GECE YÜZLÜ İNSANLAR
Gece yüzlü insanlar değil.. bana HAYATI HAYAT yapan tebessümler verin.(( uykusuzluğuma şahit uzak çakal sesleri.. yanmışlığıma şahit bir damla gözyaşımı sırtlayıp hayata bir anlam vereceğim şarkılara koşarım..., çocukluğumuz...bir cani gibi ellerini karanlıklara bulayan kötü kabuslarla da geçse... içimizde ki cesaretler di aslında bizlere tebessümleri öğreten.... ve de hiç bir zaman üzülmedik bizlere hediyeler getirmeyen Noel babalara...!! Noel babalar...!!! istediğimiz aslında oyuncaklar falan değildi... sadece bir parça baba sevgisi... bir parça anne şefkati.. bir parça da tebessümdü...
Ama olmadı..:(((( ne hayal şeydi tüm bunlar.. dün ellerimizin kirlerine dağılan "yarım dünya" misketler yerine şimdilerde yüreğimize saplanan göz yaşlarımız vardı.. biraz umut... biraz tebessüm.. biraz ağlamaklı ağıtlar... ama yoksulluğun yokluğuydu aslında sırtımızda ki hançerler.. yaralandık...
ilk kez hissetmiyorduk bir yağmurun ıslaklığını... ilk kez hissetmiyorduk bir karın soğukluğunu... bizler aslında biraz yağmur biraz kar biraz da YOKSULLUĞUN ÇOCUKLARIYDIK... bir babanın geldiği gündü yağmurlar... ve de bir babayı kaybettiğimiz günlerdi karlar.. sokulduğumuz karanlıklar bizlere biraz olsun kayan yıldızlar getirmedi.. ve de bir kez olsun düşmedi göz yaşlarımızın ülkesine.. hep başka diyarların yabancılıklarına kayboldu... anlamsızdı işte.. anlamı olmayan bir anlamsızlık..!!!
rüyalarımız gecelere karışık... rüyalarımız beyaz ülkelerin renkli düşlerine küsmüş gibi titrek...solgun bir yüzümüz.. mat bir dünyanın insanları olmak istemiyorduk... yüzümüz karanlıklara dolanmasın... yüzümüz sislere karışmasın... susmasın... çığlıklar koparmasın... savrulmasın bir uçurum kenarı... ama olmadı..:(((
birileri geliyordu dünyaya... birleri diğer taraftan terk ediyordu bu anlamsız dünyayı... ve bütün olanlara bir anlam vermek içindi çabalarımız...yedi renkli yüzümüze hayretler takan bir toplumun olduğunu geç anlamdık.. bir kör kurşunun ecel türküleri arasında besteledik şarkılarımızı...ve genzimize yağan kan kokularıyla ağlamak istemiyorduk... her gecesi sabaha... her sabahı akşamlara koşan anaların ağıtlarıyla susuyorduk... gözyaşları olan babaların oğul kaybetmişlikleriyle bestelemek istemiyorduk bu şarkıları... çocukluğumuzun en zalim gecelerine damlayan kanlar arasında buğulanıyordu bu camlar... ve sızıyordu işte..hüzün.... keder...ve de susmayı öğrenmenin en tanımsız duygularıydı içimizde ki karışıklıklar... aslında çok şey istemiyorduk... aslında ÇOKKKK şey istiyorduk.. özgür bir dünya diliyorduk... gecesinde kurşunların uçuşmadığı..anaların ağlamadığı... babaların ince sakal kederlerinin olmadığı... Anlamsızdı işte... anlamsızdı...ben güler yüzlü insanlarla büyüyemedim... en yakın arkadaşım bir kurşuna gitmiş ne yazar... dün ekmeğimizi bitiremediğimiz günün bir gün sonrası taş altında saklayamadık... kurudu işte... kurudu... bitiremedik ekmekleri... anlamsız bir dünya içinde son bir tebessümdü işte gözleri... ertesi sabahın ağıtlarıyla uyanmak... gözleri derin bir sonsuzluğa kayan bir babanın ayakta kalmasını izlemek ağır bir psikolojiydi.. sırt sırta çaldığımız elmalar ... şimdiler de ağaçlar yapraklarını döküyor... eskiyip ömür tüketiyor ne yazar.. kol kola gezdiğimiz arkadaş işte...biz yaaa.. biz..:((( aklıma gelmesi... tam 7 yıl sonra... o anları bir daha yaşamak... diken diken olan tüyler.. ortalığı dağıtmak gibi bir istek.. vurmak... kırmak... dökmek.... bağırıp çağırmak işte..ama olmadı... SUSMAYI ÖĞRENDİK.... bunları yazmak.. bir daha yaşamak.. bir daha... bir daha... sonra hiç bir şey olmamış gibi yaşayan kötü bir zamanın çirkef ortamında... bir kez daha çocukluğun ülkesine... adının Hasret olduğu insanının adını hatırlamak... taş altında kuruyan ekmeği hatırlamak... sonra ölümünü... sonra cansız bedenleri ... kurşun seslerini... çığlıkları... anaları... anlamsız suratlar taşıyan babaları.... silah seslerini.... SAVAŞLARIN çocuğu olmak... olağan üstü bölgesinde büyümek... adını bilmediğin binlerce delikanlının ölümünü izlemek... VE DE ÖLÜM GİBİ TANIMSIZ BİR KURTULUŞU DİLEMEK... ben ,ben.. ben ölümü diliyorummmmm..’!!!!!!!!!!!!
şimdi son bir kibrit.... Şimdi karanlıklar içersinde uzayan bir gölgeye aldanmadan son bir kibrit yakmak yazdığın yazılarını... son bir kibrit alevinde hatırlamak, içindekilerini … bir bir yargılamak...ve de kıyasıya koşmak karanlığın en yalnız sokaklarına... nefes nefese kalmak... neden di... kimdi... kimlerdi...
gece yüzlü insanlar değil.. bana HAYATI HAYAT yapan tebessümler verin.