- 600 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gerçeksiz Yalan Olmaz!
Gerçeksiz Yalan Olmaz!
Hakikat yani, asıl şudur; bir şeyin yalanı ve gerçeği cem edince hakikati açığa çıkar!
“Kara bir gecenin içinden geçiyorum
sırt çantam ki bir kara araba
bagajında insanlar
elimde ki ekmek belki bir açma” Filiz Şahin
İnsanın aslına yolculuğu kara bir geceye benzer! Sırt çantasında topladıkları hayat yükü aynı zamanda bir sonraki duraktaki erzakı! Bir sonraki aşama bu çantaya topladıkları ile kurulacak! İnsan, esmayı yansıtırken “Zat”ını topluyor. Bu ruh yazılımının beden donanımında işlemesiyle oluşan tüm yaşamsal veriler! İsrafil’in sur üflemesiyle toplanacak olan insanın “Zat” kişisel dosyası, evrene nur şeklinde yayılmış olan. Bu veriler; güzel ise Cennet, çirkin ise Cehennem şeklinde açılır. Evrende tüm işleyişte hayır vardır!
Işık kütle ve çekime tabi olduğundan maddi olarak görünür ve algılanabilir! Nur ise hem görünmez hem de maddi araçlarla algılanamaz! Nuru bilim adamları ölçemedi, bu “Tanrı parçacığı” gibi ya da “Nötrino” gibi bir şey ama aynısı değil!
Şi-Ra
Sarılıp "Cem" olan, "Bir" görünür.
Birlik" sarmalda...
"A" ile "B" yi birleştiren "C" ; ABC’si böyle.
Kırmızı, beyaz...
“Karanlığı delen” bu Sirius yıldızının adı. Sirius A ve Sirius B var ve görünmeyen ama olduğu bilinen, olması gereken; A ve B yi koordine eden Sirius C var! Sirius A ve B, DNA sarmalına benzer yörüngede sarılarak hareket eder! Sirius C, görünmediğinden kara delik olarak düşünülür. Sirius, Dünya’dan tek yıldız olarak görülür. Parlak karanlığı delen bir ışık. Kendi kara deliğine kaptırmıyor ışığı. Bu nedenle Sirius’un özel bir yeri var! Kara delik, ışığı yutar çünkü ışıkta kütle var. Nur ise kara deliği de deler geçer. Nur, henüz ölçülmedi bilinir ama ölçülemez. Ölçü araçlarının tamamı kütle ölçer, bu yüzden ölçülmez!
Tüm insanlar yolcu. Yol ebede uzanan insanın seyri. İnsanlar hayat nimetiyle, ekmeğiyle seyrediyor, ilerliyor! Sevgi ise anahtar! Tüm kapıların açılmasını sağlayan…Rızk ise ilim.
Yalan, “Doğru” anlaşılmıyor! Asılsız olan ve iftira, uydurma olana da “Yalan” deniyor; oysa yalan, bambaşka bir kavram! Yalanın olması için bir gerçeğe ihtiyaç var! “Doğru” da yalanın karşılığı olamaz! “Doğru”nun karşıtı “Yanlış”tır! “Gerçek” karşıtı ise “Yalan” dır! Madde, karşı (anti) madde ikileminde evrende var olan her maddeye karşılık bir de anti madde vardır! Bir madde yaratıldığında antisi de eş zamanlı yaratılır. Bu tüm işleyişte böyle; bir iyilik yapıldığında bir yerlerde bir kötülüğün de çekirdeği harekete geçer! Bir kötülüğe karşılık da bir yerlerde bir iyilik tohumu harekete geçer! Bu deveran insan tercihlerine göreceli işler. Yani talep edilene göre insana gelir! Her şeyin iyi tarafına bakmak, güzellikleri seyir şeklinde tercihe sunulur! Güzel düşünmek, güzel bakmak; doğru tercih olur! Cennet ve Cehennem şeklinde sembol olarak bilinen de bu hakikat! Her arz edilen şeyin bir tercih edeni bulunacak! Buradan potansiyel kullanımı ve sınırlaması konusu açılır ki çok uzun orayı açmayacağım! Her insanın bir “İnsan” potansiyeli var! Birileri potansiyelini kullanmaz veya sınırlar ise diğeri onun potansiyelini de kullanır! “Yemeyenin malını yerler!” gibi… Bu nedenle insanların potansiyelini sınırlamaya heveslidir zalimler ve firavunlar; hatta din adamları!
