- 637 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
O VE BEN
Bizde aşkın adı çocuksu çığlıkların arasında, ele güne değmeden. Kızıl bir sessiz-liğin ayakucunda doğar. Diyerek başladı sözüne.
Geçmişin ardında yine akları giymeyi becerdim diyen o adamdan bahsediyorum…
Asılında hiç fikrimde olmayan zamansız bir davetti onun bana yaptığı. Nasıl kabul ettim bende çözemedim kurallar bazen de çiğnenmek için vardırlar kimi zaman öyle değil mi?
Buluşma yerini o belirledi. Sade makyajsız sırdan bir ev hali ile çıktım evden. Ki ben asla bakımsız bir şekilde gün yüzüne çıkmam… Bahar dallarına özenir yüreğim soluk renkli yüzleri, soluk yüzlerin içinde, aramaya benzer düşüncesine ustaca kural koymu-şum. Kendime ve olması gereken kadınlığıma söz dokundurmadan ve olması gereken bu se-fer olmadı… Süslü bir kadın görüntüsü yerini sıradanlığa bırakmıştı, Neyse ne sıradanlık bazen iyidir, rahatlığını verdim kendime.
Avare âşıklar gibi düştüm yolun çaresizliğine, yürüyorum, ama ayağımda koca koca demir parçaları varmış gibi. Sanki ayaklarımın bastı zemin kaskatı kesiliyor. Kısaca yürü-meyi unutmuş yatalak bir hasta gibiyiydim.
Düşüncelerin tufanı biri kalkıp biri oturuyor. Ve Onunla neyi paylaşacağımın hesabını yol boyunca da kafamdan evirip çevirip durdum…
Elbet ki bana zararı dokunacak bir insan değildi. Çoğu insanın yaptığı gibi sanal saklısında ansı-zın hayatıma giren bir arkadaşta değildi. Adım gibi eminim ki dürüst ellerde bakışlarımın her bir zerresi. Bu saatten sonra gerçi aceleci davranmakta istemiyorum. Tanımak zaman ister, vakit ölüsü özlemleri de ister benden…
Dediğim gibi zaman bolluğundan çok ne var. Acele edersem Kendimi denem tahtasına çeviren sadece düsürtlüğüm kayıp eder. O iyidir kötülüğü düşünmez Hislerimi elimin tersi ile ittim her seferinde böyle olsun inadım tuttu… Kısmet
Yüreğimi acıtan dostlukların sahtelikten gerçek payına düşen hata sayısı o kadar çok ki, hangi-sini anlatayım… Suçlu önce kendim sonra karışımdakiler derken. Doğrularım yanlışlara yenili-yor, işte sebepler al birini vur ötesini hesabı kabarır yani bende…
Düşünüyorum da. Bu güne kadar bulduğum ortamlarda, çok nadir in-sanlar dostluk yönünde bende kalıcılık bıraktılar. Kaybımı anlatamam… Konu dağılır, sökülür ve yâda unu ufak olur. Adı sadece yetersiz kalır cümlelerde. Hata dağını bağıran basan bir nevi enayi gibiyim... Bu konuda binlerce insan foto kopyalamışlar ve ben kayıp etmiş gibi gi-dip gidip onları buluyorum.:(
Sonra ah! Ben nerede hata yaptım deli kafam derken dizimi bağırım az dövmemişimdir… Alıştık yaşaya yaşaya hata sürümüydü, gerçeğe dönüşüne de seyirci kalanmak.
İnşallah da öyledir inancından dışarı çıkıyorum huyum kurusun… Ah iyi niyet, sen var ya, her neyse argo kelime düştü yola, ben almayım kalsın. Zaten olmayan yok ki bende, diyen çok nadir insanlardanım hüzün adına diyorum art niyet asla olmaz bende
Şimdi ise siz haklı olarak bana soracaksanız, neden bu kadar sık eleyip sık dokuyorsunuz, gü-vensizlik yolunda yürürken.
İki saklı ikide ulu orta cümlede anlatayım. Zaten yaşaya yaşaya cıvıklık nerede hayat harcından kolay bulusunuz.
Neden tek cümlede aynen böyle…
Sezgilerimin gerçekleşen hakiki izinde kaçışlarımda daha pratik olmuşum, in-sanları tanıya tanıya bir nevi akıl hocalığına alıştım kendimden bilerek. Karşımdaki insanda nefis kapaması hisleri çabuk sezerim ve yolumu değiştiririm hatır kırmadan yavaş yavaş uzaklaşmasını sağlayan bir yapımda var… Kendime övgülerimin ardı arkası kesilmez çenem bir açılırsa. Ben yinede asıl konuya geleyim
Büyük bir sabırla efendilikle beni bekleyen birinin varlığı, kalp atışlarımı hızlandırdı, adımlarıma inat Ağır ağabey edası ile buluşma noktasına yaklaştım.
Şirin bir park ve çocukların anne ve babaların gözetimde çocukluğunu yaşama sevinçlerin göre biliyordum. Ah! Keşken çocuk olabilsem nerde dememek içinde gizliyordum içimdeki hislerimi.
Onu uzaktan hemen tanıdım… Aramıyorum lakin varlığının sıcaklığı kanımı ısıttı her nedense
O bir masanın köşesine ilişmiş. Adımlarım sayıyordu yüzünde ki dostane gülüş. Uzaklardan beli ediyor kendini.
Hadi çabuk gel çığlığını yüreğine mahkûm edişinde dudaklarından şu cümle ile bozuldu.”-Nerde kaldın yahu” der gibi
Biran düşündüm gelmekten vaaz mı geçtin diye” öyle baktı yüzüme demedi tek kelime sustu!
Bense korkak bir serçe misali gösterdiği yere hemen oturdum. Sessizlik neyle bozula bilir, hangi sözde yarım kalmış yaşamımdan, kaç zaman sonrasına, hesap soracak bana derken…
“Güzel bir hava güzel bir yer burası demi dedi.”
Sadece başımı salladım evet der gibi…
Bakışlarım onun üstünde kendinde geçer diye sürekli parkı süsleyen çiçeklere sığınır sığınmalı-da. Daha bu gün bir, yarına az bir heyecan bırakmalıyım demişken
Yüzüne yılların özlemini bırakır gibi derin derin baktım, bu sefer başardım. Gözlerinin içinde, gözlerimi görme başarsın da kendimi sonsuzluğa kadar, ellerim patlayan kadarda alkışlasam bile az gelir.
Evet, her varlığın doğuşu gibi, önce bakışlar milyon cen olarak, süzüldü sima sema-sında. Kimi tutundu gülüşlerin gizemine kimide aldı başını minik tebesüm sonra gerilen yüzde dona kaldı. Gülüşümün sahiplendi yazgıyı değiştiremem zaten değiştirme çabasında olsam kesin kayıp ederdim, onu o dakikada.
Sözlerin boşlukta pabuç yırtması pekte önemsenecek bir durum değildik, her ikimiz içinde. Susmak, iki adım ötesi yine susmak. O koca bir yaşam öyküsün kahramanıydı beni de dâhil ettiğin farkında değildi kim bilir. O kadar çok savaşmış ki, bedenin yarısı yok gibi görünüyor. Başladım onu dinlemeye,hemde can kulağı ile dinlemeye ve tabi ki tanımaya…
[
YORUMLAR
tam yerinde .....ne yapalım bekleyeceğiz.... bu gün güzel yazılar var güzel kalemlerden....saygılar ustaya
Şadiye gürbüz(zaralıcan
öyle demi..sagolun sayfama onur verdiniz
öptüm ellerinizden