İNSAN VE ZAMAN
İNSAN VE ZAMAN
İlk önce düşlerimiz öldü
Sonra biz
Parça parça…
Binlere ayrıldık
Göğsün semâlarında!
Beden ruhun işçiliğinde
Varlığımızın inşasında
Aklın köleliğinde hayat
Yüreğin med-cezirlerinde, dil oyuncak
Kitaplar üstünden geçiyorum. Kulaklarım harflerin karınca seline yatmış. Gözlerimin sisli buğusunda satırlar ve her sayfayı çevirişte, bir zorluğun üzerinden atlıyor özütüm.
Islak agaç gibi kokmakta her sözü. Birkaç binlik hasretten de var öyküsü, zaman zaman ergen bir heyecana da yatıyor sesi, nefesi…
Çocukluğu sızılar kentinde geçti. Mutluluğu Oscar ödüllü olmayan bir yuvada açsada gözlerini, her çocuk gibi kendini mutlu edecek nedenler, oyunlar buldu.
Erken bir ayrılığın yetim yüzünde, kağıtlara yüz sürdü. Ki, gözlerine sürmeden önce mürekkep sürdü, aynalarda hep güldü. O günden beri şiir gözlü, baktığında hep yeni yeni hayatlar gördü. Bedenini acılarla besledi, aşkıysa zaten kördü.
Kalemi hoyrat, kalemi deli dolu…
Sancısında doğurganlığının ve zaman zaman ruh açmazlarının, yaşamın arka fonunda durdu.
Gerdanına türlü türlü seviler taktı, her birinde farklı farklı baktı.
Aymazlığında göğsünün ve indirgenmezliğinde gururunun kaderini çizen hep kendi oldu.
Silgi nedir bilmezdi. Karalamalarında ömrünün, hep üstünü çizip çizip geçti. Ne çok çizik biriktirdi ruh teninde.
Ümidin sargısında, yaralarından payına düşeni aldı.
Yaprak dökümünde doğanın, hep yazmaya gebe kaldı. Yazdıkça çoğaldı, çoğaldıkça yalnızlaştı.
Ürkekliğinde koşullarının, paranoyaları da oldu, gamzelerinde güller açtığı da.
“Kimim?” diyen sular içinden geçti.
Kah kendini buldu kah içinde başka başka BEN’ ler konuştu.
Velhasıl;
İnsan ve zaman…
Yüzün deltasında sulak bir an.
Bakışların koylarında süzülen, boz bulanık acılar.
Hayatın üstünden geçiyoruz, kuşaklar atlıyoruz.
Ağır aksak…
Toprak kokluyoruz, tane tane filiz vererek umuda.
Ceplerimize ihanetler biriktirip, neşelerimizi harcıyoruz.
“İnsanoğluyuz” diyoruz, hayvanlaşan davranışlarımızın, farkındasızlığında görerek varlığımızı.
Oysa ki kendimize yalanlar söylüyor, şeffaf bir mum alâzı gibi sönüyoruz.
13.03.2013
NURGÜL OCAK “VARLIĞIMIN NÖBETİNDE”
YORUMLAR
İnsan ve zaman, ayrılmaz bir bütünün parçaları gibidir. Değişmeyen tek şey zamanın akışında "değişim" dir sadece, her şey zamanla değişir, zaman bizi harcarken biz de zamanı harcarız cömertçe.
Yalanlar söyleyerek, toprağın kokusunu soluyarak...
Kutluyorum Nurgül Hanım, düşündüren, şiirsel anlatımıyla da farklı, güzel bir yazıydı.
Şiirsel dili akıcılığı sağlamış ve zevkle okunuyor.
Kutluyorum, sevgilerle
nargulu
hoşgeldin nacizane kalemimin çırpınışlarına..
her gün daha iyiye yol almak arzusuyla..
sevgi ve selamlar..
nargulu
şiirden kopamıyorum, deneme çabaları işte arkadaşım...
çok güzel anlatım, TEBRİKLER ...
Toprak kokluyoruz, tane tane filiz vererek umuda.
Ceplerimize ihanetler biriktirip, neşelerimizi harcıyoruz.
“İnsanoğluyuz” diyoruz, hayvanlaşan davranışlarımızın, farkındasızlığında görerek varlığımızı.
Oysa ki kendimize yalanlar söylüyor, şeffaf bir mum alâzı gibi sönüyoruz.
VE tokat gibi gerçekler ...
nargulu
gerçekliğinde hayatın, kör yanlarımıza damladık nacizane..
sevgimdesin..
teşekkürlerimle!
nargulu
nasıl da nadir bir çiçek gibi sevgili dost!
şaşırmamak gerek , sizden damlayan her harf büyülü..
teşekkürlerimle!