü davranılıyor?
Gelelim bir de işin mide bulandıran tarafına:
Dün verilen o müebbet hapis cezaları Abdullah Öcalan’ı hapisten çıkarma planının bir parçası ise ? Yani ileride bir gün bu milletin infialini yatıştırabilmek için ‘’Bakın görüyorsunuz. Devlet kendisine karşı işlenen suçları ve suçluları affediyor, bu bağlamda Silivri mahkumlarını da Abdullah Öcalan’ı da affediyoruz.’’ Deyip hepsi birden salıverilirse? Sırf Abdullah Öcalan’ın hapisten çıkarılması için özellikle paşalara bu kadar ağır cezalar verilmişse? Yani bizlere ‘’ Biz o kadar merhametliyiz ki hiç bir ayırım yapmadan bütün teröristleri affediyoruz.’’ Denirse?
Olur mu? Olur...Olur…18 Martta ‘’ Sayın Öcalan da yakında aramızda olacak .‘’ Diyenlerin bir bildiği var elbette..Biz bilmesek de onlar çok şeyi biliyorlar.
Uzun sözün kısası:
Bundan sonra artık 18 Martlarda Atatürk’ten, Yüzbaşı Hakkı’dan, Seyit Çavuştan, Tevfik Onbaşıdan, Yahya Çavuştan, Türk’ün kazandığı o muhteşem zaferden bahsedemeyeceğiz. 18 Mart artık bir terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı kazandığı zafer olarak tarihe geçecek.
Ben ‘’ Lanet olsun ‘’ diyorum…Çanakkale şehitleri ne der onu da bilemiyorum.
YORUMLAR
gözlerimizi açan bu yazınız için öncelikle size ve gıyabınızda sevgili meltem'e teşekkür etmek istiyorum çünkü forumda okumamızı şiddetle tavsiye ettiği için geldim sayfanıza.
ne oyunlar dönüyor memleketimizde ve biz uyuyoruz.
yoruma gerek duymuyorum çünkü tüm açıklığıyla ortada yazınızda herşey.
daldığımız bu gaflet uykusundan bir an önce uyanmamızı diliyorum sadece
tebrikler.
sami biberoğulları
Güzel ve anlamlı yorumunuz için size, sizi sayfama yönlemdirdiği için sevgili Meltem'e çok çok teşekkür ediyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Tesbitlerinize aynen katılıyorum değerli hocam.
Bende kafamda kurgulayıp duruyordum bu olayı ama sağolun siz en güzel şeklini yazdınız.
Bundan sonra 18 Mart'ı nasıl kutlarım bilemem ama en azından kızımın
doğum günü olduğundan ailecek öyle geçiştiririz diye düşünüyorum.
"Biz ne bilek begim böyükler(!) bilir"derken ozan boşa dememiş.
Selam ve saygımla...
sami biberoğulları
18 Mart günü yaşanalar dolayısıyla üzüntümüz sonsuz..Ama madem ki evladınızın doğum günüymüş hiç olmazsa bununla teselli olalım..Rabbim sağlık, başarı, huzur ve mutluluk dolu daha nice yıllara ulaşmayı nasip etsin inşallah.
Selam ve saygılarımla.
hocam yazınızı ibretle okudum o çanakkaleyi anımsadığım zaman zaten ciyerim parça parça oluyor bu sizin yazdıklrınızın aynı tarihte olması tesadüfmüdür bir tarafta tek bayrak tek devlet diyerek öbür taraftan götür götürebildiğin kadar mantığı ve bu millet hala bu ninniyle öylede güzel uyuyorki allah sonumuzu hayır etsin Bütün şehitlerimizi saygıyla anıyorum Ruhları şad olsun saygılarımla selamlar hocam
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Sadece gözlerimde, hala nedenini çözemediğim yaşlar birikti.
Bunlar ecdadımdan utandığım , onların aziz hatıralarına layık olamadığım için mi bilmiyorum.
Bu vatan bölünürse ben yaşayamam.
Saygılarımla.
sami biberoğulları
Öncelikle gecikmişliğimden dolayı özür diliyorum.
Bu ülkede birileri başını öne eğip ağlamalı evet ama o sen değilsin. İlle velakin ağlamsı gerekenler gülerken ağlayan yine bizler oluyoruz maalesef.
