- 987 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÜVET
KÜVET
Beyaz taşlar arasında boylu boyunca yatırılmış cenaze gibiydi bazen, birbir derisini kınında çekiştiren.
Bazen de papatyalar ortasında onu bekleyen bir göl olurdu, huzur bahçelerinin sisli kapı aralığı.
Sanki ruh hallerine göre kılıf değiştirirdi, sihirliydi... Ama altı üstü bir küvetti.
En keyifli anlarında soluğu o gölde alırdı. Kapatırdı gözlerini ve tüm kuşların şarkılarına eşlik ederdi.
Akan su, papatya tacları olup yerleşirdi başına. Omuzlarındaki tüm yorgunluğu akıtırdı.
İçine gömülüp tüm bedenini, iki hidrojen, bir oksijene ayrıştırırdı.
Saflaşırdı, suyun bereketli elbisesini geçirip sırtına. Yeniden doğmuş gibi çıkardı, o papatya tarlasına gizlenmiş gölden.
En mutsuz anlarında ise, teneşire serilir gibi uzanıverirdi gövdesi.
Orada, lambası patlamış bir odanın gözgözü görmez karanlığını yaşatırdı ruhuna.
Su damlaları, jilet olup akardı heryanından. Kanatılmadık yara bırakmaz, üstüne yenilerini açardı.
Eline "namus cinayeti var" diye silah tutuşturulan, bilinçsiz tüm sübyanların koğuşuna dönerdi ortalık.
Hedef olurdu hepsine. Namlu ucunda döktüğü terleriyle, yıkamaya çalışırdı korkularını.
Arınamazdı bir türlü, arındıramazdı içinde paklayamadığı ruhunu.
Yanlışlarını, sebepsiz yere koparttığı canların; yaprağına, dalına, toprağına olan kul haklarını...
Köpürecek bir gram sabun tozuna muhtaç, kirleriyle başbaşa kalırdı beyaz taşlar üzerinde.
Hayatın krem şantisini fazla kaçırdığından, yağı su üstünde salınırdı, cenaze misali yatırılmış küvette.
Çoğu intihar girişimi de orda akla gelirdi nedense;
arka sokaklar talan edilip, tüm kaldırım taşları ortalığa saçılınca.
Güneş’i kızdırıp, Ay’ı da bu sebeple yansımasız bıraktığı günlerde, gece ile gündüzü birbirine harmanladığında.
Hayat ışığını üfleyip, uzayda dipsiz kayıplara sattığında.
Peki bu basit taşın kendinde bu kadar efsunlu gizemi barındırması nasıl olabiliyordu?
Tabiki iç dünyamıza göre biz şekillendiriyorduk onu. Perinin sihirli değneği yada zebâni asası diyerek.
Tılsımı kendi ellerimizle akıtıyorduk o suya. Kendimizle başbaşa kaldığımız her mekanı, iç dünyamıza göre dekore ediyorduk.
Her şey bizim elimizdeydi ve biz çok büyük bir ustaydık.
İsteyince, çatalla yemek yiyip karnımızı doyuran,
isteyince de silah olarak kullanıp, göz çıkartan!
Gülşen Mavi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.