Bütün Evler Çivit Boyalı
Bütün Evler Çivit Boyalı...
Dedem derdi ki; eğer biriyle karşılaşma vaktin geldiyse, su bile seni durduramaz.
Yağmurun eli, ayağı durur, gelmez olur. Kar gelecek olsa, yaslanır koltuğuna uyur.
Dedem akıllı adamdı. Ben bir onun ayak izlerini çok sevdim, bir de ninemin kapıya ektiği ve yıllardır hiç solmayan güneşin nereden doğacağını iyi bilen akşamsefalarını.
Yağmur yağacak dediler, gitme...
Dinlemedim.
Gittim.
Gittiğimde akşam olmak üzereydi. Her bayan gibi ilk işim yörenin köylü pazarını gezmek oldu.
Kapanmak üzereydi.
Üç beş kırıntı peynir kalmıştı elinde ama en çok başındaki yemenisini beğenmiştim.
-bu peynirlerden başka yok mu teyze?
-evde va, fıçının içinde. Getirmedim, satılmıyo pek. Ihlamıda va, çiçeklisinden. Alcaksan gel.
-olur. Sana yardım edeyim, tezgâhını topla.
**
-sizin buralarda genç yok mu teyze, neredeyse hepiniz aynı yaştasınız.
-vaa vaa, şeerdeler hepisi. Kimi okur, kimi çalışır.
-siz neden gitmezsiniz a teyzem. Peynir yapıp, satmakla hayat geçer mi?
-ben şeere üç kez gittim evlât, üçünde de soluğumu yitirdim. Sen bi şeerin ağaçlarına bak, bi de buranın. Hangisi yeşil, hangisi yere düşmüş. Çok şükür Allahıma ben yerimden memnunum. Akşam oldu mu ıhlamı gaynatıp içtim miydi ki, ohh. Bi de tarhana kuru ekmekle. Sende içiver gayrı, akşam gaynattıydım.
**
Yürüdük, yürüdükçe gözlerim ağaçlara takıldı. Bu mevsimde bile ağaçların dalları kışa inat yeşil yapraklarla doluydu. Tıpkı bu yokuşu benden hızlı çıkan şu teyze gibi.
Bana bak dedi adeta gökyüzü, bir benzerlik yok mu aramızda ?
Düşündüm, o anda teyzenin bana dönüp gülümsediğini gördüm.
**
-çıkamıyon mu ? Giyer mi öyle topucuk ayakkapları, galısın iştem yarım yolda. Çıka çıka utanma eline al da rahat yürü gayrı.
Utandım. O yaşta bir teyze, sırtına aldığı çuvalı hergün bunca yolu nasıl çıkabiliyordu ki ?
Gökyüzüne baktım, yüzünü asmıştı.
**
Evlerin çoğu maviydi.
Bu mavinin boya olmadığını işim gereği biliyordum. Kirecin içine atılmış çivitle yapılmış mavi boyalardı bunlar.
Kimi az çivit, kimi çok.
Kimi koyu mavi, kimi açık.
-ha şu ilerki ev benimki mavi olan.
-gördüm teyze, başındaki yazmanın gülleri gibi.
-ne bildin kız, hay Allah eyi etsin seni. Bak şimcik daha ey yürüyon gördün mü ? Giymeyin bunları giymeyin, yamulursunuz.
Gülümsedim.
Burnumun direğine birşeyler oldu o gülümsemekle. Biz çoktan yamulduk teyze demek istedim aslında ama neşesi öyle yerindeydi ki...
Üç kuruşa güneşimizi yamulttular, bulutumuzu, denizimizi, suyumuzu... Diyemedim.
Sen şimdi bana ıhlamur yapacaktın değil mi ?
mart2013Davidoff
YORUMLAR
bi yerli olmanın huzurunu düşündüm önce.ıhlamurun kokusu asıldı aklıma.güzeldi...
Davidoff
Egzost yerine iğdelerle uyansak...
kibritçikızınkibriti
her öykünde deden birşeyler diyor !
nev-i şahsına munhasır bir öykü satıcısìn sen...
öptüm...
Davidoff
Şu polisi öykülerinden biraz ötele :))))
Sevgimle
(( Seçil Nimet ))
dedem dedi ki sevdiklerinin yakasını hiç bırakma !
Seviyorum seni, bittin... :)
Şu sigarayı az iç deyom, deyom, kendim dinleyom.
:)
Bak benimle gel iki hafta üst üste dağlara, nefesin açılır, sesin çıkar aynen sopranolar gibi. Sonra o teyzenin yanına gidersin atlaya - zıplaya.
Her şeyin doğalı ne güzel, konuşmanın bile...
Canım, kutlarım güzelliği, öperim.
NebihaMuradî tarafından 3/16/2013 9:20:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
çok güzeldi.....bin yıllık dost gibiydiler....bu öykünü istesekte satmazsın davi.... dedem nerede dedem
Davidoff
Güzel bir kısa öykü, yerel ağız Burdur yöresine çok benziyor; merak ettim çok -:)))
Tebrikler...
Davidoff
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.