- 1203 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“ SİZ DE YAŞAMIN PENCERESİNDEN BAKARAK KENDİNİZE VE SEVDİKLERİNİZE, GURBETİ, HASRETİ, ÖZLEMİ, BOŞ YERE YAŞATMAYIN DİYORUM “...NİZAMİ MERT....
“ SİZ DE YAŞAMIN PENCERESİNDEN BAKARAK KENDİNİZE VE SEVDİKLERİNİZE, GURBETİ, HASRETİ, ÖZLEMİ, BOŞ YERE YAŞATMAYIN DİYORUM “
Bir hasretin sona ermesi bu kadar mı güçtü sanki. Gözlerini geliş yollarından ayıramıyordu bir türlü. Yüreğini sıkan gözyaşlarını Ceyhun eden sebep özlemin dayanılmaz katlanılmaz sancılarıydı.
Her sabah güneşin ışıklarıyla bir vuslat sevincini yaşarım ümidiyle açardı penceresini. Bu pencerenin önünde kaç kış, kaç yaz görmüştü. Göçmen kuşların kanatlarında kaç kez gidip gelmişti umutları. Ölümlü dünyanın vakitli yaşamında değer miydi bu acıları bu ıstırapları çekmeye. İnsan kendi benliğinde yenik düşüyordu nefsin katlanılmaz dayanılmaz egolarına. Aslında hiç bir şey engel değildi mutlu olmaya coşkuyla yaşamaya, şu nefsin şeytanla ittifakı olmasa.
Göklerde ve yerde olanları, Allah’ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişi gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir. 58. Mücadele Suresi/7..
Ayet-i Kerime yüce Allah’ın kapsamlı ve derin ilmiyle başlıyor. Yerde ve göklerde ne varsa hepsini istisnasız bildiğini belirtiyor. İnsanın kalbini göklerin derinliklerine ve yeryüzünün dört bucağına götürüyor. Her tarafa uzanan, bütün boyutları kuşatan, her şeyi içine alan genişlikteki Allah’ın ilmiyle birlikte... Küçük büyük, gizli-açık ve bilinen-bilinmeyen her şeyi içine alan derin ilmine değinerek bağlıyor.
Ardından yavaş yavaş göklerin derinliklerinden, dünyanın uçlarından, bucaklarından toparlanarak, yaklaşarak ve yoğunlaşarak geliyor... geliyor... Muhataplara ulaşana kadar. İlahi ilmin, kalpleri titreten bir tablosu ile muhatapların kalplerine dokunuyor:
"Üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüsü O’dur. Beş kişi gizli konuşsa mutlaka altıncısı O dur. Bundan az veya çok olsalar ve nerede olurlarsa olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir."
Aslında bu bilinen bir gerçektir. Yalnız bu gerçek derin etki bırakabilecek biçimde güzel sözlerle ifade edilmiştir. Bu kalpleri bir keresinde ürperti ve korku ile titreten, bir keresinde ise sevgi ve dostlukla dolduran bir tablodur. İnsanın kalbini yüce dost olan Allah’ın huzurunda kendisinden geçirmektedir. Nerede üç kişi yalnız kalsa dördüncülerinin Allah olduğunu hissederler. Nerede beş kişi yalnız kalsa altıncılarının Allah olduğunu hissederler. Nerede iki kişi gizli konuşup fısıldaşsa Allah oradadır! Nerede daha çok kişi buluşsa yine oradadır Allah!
Bu hiçbir kalbin ürpermeden ve titremeden sakin bir biçimde karşılayabileceği, onu etkilenmeden karşılamaya güç yetirebileceği bir hal değildir... Rabbinin, dostunun huzurunda duran bir kalp yerinde durabilir mi? Bu aynı zaman-da yüce ve ürpertici heybeti olan Allah’tır çünkü. Hangi kalp Allah’ın huzurunda sakin durabilir? "Nerede olurlarsa olsunlar Allah onlarla beraberdir."
"Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir."
Bu da sarsan ve titreten başka bir dokunuştur. Hiç kuşkusuz yüce Allah’ın dinlemesi ve hazır bulunması dahi ürpertici bir olaydır. Bu dinleme ve hazır bulunmadan sonra hesaba çekme ve cezalandırma söz konusu olduğunda acaba durum ne olur? İnsanlar gizlice fısıldaştıkları ve gizlenmek için tenha ve kuytu yerlere çekildikleri her şey kıyamet gününde şahitlerin huzurunda ortaya dökülecek ve herkesin hazır olup katıldığı bugünde yüce Allah onları yüceler âleminde haber verecek olsa durum ne olur?
Ayet-i Kerime başladığı gibi yine genel bir tablo ile sona eriyor: "Allah her şeyi bilendir: ’
İşte bu şekilde bir tek ayette değişik üsluplar kullanılarak ilahi ilmin hakikati kalplere yerleştiriliyor. Bu değişik üsluplar söz konusu gerçeği insanın kalbine daha derin biçimde yerleştiriyor. Bu üslupları kullanarak değişik yollardan ve mesafelerden insanın kalbine ulaşıyor.
Yüce Allah’ın her yerde hazır olduğu, her şeye şahit olduğu gerçeğinin böylesine etkileyici, ürpertici tablolar halinde anlatıyordu anlayabilenlere ne mutluydu.
İnsanoğlu yaşayabileceği tüm güzel şeyleri kendi elleriyle yaşanmaz hale getiriyordu. Eğer birazcık düşünebilseydi dünyanın bu kadar acı ve çileye değer bir şey olmadığını tüm çıplaklığıyla görecekti. Karşılaşabileceğimiz birçok şeyin yaşam imtihanı olduğunu bilmemiz gerekirken biz gerçeğin tam tersi olanlarla ömrümüzü tüketmeye çalışıyoruz.
Ant olsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Bakara Suresi/155.
Ki onlara bir belâ eriştiği zaman: Biz Allah içiniz ve biz O’na döneceğiz, derler. Bakara Suresi/156.
İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır ve doğru yolu bulanlar da onlardır. Bakara Suresi/157.
Yaşamı bir filim şeridi gibi geçip gitmişti gözlerinden. Yazık dedi bir ömrü huzura ve mutluluğa adayacağımız yerde en güzel günlerimizi bir öfkeye bir anlamsız gurura kurban ediyoruz. İsrafçı yüreklerin Allah için bakmayan gözlerin şerrinden sana sığınıyorum Rabbim dedi usulca. Gurbetin Hasretin Özlemin Firkatinde kim bilir daha ne günler aylar ve yıllar görecekti? “ İsyan etme gönlüm sus yavaş yavaş/ Dosta kavuşmaya şurda ne kaldı/ Niye bu çırpınış niye bu telaş/ Dosta ulaşmaya şurda ne kaldı/ “ Siz isteseniz de istemeseniz de yaşamın çarkları kendi güzergâhında çalışmaya dönmeye devam ediyor. En güzel olan şey “ KOŞULSUZCA SEVMEK VE ASLA YARGILAMAMAKTIR “diyorum. Bu duygular içinde yüreğinizden sevgi Dilinizden Hoşgörü, Yaşamınızdan ahde vefayı eksik etmeyin diyorum. Sevginin gücü sizinle ve sevdiklerinizle beraber olsun….Nizami MERT/ ADANA…..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.