- 399 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Büyü Ve Büyücülük 6
6-Bugünkü anlamalarımız olan cin, şeytan anlaması ilkin insanların dünyaya yabancılaşma algılarıyla kıpırdandı. İnsanlar ego sağlasanlarını giderdikten sonraki dünyayı yaşantılımlayan ham düşünmeleri vardı.
Bu hem yaşantılımsa hem yabancılaştırma süreciyle girişilen dünyayı insanlar; eğlenceli, komik ya da trajikomik buluşla algılarını harmanladılar. Bu birikimlerine bir de ittifakı düzen içine katılışla edindiği ökülte kültür eklendi. İttifak kültürü yaşamı oluşla, ittifaka katılmak için her biri bir yönden gelen katılımcılar ittifaka geliş yönünün, yön adıyla tanımlandılar.
Sümer’e ya da Akad ittifaklarına göre kendilerinin coğrafya olarak yukarısında Suriye, Irak, Güney Doğu Anadolu gibi yerdeki gruplara göğün insanı, göğün varlıkları ya da gökten gelen insanlar veya göğün kadın ve adamı diyorlardı. Kendisini hazır ve kurulu bir ittifakı düzen içinde ama genelde başka tür çatışmaların içinde bulan şimdiki insanlar, ittifakın tanımlaması olan göğü, artık eskisi gibi yukarı taraf anlamına gelen ifade şekilleriyle bilip, anlayamıyordular.
İttifakın gökten gelen varlıkları kendileri ile evlilik ve bütünleşme yapmışlardı. Yerin adamları ve yerin kadınları göğün adam ve göğün kadın varlıklarıyla evlenmişlerdi. Bir kaç yüzyıl sonraki melez torunlar, zaten içine doğdukları ortamı kendilerine gayet olağan bulacaktılar. Yerin ve göğün varlıkları olma tanımlamasında iz bile bulamayacaklardı.
Kendilerine söylence yoluyla gelen bu yer gök insanlarının evliliklerinin neden bu kadar üstüne basa basa durulduğunu, bilip anlamaları da olası olmadığı gibi olaydaki yer ve gök kavramlarındaki yer gök varlıklarını da, anlayamıyordular. Bu anlamlar onlara gizli kalıyordu. Bu anlamları ve bu anlatımlarda karşılaştıkları söz ve kavramları giderek dini anlatımlarla simgeleyen yorumlara dönüştürdüler.
Ne söylenirse söylensindi, ne annesi; ne babası göğün ya da yerin insanı değildi. Annesi anne, babası da gayetten babasıydı. Bu anlatımlardaki kendisi değildi. Bu anlatımın yorumlanması gerekiyordu. Neden kurbağa prens birden insan olmuştu? Neden bir insan peri kadar güzeldi? Peri niçin insana âşık olmuştu? Kurt totemli olan karşı bir kötü insanı, tanımayacak kadar illa ki Kırmızı Başlıklı Kız gibi aptal mı, olması gerekiyordu? Ya da masalların olağan üstü anlatımı bu ökülte kavramlarla mı yansıtılmıştı?
Tıpkı bizim 50 yıl önceki gelin sofra ayrılığının nedenini bilmeyişimiz gibi. Tıpkı 50 yıl önce babamızın yanında kendi çocuğumuzu kucağımıza alamadığımızın nedenini bilemediğimiz gibi. Bırakın kendi çocuğumuzu kucağa almayı, adlarını dahi söyleyemez oluşumuza, uyduruk anlamlar vermemiz gibi.
Totemilik bilinci, ittifakın içinde, ittifaka göre değişmişti. Gök ehli ve yukarı yer tanımı ileri ittifak dönemlerinde hayli değişmişti. O günkü anlatımlarıyla gök ehlinin yukarı Suriye, Irak, İran gibi bölge insanlarından bahsedildiğini bilemez olmuştu. Kuzey yönünde gelen insanları gökler tanımlı sözcükle eşleşen ittifakın gök ehli sözü, şimdiki zamanda ittifak içinde aradan geçen zamanla ökülte bilgi oldu.
Ökülte olan gök ehli kavramdaki anlatımları dinler, şimdiki anlama yakın bir anlam oluşla, gök ehlini; şimdiki mavi olan, yağmur yağan göğün cini, şeytani, meleği gibi anlatımla ruhani varlıklar yapmıştılar. Meleklerin adamla, adamların cin kızlarıyla evliliği, Bir zamanların gerçek toplulukları olan yerin ve göğün (yukarı Asur, Suriye, Irak, iran, Anadolu gibi yerlerin) insanlarından başka kimseler değildiler.
Melek cin kavramını, aşağı yer insanları olan yerin adamıyla; yukarı yerli, göğün insanları gerçekliği kaynaşan ittifaklar sonrasındaki çarpıtmanın şimdiki göğe transferinden başka bir şey değildir. Yukarı yer olan göğün İnannası olan kutsal inek, şimdiki anlamıyla göğün ineği ya da göğün boğası olan boğa burcu gibi yorumlanış yansımalarıyla da diğer yandan astroloji kavramına doğru da yürünecekti.
Geçmişte, her biri bir; gerçek insan toplulukları olan cin taifesi ya da cin gruplarını dinler; bugünkü anlamıyla cin ve melek kavramı yapıp, bunlara inanmayı da inancın baş koşulu yapışla melek cin imani olacakla bu tür cin, melek, şeytan, peri anlatımları da bir iyice meşrulaştırılacaktı.
Söz gelimi ittifakı dönemin en başında, yukarı yer kavramı; gökle tanımlanıyordu. Şimdiki gök henüz anlamsal bağıntı içine girmediğinden, gök kavramı yağmuru yağan gökle algılanan bir anlama değildi. O dönemler bir sözcüğün anlamı, yaşantılım konusu olmadan topluluk içinde ona denk düşen bir düzenlemesi olmadan ifadelenmesi ve isimlendirilmesinin gereği pek pek duyulmuyordu. Duygular daha çok sağlanışlarla, beden dili oluşlarla ifade ediliyordu.
İttifaklar az çok amacına ulaşıp oturmağa başlamıştı. Melez insan olan ‘nefilimler, titanlar’ vs. varlıklar doğmuştu. Yavaş yavaş gelişen dil ile renkler, yönler ibadet şekilleri, totem yiyeceği, geçiş törenleri gibi uygulama tanımlamalar gök sözcüğü kullanımının içini boşalttılar. İttifakı süreç bugüne kadar bitmediyse de bu uğurda hayli yol alınıp deneyimler oluşulmuştu. Artık toplumsal yapının oturtulma mücadeleleri başlayacaktı .
Kısa süre sonra tarım ve hayvancılık topluluklarıyla göğün bağıntısı ortaya kondukça, ortaya konan bilgi, hayatın kullanım tarzı oluşla, kavram kargaşasından kurtulmak gerekecekti. Yukarı ve aşağı tanımlamasına göre kavramlaşan gök sözcüğü, yeni yön kavramları kullanımının ortaya konması nedenceyle, gök sözcüğünün kullanım anlamı; bu günkü anlama doğru kayacaktı.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.