6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
844
Okunma
Romen Vatandaşlar
İlkokul yıllarımda okulumuzun yüz metre ilerisindeki çayırlık alana bütün okul pikniğe giderdik.Bileğim kalınlığında dört koldan akan su oluklarda birikir taşan sular küçük dereler oluşturur çayırlığın içlerine doğru gider geçtikleri yerlerdeki yerden kaynayan sularla birleşirdi.Yeşil kır bitkileri, papatya,mine çiğdem çiçekleri ile birlikte o çayır alan bir cenneti andırırdı. Salkım söğüt,telli kavak çam ağaçlarının altında oturup torbalarımızdan çıkan haşlanmış yumurta,patates ,peynir ve zeytinle karnımızı doyururduk.Akşama kadar oyun oynardık.Nedenini bilmiyorum;ama başka günler o alana gitmek yasaktı.Akşam üzeri olduğunda büyük guruplar halindeki genç kızlar ,ellerine su güğümleri ve testilerle o çeşmelerden su doldurup evlerine getirirlerdi.
Son yirmi beş yıl içinde sular azaldı,şimdi ise sadece bir çeşmeden incecik bir su akıyor.O çeşmeyi de işletmeci çoğu zaman kapalı tutuyor.İşletmeci diyorum.. ağaçların,bulunduğu yerin, etrafı çevrilerek bir kahvehane yapıldı, geceleri de düğün salonu olarak kiralanıyor.Çayırlık alan ise dört katlı binalarla doldu.Evlerin hepsi de bahçeli olmasına rağmen,kesinlikle eski çayırlık zamanları gibi güzel değil.Bazı yaz geceleri o yollarda yürüyüş yaparım. Dalgın dalgın yürüdüğüm anlarda,sıcak bir havada,yeşillikler arasında çocukluğumun sesini duyar gibi olurum ve çok üzülürüm..
Ulaşımın çok rahat olmasına rağmen, oradaki düğün salonunu,genellikle Romen vatandaşlar kiralar.Romen mahallesi ile evimizin arasında yüz metre, düğün salonu ile ise yüzeli metre var. Her Romen düğün alayı bizim evin önünden geçiyor.Seyrine doyum olmayan oyunlarını da evimizin balkonundan seyrediyoruz.
Eğer sünnet düğünü ise, sünnet çocuğu omuzlar üzerindeki bir tahtta taşınıyor.Bizim kavşağa gelince başlıyorlar kasap havasını oynamaya ;ama ne oyun,en az elli kişi aynı anda aynı hareketi yapıyor.Sanki dans gurubu.Kadınların kıyafetleri ise en güzel gece kıyafetleri,saçlar yapılmış makyajlar tam;ama nedense ayakkabıları ellerine alıp,naylon terlik giyiyorlar..Asla guruptan hiç kimse ayrılmıyor,aynı anda gidiliyor,aynı anda dönülüyor. Gece yirmi dörtten beş dakika önce düğün bitiriliyor.Kesinlikle uzatılmıyor.Yani.. kurallara bağlılar.
Gelin düğünü ise gelinle,damat davul zurna eşliğinde yürüyerek oynaya ,oynaya düğün salonuna gidiyorlar…Kavşakta trafik duruyor tabi ki o sırada…
Ben davul zurna sesini duyduğum anda hemen balkona çıkar,çok büyük bir zevkle izlerim bu kalabalık ve neşeli düğün alayını…Düğün bitimindeki dönüşlerini de kaçırmamaya özen gösteririm.Çünkü dönüşleri daha eğlenceli oluyor…
Tabi.. her dönüş, her zaman eğlenceli olmuyor..bazen tam tersi de olabiliyor..
Bir düğün sonunda bizim evin önüne geldiklerinde düğün alayı durdu.Sigaralar yakıldı,ama bir gerginlik olduğu belli. Yaşlı birisi davulcu ve zurnacıya “çal” dedi müzikle birlikte oyun da başladı.Derken arkalardan bir bey koşarak geldi oyun oynayan kadınlardan birini öyle bir dövmeye başladı ki..o anda nefesim durdu sanki.Ortalık bir anda karıştı.Bireysel silahlanmanın tavan yaptığı günümüzde öyle bir kavgayı balkondan seyretmek gerçekten de cesaret işi..Neyse ben cesaretliyim..seyrettim…Kadın bağırıyor,kimse karışmıyor..Başka bir bey koşarak geldi..Kadını döven adamı yere devirip dövmeye başladı ki…Ne dayak.. Az önce dayak yiyen kadın başladı bağırmaya..
“Abe,sen ne karışırsın.o,benim kocam..döver de sever de… bırak kocamı..”
Sadece çok şaşırdım.anlamaya çalıştım;ama anlayamadım dayak yiyen kadının davranışını…