- 728 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SIRA HANGİSİNDE ACABA?!! (14 Mart…)
Ben bu işe akıl erdiremedim doğrusu. Anlayan beri gelsin, gelsin de bana da izah etsin lütfen.
Yapılmaya çalışılanın mantıklı ve akla yatkın bir yanı var mı meraktayım. Görünen o ki maksat eziyet olsun, insanların çilesi yetmiyor gibi bir çile daha eklensin ya da hasta olmak suç ve bu suça biçilen ceza da bu olsun uygulaması mıdır? Dedim ya anlam veremedim ne yapılmaya çalışıldığına.
Evvelce sürekli kullanılması gerekli bir ilaç varsa, uzman doktor yazar, onaylanır, 2 yıl süresince, en yakın sağlık ocağına gidilip o ilaç rapora istinaden yazdırılır, yine eczaneye fotokopisini vererek ilaç alınırdı. Zaten sağlık ocağı doktoru da, eczane de internetten sizin raporunuzu görür ve yasal olduğunu anlardı.
Aile hekimliği uygulaması başladı, bekliyorduk ki daha da kolaylaşacak hastanın işi. Amaç hastanelerdeki yığılmayı önlemek, bir doktorun takibinde olarak, o doktorun her bilginize vakıf olmasını sağlamak, daha sağlıklı sonuçlara ulaşmaktı, aynı zamanda da hastayı hastanelerde süründürmemekti.
Oysa önce kanser, sonra da tansiyon ve kolesterol nedeniyle raporlu ilaç almak durumunda olan hastalara zorluk çıkartıldı. İlla uzman doktor yazacak reçetenizi. Bu da demek oluyordu ki artık gidip aile doktorunuza yazdıramayacaksınız ilacınızı. Ayrıca herhangi bir uzman da değil, konunun uzmanı olacak, bunun için de hastaneden, artık şansınıza, 3 ay sonraya mı, 4 ay sonraya mı bilinmez bir görüşme günü alacaksınız, Kalkıp o uzağınızdaki hastaneye gidecek, saatlerce sıra bekleyecek de yazdıracaktınız ilacınızı.
O 3-4 aylık sürede ilacınız bitecek, sizin sağlığınız olumsuz etkilenecek, belki de telafisiz bir olumsuzlukla karşılaşacaktınız!..
Hadi diyelim ki, ilacınızın bitim tarihini göz önünde bulundurup daha öncesinden yazdırdınız uzman doktora ama bu defa da ilacınızın süresi dolmadığı için eczacı ilacınızı vermeyecek, günün dolmasını bekleseniz, bu defa da, reçetenin süresi dolacak…
Bu eziyetlere çözüm getirildi nihayet, raporlu ilacınızı aile hekimi yazabiliyor artık ama bu defa da, raporlu ilaçlara da para ödüyorsunuz, hele de kanser ilaçlarını bulmak, tam bir işkence!.. Paranız varsa, devletin temin edemediği bu ilaçları, karaborsadan temin mümkün!..
Sistemi oturtmadan, alt yapı tamamlanmadan uygulamaya konulanlar, eczacı ve hasta adına da ne zorluklar yaşattı hepimizin malumu!.. Günlerce ilaç aradık eczane eczane dolaşarak!.. Eczacılarla kavgalar edildi, eczacı ayrı perişan oldu, hasta ayrı!..
Yani kaçış yok eziyetten.
Biliyorsunuz performans uygulamasıyla doktorların gelirinin artırımına gidilmişti, ayrıca döner sermaye sorunları da sağlık sektörünün şimdilerdeki sorunlarından, intörn ve asistanların nöbet ve çalışma koşullarının ağırlığı da var…
Düşünüyorum, amaç performans arttırmaya teşvikle doktorları, ne kadar çok hasta, o kadar çok gelirse, hızar gibi çalışan doktor, ne verebilecek hastaya, ne kadar zaman ayırabilecek de anlayıp dinleyerek doğru teşhis koyabilecek?
Hastaneye her gidişimde, kendimi o fabrikalarda kesim için raylara dizilmiş, tavuklara benzetiyorum, doktoru da düğmeye basan işçiye!.. Ne muayene, ne derdinizi anlatabilme olanağınız, ne de soru sormak ve yanıt almak olanağınız yok!.. Kafasını kaldırmadan, doğru dürüst dinlemeksizin aklına gelen, çoğu da, firmalardan hangisi daha çok prim veriyor, hangisi daha lüks bir otelde ya da yemekte ağırlıyorsa onların ilaçlarını yazarak gönderiyor sizi!.. Siz istediğinizi söyleyin, “O ilacı kullandım” deyin, “O ilaç bana çok ağır geldi, yarar görmedim, yan etkisi çok fazla” deyin, ne derseniz deyin dinlemiyor bile sizi, onun aklında, ilaç firmasından alacağı prim ve performans ücreti var o an, gözünde de hasta değil, müşterisiniz sadece!..
Geçen yıl geldi başıma en çarpıcısı; “Bu ilacı 3 yıl kullandım, yarar görmediğim gibi, şu şu zararları oldu ve hiçbir iyileşme de sağlamadığı gibi, rahatsızlığım daha da arttı, lütfen başka bir ilaç veriniz” dedim. Aldığım yanıt: Ben bunu yazıyorum, ister kullan, ister kullanma, yazdım artık oldu. Bazıları bu denli tüccarlaşmış maalesef!..