Selam ve sevgilerimle.
sevgili muhterem hocam yazınız günün anlamı ve değerini çok güzel anlatmış.Yine kendinizi özgü bir anlatım tarzıyla.
öylesine sıradan bir yer değil çanakkale
ecdadın mirası şanlı bayrağın
şühedanın bağrından yeşerdiği yerdir
uğrunda her türlü fedakarlığın yapıldığı
bir vatan kalbinin attığı yerdir çanakkale
her karış toprağını kanlarıyla sulayan
ölümsüz kahramanların yattığı yerdir
sarsılmaz bir imanla nice başların
secdeye düştüğü kutsal bir mekandır Çanakkale
binlerce yıllık nice ölümsüz zaferler
bir milletin bekasının vazgeçilmez güvencesi
ebediyete kadar bu emanetin bekçisi mehmedin
bir savaşta nasıl devleştiğinin simgesi çanakkale
al kanla bir tarihin nasıl yazıldığı
çıkmaz sokaklarında bu beşeri mahşerin
yürek burkar nice hüzün sayfaları
her hamlede cehennemi bir ateşin
her nefeste bir şahadetin yaşandığı yerdir çanakkale
tebşire koştu köpük köpük akan kan dereleri
arşın üstünde başkumandan cibrilin gölgesi
ay yıldızın raksı cenneti teşhir ediyordu
hissiyatına iştirak etmekte yedi semanın melekleri
gelincikler koklayıp vecdi şevk içinde
alınlar secdede dillerde Allahu ekber
azıcıkta bizim tuzumuz bulunsun deyip bir şeyler karaladım.Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun.
EYLÜL20 tarafından 3/20/2013 12:56:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Bu güzel yoruma cevabım gecikti .Ama sen biliyorsun sebebini..Yine de özür diliyorum.
Çanakkale ruhu ile nane ruhu, tuz ruhunu birbirine karıştıranlar var..Onlara bir iki satır edelim dedik..İnşallah faydalı olmuşuzdur.
Selam ve sevgilerimle..Allaha emanet ol.
Hocam cidden benim Çanakkale ile alakalı bir problemim var. Size saygımdan ve bilgilerniz konusunda tereddütüm olmadığından açmak istiyorum.Biliyorum ki bu rahatsılığıma bir reçete yazar ve tedavime uğraşırsınız. Hastalığım ile alay edip beni hor ve hakir görmezsiniz.
Bir Çanakkale'de İngilizlerle çarpışmadık.Zavallı gaziban Gurka'larla ve Cezayir'li,Fas'lı müslüman askerlerle vuruştuk.
İngilizler uzaktan bakıp bomba attı.
Bir de biz zaferi ne zaman kazandık Hocam.
Adamlar geri gelip İstanbul'u işgal etmediler mi?
Memleketin okumuş eğitimli seksen bin evladı toprağa gömüldü fakat biz zafer kazandık.
Anlamadığım o?
Bir de Çanakkale olmasaydı ne olurdu?
O kadar memleket evladı telef olmsaydı da meleketin kalkınmasında çalışsaydı savştan sonra.
Bir kaç kişi dışında eli kalem tutan adam kalmamış Çanakkaleden sonra.yazınız sebebiyle değerli hocam iyi bir ders almış durum ile selam ve saygılarımı sunarım.
sami biberoğulları
Bana bu soruları sormasını bekledim hep birilerinin...Birileri de çıkıp '' Hoıcam 18 Mart 1915 te her şey biştmiş miydi yani?'' demesini bekledim ama maalesef çok dikkatli bir kaç kişi dışında senin sorduğun soruları soran olmadı. Oysa bu soruların cevabını ben çok öncveleri vermiştim. Şimdi burada tekrar uzun uzun yazmayacağım. Benim '' Biri Mehmet biri Memiş '' başlıklı deneme yazımı okursan tam olarak yazdığın soruların cevabını bulacaksın. Yine de tatmin olmadığın bir durum olursa sor...Bilgim dahilinde ablatmaya çalışayım.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Tarihçi, en azında bir Tarih Öğretmeni olmanın aslında insanın üzerine yüklediği ağır bir sorumluluk vardır. O da tarihin sadece hamasetten ibaret olmadığını kavratmak...Bunu bir nebze olsun başarabiliyorsam ne mutlu bana..
bir ihanettir ortalıkta gidiyor, ses çıkaran yok hocam
bu millet akılsız yönetimler ne cefalar çektirdi şimdiye kadar.
