- 905 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TUTKULU BİR DÖKÜLÜŞ
Dolaş mağrur gözlerinle sevdalı şiirlerimi bu gece. Yankılı bir tufan günlüğünün anılarıyla okşa gönül bahçemi. Yamalı gemiler nasılsa getirirler seni benim ülkeme. Dolup dolup boşalan gözyaşlarını akıt istersen yıllardır güneş uğramayan dizelerime ve aldırma içindeki sitemli sözlerime. Bir yılkı atı kişnesin gecemin en dar geçitlerinde, sevdanın kapısını açarak güleyim aşkla gözlerine.
Gülkurusu serptim gökyüzüne, anıların dişleriyle ovuşturdum hasretin gazellerini. Sevdanın anlamını aradım kral mezarlarında, yokluğunun yazıtlarında izini sürdüm. Çözümsüz kaldım, gece sürdüm aydınlık aradığım gündüzlerde yüzüme. Bağrımdaki hançerin kabzasına el atmadın. Aşk dedim, yumru kadar göğsünde beni düşünemedin. Kalabalık bir şehirde yitirdim sevdanı, bir kez neredesin demedin. Özlem sürmüşsün yeniden içime, seni sevdiğimi bak yeniden söyledim.
Sağdıkça özlemin memesinden hüznü, en çok dünün itiraflarıyla sarmalanır yüreğimiz. Bitimsiz bir serüvenin mavi turlarıyla kalp ağrılarımız seçkin düşler adasına ulaşır. Her sızı kendi yatağını oyan ırmaklarca denize dönünce yüzünü hasret gülüşünü gizler, dağ ovadan alır tozunu, sevda en çok sızısıyla çarparak tüketir kendi yolunu.
Tutkulu bir dökülüşün koyu gölgesinde seni düşünüyorum yine. Yeşil sularda gülüşlerin yüzüyor, yansımalarına uzatıyorum ellerimi. Seninle uzanıp yemyeşil çimenlere gökyüzüne çiziyorum mutluluğun resimlerini. Kırlangıç mevsimiyle dönüyor dünya, bir şiirin soluğuyla okşuyoruz sevdanın kirpiklerini.
Belki, savruk bir anın içinde sarmalamak zor gelmez bedenlerimizi. Sonuna dek gerili bir sevda yayını gevşetip oklarız ulaşmaktan korktuğumuz hedeflerimizi. Sesini özlemek, nefesini dinlemek ve yüreğinden geçenleri bilebilmek mümkün olurdu. Zorlu ihtimallerin sarı odalarında sevişerek tüketirdik bu hırçın zamanı. Sen orada, ben burada ucu ucuna eklemezdik yıllardır üzerimize yağmayan mutluluk yağmurlarını.
Bir su gibi dökülsün hüznün yağmurları yalnızlığa alışık yaşlı saçaklardan yokluğunda. Altın bir tastan yudumlasam senli günlerimi. Bir çiçeğin sızılı büyüyüşü, denizlerin gelgitleriyle çoğalsın, bitsin içimdeki derin uğultu. Dudağının ucundaki gülüşlerle, güldükçe sol yanağında açan gamzeye bölünsün. O anda ülkemden havalanan bir martı denizler aşarak omzuna konsun ve sıyrıl düşlerinden, kavrul öpüşlerimden ve sevdalı gecelerini donatayım şiirlerimle.
Yüreğimdeki yüzlerce şiirle sevdanın kardelenine sarılacağım. Ay dolaşacak gölgemle, yıldızlara gönlümü vereceğim. Bu gece uzak şehirlerin yıllanmış özlemine varacağım, Akdeniz yakamozları taşıyarak heybemde. Bir sevdanın kapısını çalarak yeşil ovalarımın güneşlerine özgürce bakacağım. İşte verdim dağlara bağrımı ve güneşi aldım bir tek yanıma sensiz. Dallarım kıraç, toprağım çorak, ellerim özlem yanığı, düşlerim sargılarını açmıyor, bir bulut uzakta, şarkılarıma katılmıyor. Ay saklım, gül bakışlım, gözlerim yokluğunda seni, bir seni arıyor.
Bütün güneşler aynı yönedir unutma. Sevginin kollarından tutarak vardığın uzak adalarda sevda karşılar seni ne kadar aklın almasa da. Bütün sarılışlar aşkladır gülüm, sevdadır tek suçlusu. Bir son dokunuş kalınca doğru zamanın ruhsatına, doğrulup bir düşünüşle imza atarız gerçeğin defterine. İçimizi ısıtan sözcükler üşür, buğulu bir bedene yeni mutluluklar üşüşür. Anlamını asla yudumlayamadığımız bir yutkunuştur işte avucumuzdaki umut, bulutları üşüten bakışlar çaresizliğe bürünür.
Bilmelisin ki, kaybolmuş bir çocuk dolaşır içimde. Yüreğindeki sevda kırpıklarıyla çırılçıplak.....
Haydi sevda!. Yüreğimdeki rengârenk ölümlerle, ruhumdaki en ölümsüz ve sana yazılan şiirlerle tutsana ellerimi.......glr@gltrn
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.