Ayrıca doktor açısından bakıldığında da, hastaya daha fazla zaman ayırabilmesini sağlamak ve yığılmayı azaltmaksa aile hekimliği uygulaması, doktorların performans uygulamasıyla sağlanan getiri ne olacak?
Her biri ayrı bir yoğunlukla koşturan sağlık personelinin bir kısmı, döner sermayeden pay alımından muaf tutulduğunda, bu haksız uygulama nasıl telafi edilecek ya da aynı özveri beklenebilecek mi veya bu ayrımcılık nasıl yansıyacak çalışanların ilişkilerine, dolayısıyla hastalara?
Velhasıl çok bilinmeyenli denklem gibi, çözün çözebilirseniz!
Acaba diyorum böylelikle, her gün biri iflas eden devlet ve üniversite hastanelerinin de özelleştirilmesi, dolayısıyla birilerine satılmasının tezgâhları mı bu uygulamalar?
Ya da sağlık personeli birer birer özele kaçsın da, hastaneler iş göremez hale gelip bir an önce iflas etsin diye mi bu gayretler?
Doktorların bir kısmı ayrı dertlerle, diğer sağlık personeli ayrı, eczacısı ayrı, hastası apayrı dertlerle boğuşarak bayram kutlayacaklar kutlayabilirlerse, bayram kutlamak yerine sokaklara dökülüp hak arayarak!..
İyileştirme söylemleri ise laftan ibaret!..
Sergilenenlerin tüm çirkinliği, tüm üzücülüğüne ve de kutlanası hiçbir şey olmamasına rağmen, ben yine de hak eden, hastayı müşteri olarak görmeyen, meslek aşkıyla, tüm insani vasıflarıyla çalışan tüm sağlık personelinin bayramını kutluyorum.
Dilerim bir dahaki bayramları kutlanası olsun!
p.r.alkan
YORUMLAR
Eşimin gözlerini kontrol için özel bir hastaneye gidip katkı payını ödedik ve muayene ettirdik. Dr. suni gözyaşı olarak bilinen refresh damla yazdı. Eczaneden ilacı alırken 11 TL daha ödedik. İlacın direkt satış fiyatını sordum 9 TL imiş. Buradan çıkacak sonuç; "Devlete güvenmek asla cezasız kalmaz!"
Çok şükür bu ödeme bizim için sorun değil ama biliyorum ki akşam alacağı 1 ekmeği hesap etmek zorunda olan vatandaşlarımız var. Sadece bu yüzden hastaneye gitmeyip, derdine kendince çare arayan insanlarımız var.
Fakat ne kadar eleştirirsek eleştirelim kişiler gelip geçici, kurumlar bakidir. Birkaç kendini bilmez yüzünden tüm doktorları bir kalemde silmememiz gerekir diye düşünüyorum. Doktor adayı kızımın çabalarını ve geleceğe yönelik idealist planlarını yakinen izliyorum. Umarım sistem onun önce insan temelindeki ideallerini törpülemez.
Tesbitlerinize, endişelerinize ve temnnilerinize tamamıyle katılıyorum, Perihan Hanım. SGK Yasası daha yürürlüğe girmeden, şöyle bir göz attığımda biz vatandaşların aleyhine olabilecek maddeler göze çarpıyordu. Bakanlar Kurulu'na artırma yetkisi verilen ve o zamanlık maddeye girmesi bile komik gibi görünen rakamlar, şu an çok çocuklu ve dar gelirli bir aile için ciddi yekûn tutmakta. Maalesef o günkü endişelerim birer birer ete kemiğe bürünmekteler. Bahsettiğiniz özelleştirme işlemi, bence yarı özerk durumla uygulamaya geçmiş durumda. Tabii daha ileri bir aşamaya geçip "hasta"lıktan "müşteri"liğe tamamen geçişimiz de yakındır.
İki ay kadar bir süre önce bir raharsızlığım sebebiyle MR çektirmem gerekti. CD'sini alıp, aynı gün doktora gösterdik, ama bir hafta- on gün sonra raporunu alabileceğimiz söylendi ve sorum üzerine de benim gelmeme gerek olmadığı belirtildi. O süre sonunda, ileride herhangi bir durumda lâzım olabileceğinden, eşimden raporu almasını rica ettim. Eşime "ancak muayene sırası aldığı taktirde" raporu verebileceklerini söylemişler ve de yaptırmışlar. Eşim, benim adıma muayene sırası aldıktan sonra (tabii alınan muayene sırası gerek SGK'dan, gerekse reçeteye yansıtılması yoluyla cebimizden) MR raporumu alabilmiş. Ben bunun sağlıklı bir durum olduğunu düşünmüyorum. Daha önce olduğum muayene ve çektirdiğim MR'ye ait raporu alabilmek için tekrar para alınmasının akıl ve hukukla izah edilebilir yanı olduğunu düşünmüyorum. Olay, teknik gerekçelerle o an verilememiş bir raporun daha sonra verilmesi, istenen işlem yeniden muayene sırası alınması ve tabii ki de yeniden ücretlendirilmesi... "El insaf!" demekten başka ne demeli ki?
İsabetli tesbitlerinizi dile getirdiğiniz güzel yazı için teşekkür ediyorum. Doktorun da, hastanın da önce insan olduğunun unutulmaması temennisi ve selâm ile...