- 1118 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Görünmez Varlıklar ...
Adını ağzına bile almaya korktuğu; gerekirse de ’üç harfliler’ diye tanımladığı görünmez varlıkların, etkisi altında olduğunu düşünüyordu.
O gün evde yalnızdı ve yine garip sesler duyuyordu. Banyonun kapısı kabalıydı. İçeriden gelen sesler kanını dondurmuştu.
Sanki içerde koca ağızlı bir varlık vardı ve ağzını köpürte köpürte dişlerini fırçalıyordu,’ faşır fuşur..!
Oldukça geç bir vakitti, ilk defa geceyi tek başına geçirecekti. Ne yapacağını bilemiyordu. Bildiği duaları okurken, tüm cesaretini toplayıp bakmaya karar verdi. Banyonun kapısını açmak için elini uzattığında; zangır zangır titriyordu...
Kuruntuydu hepsi. Bu zamana kadar gözle görülür bir şeyle karşılaşmamıştı. Sadece garip sesler duyuyordu. Emindi ki yine korkulacak bir durum yoktu…
Kendisini bu şekilde teskin etmeye çalışıyordu. Fakat kapıya uzanan elini aniden çekti. İçerden gelen sesin artmasıyla fal taşı gibi açılmıştı gözleri…
Sesin şiddetine göre dudaklarının kıpırtısı da artmıştı, okuduğu duaları sesli ve hızlandırılmış gibi okurken;
"Allah’ım bana yardım et," diye tekrarlayıp duruyordu.
Bir ay öncesinde de buna benzer bir hadise yaşamıştı Sevda Hanım.
Sabahın erken bir vaktinde, aniden korkuyla uyanmıştı. Yorganı üzerinde bacaklarının olduğu hizada, bir ağırlık hissetmişti...
Sanki yorganın üzerine birisi gelip oturmuş ve kendisinin uyanmasını bekliyormuş gibiydi...
Bacaklarını hafifçe kımraştırmaya niyetlendi ama öyle bir korkuya kapılmıştı ki, adeta bütün vücudu taş kesilmişti. Üstelik o gün yine evde yalnızdı...
Zaten bu tür olayları yalnızken yaşıyordu. Anlattığı zaman ise hiç kimse inanmıyordu söylediklerine.
Yorganın üzerinde oturan varlığın üç harfli, kısa boylu, keçi sakallı garip bir ifadeye sahip, o yaratıklardan biri olduğundan nerdeyse emindi...
Korkudan ne yapacağını şaşırmış bir haldeydi. Bildiği tüm duaları okurken bir taraftan da ne yapması gerektiğini düşünüyordu.
Sakinleşmek ve kendini hazır hissettiğinde doğrulup bakmaya karar verdi.
Yatak odasında üzerine gelip oturmuş, ne olduğunu bilmediği bir yaratıkla yüzleşmek üzereydi; neredeyse kafayı yiyecekti.
Evet işte tam zamanıydı, yavaşça kaldırdı başını, tüm cesaretini toplayarak oturur vaziyete geldi ve gördüğü şey karşısında önce; korkuyla küçük bir çığlık attı...
Daha sonra da sinirli bir şekilde homurdandı;
"Allah seni kahretmesin!
"Ya! sen yine mi girdin?
Davetsiz konuk sinirlendirmişti ev sahibini…
Ama o kadar arsız bir misafirdi ki! Önce hafifçe başını kaldırdı. Tek gözünü açtı baktı.
Vee yarım kalan şekerlemesine kaldığı yerden devam etmek için, açmış olduğu tek gözünü de kapatıp; mışıl mışıl uykuya daldı...
Komşunun kapkara bir yün yumağını andıran, yorganın üzerine kıvrılmış şekerleme yapan; Arap’tan başkası değildi...
Ama bu akşam banyoda faşır fuşur ses çıkara çıkara dişini fırçalayan, koca ağızlı varlık kesinlikle; üç harfli denilen cüce adamlardan birisiydi.
Kocası gelene kadar beklemeye karar verdiğinde, korkudan kireç gibi olmuş, bembeyaz yüzüyle adeta hayalete benziyordu...
Saçlarını savura savura, bir ayağında kırmızı renkli çorap diğer ayağında da kırmızı renkli çorapla; hoplaya zıplaya koşarak girdi odaya...
YORUMLAR
efendim bu üç harfli dediğiniz nedirki onu açık olarak çözemedim bir insanın pisikolojisi bozuksa ya olursa ya gelirselerle kendini meşgul ediyorsa bu gibi olaylar kaçınılmazdır ben köylü yüm çocukluğumuzda biz korkuturlardı daha doğrusu korkutmaya çalışırlardı ne bileyim mezarlıklarda geceleri bilinmeyen varlık geziyormuş kimileri görürmüş ben merak eder o varlıkları görmek için mezarlığın içine gider saatlerce beklerdim ve hiç bir şey göremezdim o gün bu gündür bu gibi olaylar beni hiç meraklandırmamıştır korkutmamıştır çocukluğumda mezarlıkta uyumayı çok severdim ve benim hakkımdada dedikodu yaparlardı buda onlardan diye hiç alakası yok tu oysa kutlarım yazınızı saygılarımla selamlar