İlim aslında yalandır. Çünkü izafi evrende gerçeklik olamaz. Tüm bilinenler, gerçeği gösteren yalandır! Yalansız gerçek de olmaz. Yalanlanamayan bir şeyin gerçekliği de olmaz! Tüm gerçek bilinen algılara izafi bir hayaldir. Ya da öyle görünebilir yoksa görünür olamaz, algılanamaz. Biz maddi algılarımızla mana üretiriz. Şöyle ki bir şeyin “Yalan” olarak var olabilmesi, adlandırılabilmesi bir gerçeğe görecelidir. O halde bir yalan bir gerçeği gösterir! Bir gerçek de bir yalanla bilinir!
Bu nedenle "Sevdiğini söyle" varsın yalan olsun. Yalan olandaki gerçeği bulmak gerek. “Yalan Dünya” aslında gerçek bir alana işaret eder, gösterir! Yani “Ahret” denilen alanı!
İnsan her deneyimde; sevdiği, muhabbet ettiği bir şeyi öldürür! Bu öldürme, sembol olsa da bir gerçeği gösterir! Yani öldürürken aslında saklar!
“Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.” Özdemir Asaf
"Her insan öldürür gene de sevdiğini
Bu böyle bilinsin herkes tarafından,
Kiminin ters bakışından gelir ölüm,
Kiminin iltifatından,
Korkağın öpücüğünden,
Cesurun kılıcından! " Oskar Wilde
Sevdiğini söyle, varsın yalan olsun!
Hayal olmayan, gerçek olmaz!
Ölüm aslında saklamak! Evrendeki eskime, entropinin kaçınılmaz sonucu ve beden ölür; maddi boyutta, “Zat” ebedi kalır. Saklanır! Enerji bir halden başka bir hale dönüşebilir; her dönüşümünde mutlaka bir kayba uğrar. Entropi (Eskime de diyebiliriz) her şeyde zamanın geçmesi ile olmakta ise tazeleme olmadan varlığın devamı nasıl mümkün oluyor? Zaman her şeyi biraz öldürüyor… Yeni doğan bir bebek büyürken negatif entropi toplar (Negatif entropi; eskime değil, yenilenme! Orta yaş sonrası pozitif entropi toplar bu yaşlanma, eskimedir!), insan, aynı zamanda yaşamının devamı için yavaş yavaş da ölür… Ölüm denklik halidir. Hayat faaliyettir. Her şey, her an biraz ölmeli ki hayatı devam etsin… “Organizma yapılışında görülen küçük entropi azalım, evrenin entropisinde çok daha geniş bir artışla eşlenir” Zaman Oku ve Evrim / Harold Blum Bu entropi nasıl ve kim tarafından, niçin tamamlanıyor? Yani evren için de varlığın devamı için eskimek var… Salt fiziksel anlamda değil de metafizik manada kullandım entropiyi.
Yalan da doğru da birbirine ayna, biz sadece kendi tercihimize doğru deriz. Ve bizim tercihe yalan diyenlerin doğrusu da odur. Yani bir durum hem doğru hem yalandır tercih edildiğinde izafi belirleme olur. Bu fizikteki gözlemin durumu etkilemesi şeklinde de anlaşılabilir. Yani gözlenen doğru kabul edilir ama asıl asla gözlemlenemez!
Yani gerçeklik gözleme tabi olarak izafi... Evrenin gözlenemeyen %70 i karanlık enerji, %27 si karanlık madde. sadece gözlenen %3 o da yalan dünya işte ahir gerçek. Biz hangisinde ise o gerçek diğeri yalan ve yalan da gerçeğe ayna .
Dünya’nın yalanı ahret, Dünya’dan bakarsan; ahretten bakınca da ahretin yalanı Dünya! Cem edince de hakikati hepsi! Biri diğerinin tarlası!
Son tahlilde; insan, “İnsan” olma yolunda seyir halinde! Bu yolculuğundan maksat hedefe yani “Orjin insan” aslına ulaşmaktır! Yolda karşılaştığı tüm yalanlar gerçeklerin antisidir. Gerçeklerin gölgesi ya da “Karşı madde” ile tabir edilen halidir! Yalan Dünya ise gerçek Dünya’nın tarlasıdır. Yalan eker, doğru biçeriz! Ve bir daha; sevdiğini söyle, varsın yalan olsun!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.