Atama mektup
ATAM’A MEKTUP
Kaçımız tanırız Seyit onbaşıyı, Yahya çavuşu,57. piyade alayının sancağını düşmana vermeyip, canlarıyla beraber bir ağaca asıp ta geride kalmayan tek bir neferini, sağ elini kaybetse de inancını kaybetmeyen bombacı Mehmet çavuşu, vatan sevgisini evlat sevgisinden üstün tutan Osman çavuşu, ya da Albay Deli Halit’i, evet hangimiz hatırlarız o kocaman yürekli kefen bile giydiremediğimiz şehitlerimizi… Vatana olan borçlarını kanlarıyla, geleceğe olan inançlarını canlarıyla ödeyen ve yüreklerimize yazdığımız 100 binleri hangimiz hatırlıyoruz.
Kaçımız biliyoruz aldığımız nefesin, içtiğimiz suyun, yediğimiz ekmeğin yarısı onların teninin tadıyla ve terinin kokusuyla anlam kazanıp güzelleştiğini. Dalından meyve yemenin tadını biliriz ama karanlıkta kurşuna yüreğini siper etmenin anlamını neden bilemeyiz.
Evet, hangimiz hatırlarız her yağmur yağdığında Çanakkale’de toprağı yıkayanın aslında o kocaman yürekli insanların kanının olduğunu… Müstecip onbaşının attığı kurşuna teslim olanlar, bu gün bizi teslim almanın yolunu Ankara’ya bağlayanlarla ayni olduğunu hangimiz anlayabiliyoruz.
Bağımsızlık benim karakterimdir diyen Atatürk’ümün adını hepimiz biliriz ama bağımsızlığımızın, onunla yaşamak ve onu yaşatmak olduğunu neden bilmeyiz. BİZE KEFEN BİÇİLMEZ, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ dedik ama toprağa hayat veren o şehitlerimizin kanlarını bu gün Avrupa masalarında kadehlerine şerefsizlikleriyle beraber doldurup ta içenlerin başımızda olduklarını neden bilemeyiz. Ya da bilmek istemeyiz…
Atam hani demiştin ya “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum diye” o emrin bize bıraktığın en güzel mirasındır. Siperlerimizi kazıyoruz ve süngümüze göğsümüzü bağlayıp yeniden bir savaşa hazırlanıyoruz, yüreğimizi senin karakterinle donattık, senin ve uğruna feda ettiğimiz vatan evlatlarımızın gözleriyle bakıyoruz vatana ve bu vatanı satanlara. Yenilmedik, yenilmeyeceğiz yenemeyecekler de, unutmadık asla da unutturamayacaklar şanlı geçmişimizi… Bir kolumuz kopsa da, bir gözümüz kör olsa da diz çökmeyeceğiz çöktüremeyecekler, sizin bize bıraktığınız cesaretle yüklenmiş yüreğimiz var ve bu vatan uğruna ölümü seni kucaklar gibi kucaklayacağız…
Atam; geçmişim, geleceğim, ülkemin her mevsim açan çiçeği, her mevsim yeniden yeşeren umudum, sonsuzluğumun mavi gözlü devi, bunları sana yazarken utanıyorum ama kendimden değil, ya da benim gibi düşünenler adına değil, bizi bu günlere getirenlerin kanlarını satılığa çıkaranların başımızda olduğu bilerekten utanıp ta yazıyorum.
“Geldikleri gibi giderler” demiştin Atam ve bu güzelim vatan uğruna nice evlatlarımızı feda ederekten gönderdiğimiz o emperyalistler gene geldiler ama bu sefer Ankara’dalar hani o senin bin bir emekle, canınla kanınla savunup bize bıraktığın o güzelim şehrimdeler… Şimdi sıra bizde, biz göndereceğiz onları… Eğer karanlıkta kalırsak senin gözlerinle bakacağız, ihanete uğrarsak senin düşüncelerinle yolumuzu aydınlatacağız, eğer ki korkarsak senin ve aziz şehitlerimizin yüreğini yüreğimize koyup ta savaşacağız onlarla, evet Atam geldikleri gibi gene gidecekler…
Atam sen sakın üzülme kurşunu başımıza sıksalar da, hançeri yüreğimize saplasalar da bize diz çöktüremezler, düşeriz toprağa ama teslim olmayız, canımızı alırlar ama karakterimizi asla vermeyiz, bağımsızlık bizim karakterimizdir ve o senin bize bıraktığın mirasındır. O yaşamımızın anlamıdır, o biziz ve biz TÜRKİYEYİZ… BİZE KEFEN BİÇİLMEZ, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
ZEYDALİ (VAHDET CEBECİ)
28.03.2006 Salı 12.51
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.