üstesinden gelmiştir ama yüzbinlerce Şehit vererek.
tarihten ders almayanlar tarihi tekerrür ettirecek gibi
lanet olsun onlara..
saygılarımla
sami biberoğulları
Bu milletin önünde maalesef onu içinde bulunduğu kötü durumdan çekip çıkaracak alternatifler yoktur. Millet hepsi de şer olanlar içinden kendince en ehven-i şeri seçmek mecburiyetinde kalmıştır. Ayne dediğiniz gibi bu millet bu kötü günlerin de üstesinden gelecektir..Umarım bunun için ağır bedeller ödemek zorunda kalmayız.
Selam ve saygılarımla.
Yazınızı ilgiyle okudum..Tarihi bilgilriniz konusunda diyeceğim yok..Ancak Çanakkale zaferi kutlanırken Türk ordusunun güzide komutanlarına yapılanları hazmedemiyorum...Belki içlerinden bazılarının darbe teşebbüsleri olabilir..Ancak bunları terör örgütü mensubu saymak olası değil..
Açıkcası bu bir seneryonun bir parçası olduğunu düşünüyorum..Türk bayrağı ile cumhuriyeti kuttlamak isteyenler polis müdahalesi,Nevruzda ayrılıkçı bayrak açanlara hoşgörü gösteren bir iktidarın mahkemesinden çıkan sonuçları kabullenmemiz mümkün değildir...selamlar
sami biberoğulları
Her ikimizin üzüntüsünün sebebi de aynı. Çanakkale Zaferinin 98. yıl dönümünde ayrılıkçı, bölücü hainlere bir zafer kutlaması yaptırtılmış olmasıdır üzücü olan...Daha dün sınırın en uç noktasında aynı fotoğraf karesi içinde -teröristlerle mücadele eden Mehmetçiğin arasında- yer aldığın Genel Kurmay Başkanına bu gün aynı teröristlerle aynı kefeye konup ağırlaştırılmış müeebbet hapis cezası istenmesi ve bunun da Türk'ün Zafer ve Şehitler gününe denk getirilmesidir acı ve kabul edilemez olan.
Selam ve saygılar.
sami biberoğulları
Diyebilecek balka bir şey bulamıyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Ben hep derdim.
18 Mart'ta TBMM ve Başbakan Çanakkale de Gelibolu da 250 bin Mehmetçiğin şehit olduğu yerlerde meclis oturumunu açsalar ozaman belki vicdanları sızlarda apoyu pkk yı ve memleketi satmayı birkez daha düşünüp vaz geçerler. Akşam tv de Çanakkalede ki törenleri izledim başbakanda vardı törende hatta şiir okuyan Türkmen bir çocuğu sevdi. Bazı bakanlar millet vekilleride vardı hiç vicdanları sızlamış gibi gözükmüyorlardı. Aksine oradan da yakın diye Allah bilir çok sevgili apocuklarını görmeye bile gitmişlerdir.
Ah ah bu konuda neler hissettiğimi biliyorsun. Onca mehmetçik pisi pisine ölmüş olacak yanarım ona yanarım
Selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Damdan düşenin halini ancak damdan düşen anlar demişler. Sanırım bu ülkede herkesin bazı şeyleri anlayabilmesi için her haneden bir şehit verilmesi gerekiyor...Rabbim böyle bir şeyi yaşatmasın bu millete.
Selam ve sevgilerimle.
Ben ‘’ Lanet olsun ‘’ diyorum…Çanakkale şehitleri ne der onu da bilemiyorum.
