- 665 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANLAMINI YİTİRDİKLERİMİZ 2
Bizler bu zamanın çocuklarına göre daha da şanslıyız aslında. Çünkü sanallıktan uzak samimiyeti yaşadık. Dostluğun akrabalığın ve en önemlisi komşuluğun ne olduğunu görerek yaşadık.
Çocukluğum öyle güzel hatıralarla dolu ki, bir kısmını sizlerle paylamak istiyorum. İlk yazımda dediğim gibi hep birlikte zaman tüneline bindik ve geçmişe yol alıyoruz….
Aklıma ilk gelen ve en çok sevdiğim bir manzaram var çocukluğuma dair. Bütün akrabalar toplanırlardı dedemin bahçesinde. Yan tarafta da annemin amcasının gelini otururdu. Bahçe öyle genişti ki bir tarafta kazanlarda salça yapılır, bir tarafta da domates ve kırmızıbiberler ayıklanırdı. İşte bu işlemlerin olduğu sırada ben ve kuzenlerim bahçenin bize kalan yerinde oyunlar oynardık.
O zamanlar cep telefonu bilgisayar gibi çağın gerektirdiği gereçlere değil de dostluğa önem verilirdi. Beklentilerimiz hep insanlık adına olur sevgi saygıyı eksik etmezdik sözlerimizde. Kurduğumuz hayalle de yaşantılar kadar sadeydi. Anne ve babamızdan bir şey istemek için çok gerekli ise talep ederdik. Ve ihtiyacımız ne ise o alınır, fazlasından da uzak durulurdu.
Her şey azdı ama değeri çoktu. Ailece gezmenin önemi bir başkaydı. Hafta sonları sabah erken kalkılır en uygun yer seçilir ve ailece piknik yapılırdı. Önce sabah kahvaltısıyla başlanırdı güne. Yemekler yendikten sonra orman turuna çıkılırdı. Kimse kimsenin eşyasını çalma derdinde değildi. Çünkü o zamanlar herkes eşit yaşardı. Sonra ikinci sofra kurulmaya başlanırdı. Erkekler mangala yönelir, hanımlar ise sofra hazırlama telaşına düşerdi. İçinde bin bir huzurun ve neşenin bulunduğu tadına doyulmayan öğlen yemeği de böylece yenirdi. İkindi vakti geldi mi közde çay demlenirdi. Siz o çayın tadı nasıl bilir misiniz? Ya da kokusunu? Zaman su gibi akarken akşam yemeği de yendikten sonra yorgun bir dönüş başlardı…..
Devam edecek……
Zuhal ÜREN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.