- 533 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nadirattan İfşaatlar
Birinin vermek istemediği bir şeyi ondan zorlamadan almanın çeşitli yolları var. Gasp etmeye lüzum yok. ’Etik mi değil mi’yi sonra tartışırız. Mesela:
Onda var olmayan bir meziyeti, varmışcasına olgun bir sunumla ifade edersiniz. Mesela suratsızın tekine ’çok manalı bakışlarınız var’ demek ona bile başta inandırıcı gelmeyecek; fakat ısrar ederseniz suratsız, pohpohun devamı hatırına size bir ücret lütfedecektir.
Böylesi tavırlara ve tavır sahiplerine özellikle siyasiler, güç sahipleri, varlıklılar ve güzellerin civarında çokça rastlanır.
Cimriden para koparmak zordur, fakat kendini bulunmaz Hint kumaşı ilan edenden ’alarak’ değil ’vererek’ koparırsınız istediğinizi.
Ahmak kendini akıllı sandığında bütün zırhlarını yere saçmış demektir. İnandırmanız lazım fikrinizin en önce onun fikri olduğuna. Sonra çorap söküğü gibi gelir devamı. Nasıl mı?
’Hani geçen sen bana şu iş ne kadar mantıklı görünüyor demiştin: O zaman pek kıymet vermemiştim; ama hakikaten üzerinde düşününce (şu şu gerekçelerle) ne kadar da makul ve akıl dolu olduğunu gördüm’ tarzı...
O dememiş miydi böyle bir şey? Merak etmeyin siz zekayı beceriyi ona nispet edip onu şişirdikçe o yelkenlerini indirecektir. ‘Yıkama, yağmala, hile’ diyor bazısı ve iğrenç buluyor bunu. Yapmam yaptırtmam; ama bununla burnundan kıl aldırmayandan kopardığınızda, ’bu reva mı değil mi’yi tartışmayı mantıksız buluyorum.
Aslında iğrenç olan onun, onda olmayana ’sende var’ denmesine gösterdiği makuliyettir.
Daha derinine inersek; dünyanın ’ben çalıştım elde ettim’lik bir genel kazanç sistematiği yoktur. Tamamen sıra dışı bir kurgu gereği ne, kime ulaşacaksa ulaşıyor. Nice alıkların servet sahibi, nice çirkinlerin en güzeller ile olduğunu görüyorsunuz. Dediğimi algılamanız o kadar da zor değil. Bir umum denge var; lakin özellikle teknoloji ve yaşama standartları, duygu yoğunluğu kalabalıklaştıkça, bu da kendi rotasında ilerleyen farklı bir hal biçimi oluyor.
Bir şeylere öyle ya da böyle sahip olduktan sonra kendini, kendinde olmayan ile vasıflayandan onun rızası ile tırtıklamak adalete aykırı mı, pek emin değilim. Kul adaletinde buna nitelikli dolandırıcılık deniliyor bazen; ama mesela: Tanrı vergisi bir güzelliği olana, -aslında ahmağın teki olmasına rağmen; ’çok zekisin, şöyle güzel sesin var, harika rol yeteneğin var’ diyerek yanaşandan o fiziği güzel, şüphelenmediğinde, revadır belki ona. Çünkü özde onun hakkında birisinin, ona bunları söyleten duyguyu fark etmemiş olması imkansız. Almak istiyor alıcı. Rol yeteneği filan umurunda değil, yakına girmek için manevralarda. Bu durumu bile bile onu civarında tutması, bir tarz tatmin musluğunun ayarının elinde olduğu fikri ve ’idare edebilirimli’ mantık ile söylenenin hazzına varma niyeti... Sonra bununla ondan istenen alınınca da, kendini zavallı ve basit hissetme süreci haliyle kaçınılmaz.
Bu bir ceza mı, ders mi, olması gereken mi; olduktan sonra pek bir önemi kalmıyor. Çünkü daha bir bileylenip ’bir daha asla’ diyen o, ertesi gün bir benzeri hadisenin kucağındadır.
Bir de işin kasma cephesi var ki; o sonra.
Not: Yukarıda yazılanları tekrar okuduğumda geliştirmek istedim:
Oğlan kızı ölesiye seviyormuş; öyle ki o olmasa yaşamında intihar bile edebilirmiş... Kız yüz vermeyince yılan gibi sokuveriyor oysa...
Ben öleyim sen yaşa…
Ben çalışayım sen ye…
Bu bile değilken aşk, sevdiğini söylediğini, emeline ulaşamadığı anda yerden yere vuranların ağızlarına pelesenk ettikleri ’aşkım’ kelimesinin canı Uranüs’e, nefsi Satürn’e ruhu Dikilitaş’a...
Gerçek aşkı sorgulamıyoruz. O bir ütopya, uzaktaki yıldız gibi. Var; ama ulaşmak yok!..
Kabul etmeyince ’nasıl olmaz’ı beyin algılayamıyor ve savunma mekanizmaları işlemeye başlıyor. Genelde de en çok ’inkar’ ve ’ yönlendirme’ devreye giriyor.
Kişilik hakları, saygı kayboluveriyor en dillendirildiği zamanlarda üstelik...
Düşünsenize ’istemiyorum’ diyen biri var karşınızda ve siz bunu kabullenmiyorsunuz, dayatıyorsunuz, ondan ’vermeyi istemediğini’ zorla alma yollarına sapıyorsunuz.
’Tavlamak’ demek beklenti için ince işçilik demektir. Şirin, tatlı görünmeler... İçte beslemediği duygularla hitap etmeler… Balon duygular üretmeler ya da...
Tavladın peki, sonra?
Bir anda bitiveriyor ise o büyük ihtiraslı tutkulu arzu; ya da aldığının değeri düşüyorsa sende; iş bu bencillik ile, ’senden bir kazana kulp olmaz’ demek meselesi mesele...
Piyangocu mantığı.
Bu bakışta aşk yoktur, aşk soytarısı, aşk faşisti ve despotu ise çoktur. Maço’yu sevenle Maço aynı yolun yolcusudur. Romantikler de bildiğinizi psikopattır, en azılı psikopatlar da en romantiklerdir aslında
Bütün şifre:
Elde edemedikçe istenen, kabul etmedikçe dayatılanın sonucu dopdolu bir şehvet ve hırs…
Şehvete aşk gömleği giydirdiğinizde transparan bir görünüm arz eder. İçini görmemek için gözleri kapatmak yetmez, dimağı da uyuşturmak icap eder...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.