Sorgusuz sualler -2- *İşsizlik Üzerine
Çözüm sorulardan geçer düzen sahibi de bilir bunu lakin kendi sorar kendi cevaplar.
Düzen sahibinin yolu;
-İşsizlik niçin oluşur nasıl çözülür
• İşsizlerin iş arama becerileri yetersizdir
• İşsizler yeterince kalifiye değildir
Daha sorular çoktur fakat dolap beygiri gibi aynı eksende dönüp durur, bütün sorular. O zaman yapılması gereken şudur, bu iş aramasını bilmeyen vasıfsız işçilere iş arama becerileri kazandırmak ve onları vasıflı işçiler olarak iş hayatına dahil etmek için işverenlerle daha çok diyalog kurarak bu işçileri uygun işlere yerleştirmektir yegane çözüm.
Sorun çözülür mü peki ?
Tabi ki hayır.
En alttaki personelden en üstteki idareciye kadar dillere pelesenk olacak bir cümle çıkar ağızlardan,
“ İşsizlik diye bir sorun yok, sorun iş beğenmemek. Herkes masa başı iş istiyor. ilkokul mezunu da vasıfsız işçi de üniversite mezunu da ”
Pekiyi güzel ala da sualler niye sorgusuz,
Soruyor musun, o beğenilmeyen işlerde,
• Günde kaç saat çalışılıyor, insani çalışma saatleri bir yana kanuni çalışma saatlerine uyuluyor mu ?
• İşin ağırlığının işçinin bedenine ve ruhuna getirdiği yük, insani ölçülerde mi?
• İşçinin aldığı ücret kendisi ve ailesinin geçimine ne ölçüde yeterli?
• İşçi ücretini zamanında alabiliyor mu ? vb..
Velhasılıkelam öncelikle mevcut kanunlar çerçevesinde, işçi de işveren de haklarını ve sorumluluklarını ne ölçüde biliyor ne ölçüde yerine getiriyor? Sen işçiye ve işverene hak ve sorumluluklarını ne ölçüde anlatıyor, hatırlatıyor ve yerine getirmelerini sağlayabiliyorsun?
Ve sonra adil ve insani bir çalışma kültürü oluşturabilecek kanunlara sahip misin?
Bir işçi 10 yıldan az bir sürede 10-15 defa, farklı farklı işlere girip çıkıyorsa o işçi sorunlu bir işçidir fakat çalışma hayatındaki işçilerin nerdeyse hepsinin hiçbir işyerinde 10 yıllık sürelerde çalışma devamlılığı olmuyorsa,
Bu; senin ülkende işsizliğin, iş arama becerilerini ve vasıflı işçi sayısını arttırarak çözebileceğin bir çözüm olmanın çok ötesinde bir soruna dönüştüğünü gösterir.
1869 da Amerika’da tekstil çalışanları tarafından kurulan ve çok kısa sürede 700.000 üyeye ulaşan “Emek Şövalyeleri” adlı çalışma örgütünün 1878 de hazırladığı çalışma hayatı üzerine anayasası bile maalesef günümüz çalışan haklarından daha ötedir.
Bu Anayasanın 15. Maddesindeki talebi aynen şöyledir; “İşçilerin sosyal faaliyetleri ve fikri gelişimleri için daha fazla vakte sahip olmalarının sağlanması ve insanların beyinleri tarafından yaratılan zahmeti azaltan makinelerin sağladığı avantajların semerelerini alabilmeleri için günlük çalışma saatinin sekiz saate indirilmesi.”
Ki yine sosyal faaliyetlere ve zihni gelişimlere etken bir şekilde katılma temelinde, Jean-Jacques Rousseau günlük çalışma saatlerinin beş, Bertrand Russell ise dört saatle sınırlandırılması gerektiği görüşündedirler. Gerek çalışma saatleri gerek emeğin karşılığı olan ücret, en düşük maliyetle en yüksek karı elde etme anlayışının adaletsizliğine yenik düşmektedir. Maalesef çalışma hayatı üzerine kitap raflarında olan eserlerin neredeyse tamamı bireysel zenginleşme üzerine olduğundan, çalışma hayatı üzerine insani çözümlemeler içeren eserler de tam tersi çok sınırlıdır.
Sonuç olarak konu ne olursa olsun (aşk, ırk, çalışma, yerleşme vs) bütün insani değerlerin temelindeki yegane kavram adalettir. Çalışma hayatında da adaleti temin edemediğimiz sürece gerçek çözümlere ulaşmaktan uzak olacağız.
Mutsuz insanlar olacağız mutsuz nesiller yetiştireceğiz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.