//Atatürk’ün Çanakkale’deki “Ben Size Ölmeyi Emrediyorum” Anısı - Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimizi başka kuvvetler alabilir. 18 Mart 1915’te düşman donanması başarısızlığa uğramıştı. Bunun üzerine karadan taarruz başlatmak amacıyla, düşman kuvvetleri Çanakkale Boğazı dışındaki adalarda yığınak yapmaya başladılar. Bu haber alındıktan sonra Çanakkale bölgesinde beşinci ordu kuruldu. 25 Nisan 1915’te düşman, Arıburnu ve Seddülbahir bölgesine çıkarma yaptı. Düşman kuvvetleri Türk gözetleme taburunu püskürterek sonradan Kemalyeri adı verilen yere kadar ilerledi. Burada 27. Türk Alayı ile karşılaştı. Düşman çıkarmasını haber alan Mustafa Kemal, ordudan emir almayı beklemeden kuvvetlerini harekete geçirdi. Birliklerine kendisi yol bularak Kocaçimen tepesine ulaştı. Askerlerine orada kısa bir dinlenme molası verdi. Kendisi de yanındakilerle yaya olarak Conkbayırı’ na geldi. Orada cephaneleri bittiği için çekilen ve düşman tarafından kovalanan bir gözetleme bölüğüne rastladı.
Bundan sonrasını Mustafa Kemal şöyle aktarmaktadır.
- Niçin kaçıyorsunuz? dedim.
- Efendim düşman…
- Nerede düşman?
- İşte… diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşman bana, benim askerlerimden de yakın. Düşman bulunduğum
yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman bir mantıkla mıdır, yoksa
bir iç güdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedim ve bağırarak:
- Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. Erler yere yatınca düşman da yere yattı.
Kazandığım an, bu andır. Düşman ne yapacağına karar verinceye kadar 57. Alay da
Conkbayırı’ na yetişti.
Daha sonra 19. Tümenin öteki alaylarını da emrine alan Mustafa Kemal, düşmana
karşı daha etkili bir taarruz başlattı. Kocaçimen platosunun düşmanın eline geçmesi
önlendi ve Çanakkale savunmasının temeli atıldı.
Mustafa Kemal, o gün Arıburnu kuvvetleri komutanı olarak verdiği emirde şöyle
diyordu:
- Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar
geçecek zamanda yerimizi başka kuvvetler alabilir. Mustafa Kemal, bu savaşlarda, durumu çabuk kavramak ve çabuk karar vermek, sorumluluktan çekinmemek gibi davranışlarıyla kendisinde büyük komutanlık nitelikleri olduğunu meydana çıkarmıştır.
Kaynak: F. Rıfkı ATAY (Çankaya, İstanbul, 1984, s.87-88) //
//Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden Yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır,parlayacak;
O benimdir,o benim milletimindir ancak.
Ben ezelden beri hür yaşadım,hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım..!
Kükremiş sel gibiyim,bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları,enginlere sığmam taşarım.
MEHMET AKİF ERSOY//
//Askerlerine "size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum" diyebilen
bir komutan yoktur.Ölme emrini tereddütsüz yerine getiren
"Mehmetcikten" başka bir asker,"Türk" Milletinden başka bir
millet de bulunamaz.//
//Keser döner,sap döner,gün gelir hesap döner.//
Şehitlerin ruhları göklerde nöbetteyken,kanları bayrakta en yüksekteyken
bu topraklar hep var olacaktır.Aziz şehitlerimizin hatıralarına saygı,minnet
ve şükranla...Kaleminiz,eğilmeden,bükülmeden yazmış kutluyorum.
Saygı ve selamlarımla...
sami biberoğulları
Çok çok teşekkür ederim değerli arkadaşım.
Selam ve sevgilerimle.
Bu yazıyı bir iki yıl sonra tekrar yayınlayın hiç değiştirmeden...Yazdıklarınızın hepsinin gerçekleşeceğinden emin gibiyim...Görünen köy kılavuz istemiyor...bakar körlere zaten kılavuz verilse de anlamsız gene yönünün bulamaz...Tebrikler usta çok anlamlıydı...
sami biberoğulları
Çok teşekkür ederim...İnşallah iki üç sene sonra böyle bir yazıyı bir kez daha yazmak zorunda kalmama ama senin de belirttiğin gibi görünen köy de kılavız istemiyor maalesef...Yine de Allah yardımcımız olsun diyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Ben ‘’ Lanet olsun ‘’ diyorum…Çanakkale şehitleri ne der onu da bilemiyorum.
Yazdıklarınıza birebir katılıyorum hocam
paylaşıma teşekkürler, iyi ki varsınız ve iyi ki yazıyorsunuz
teşekkürler saygı ve selamlar
sami biberoğulları
Sizler de iyi ki varsınız..İyi ki dertlerimizi paylaşabileşeceğimiz dostlar var.
Selam ve sevgilerimle.