- 1196 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mesnevi Hakkında
MEVLANA’NIN MESNEVİ’Sİ
Ben Kuran’ın bendesiyim, Hazreti Muhammed’in yolunun tozuyum. Eğer biri, benden bunlardan başka bir şey naklederse, ondan şikâyetçiyim. Diyen Hazreti Mevlana; 25.000 beyti aşan Mesnevisinin ilk 18 beytini bizzat kendisi kaleme almış, gerisini de yıllar süren bir beraberlik içinde, O söylemiş, Hüsamettin Çelebi yazmıştır.
“Dinle Neyden, duy, hikayet eyliyor,
Ayrılıklardan şikâyet eyliyor.
Bir garip düşmüşse yurdundan cüda,
Yurduna dönmek ister daima.
Aşka düştü, yandı hep tutuştu ney,
Aşka düştü, aşk yüzünden coştu mey.
Yardan ayrılmışa ney sırdaş olur,
Perdeler yırtar, visale yol bulur.”
İlk beyitler içinden seçtiğimiz yukarıdaki mısralarda görüldüğü üzere, kamışlıktan kesilerek, toprağından ayrılmış, üzerine delikler açıldığından, parçalanmış, üflenmekten kurumuş, yanmış, yakılmış “Ney” sembol olarak kullanılır. Yaratılış ile Tanrı’dan aldığı nefesi tasarruf eden İnsanın, asıl vatanı olan Yaratanın Mülküne dönme arzu ve iştiyakına “Ney” tercümandır. Neyin kendi sesi yoktur. Üfleyenin nefesi seda olur. Bu haliyle Mesnevi; Hz. Mevlana’nın iç yünü aksettiren bir ayna, dinlenen “Ney” de Mevlana’nı ta kendisi veya aşk ile “hamdım, piştim, yandım” diyen İnsan ı Kamil’den başkası değildir. Ya da Hazreti Muhammed’e gelen vahyin, O’nun vücudu dilenden insanlığa tebliğ edilmesi gibi, Kuran ı Kerimin asırlar ötesine şerh edilmesidir. Zira Ben Kuran’ın bendesiyim diyen Mevlana, söylediklerimden bundan başka mana çıkaranlardan da şikâyetçiyim, buyuruyor. Bu yönü ile de Mesnevi bir din kitabı, bir din öğretisidir. Hem de zamanları, mekânları aşan Kuran misalidir. Kuran’ı şerh eder, O’nu kuvveden fiile, sözden örneğe, hayatın içine katar. Anlattığı binlerce kurt-kuş-aslan hikâyesinden, hikmetli neticeler çıkarır. Dini doğru yorumlayan ve gösteren emsalleri tespit eder. Bunu yaparken malzemesi de vahdet-birlik görüşü içinde; hoşgörü, sevgi ve aşk’tır. Çünkü Mevlana’nın mayasında bu hasletler vardır ve bu hasletlerle birlikte kemal bulmuştur. Zaten Mevlana da Mesnevisinin içinde şöyle diyor; “ Bizim Mesnevimiz birlik dükkânıdır. Onda birden başka ne görürseniz, puttur. Onu kırınız.”
Kalemi erbabına verip Samiha Ayverdi’den Mevlana ve Mesnevi’yi dinleyelim; “Mevlana asırların ardından süzülüp gelen tasavvuf geleneğinin kubbesi altında çerağını uyandırdı ve yüceden yüce insanlar yetiştiren aynı sisteme bağlı olarak meşalesinin aydınlığını o günden bu güne kadar getirdi.
İnsanlık âlemine Hakkın bir tebessümü olan Hazreti Mevlana, terbiyecilik ve öğreticilik şevkini, aşk, şiir ve sanat hazinelerini eserleriyle beşeriyete sunmuş bir ilahi rahmettir.
Fikir ve ruh lirizminin apaçık beyanı olan muhteşem Mesnevisi ile felsefe ve imanı kuru nazariyeler olmaktan çıkarıp hayata mal etmiş, böylece de yaratıcı ve aksiyoncu bir hüviyet bahşettiği tefekkürüne can vermiştir.
Mesnevi kıssaları, aynı kuvvete çarpışan zıt fikirlerin insan şuuruna verdiği mukayese malzemesiyle doludur. Bu hikâyeleri Mevlana kendi üslubu ve tefekkürü ile değerlendirip, günlük hayatın üstüne ışık tutmuştur. Bunları okuyanların, içinde kendini bulmaması, onların içinde iyilikleri ve kötülükleri tartıp, kendine çeki düzen vermemesi mümkün değildir. İnsanları hep kendi kendisi ile hesaplaşarak, sulhe ve huzura kavuşturma yolunda birleyici ve birleştirici tefekkürünü ve aşk tem’ini, Mesnevisinin hareket noktası ittihaz etmiş olan Mevlana, insanları süfliyetten ulviyete yükseltirken daima vahdet motifini kullanmıştır.”
“ Aşkı yoklar, akla yoldaş olmadı,
Dil kulaktan başka sırdaş bulmadı.
Böyledir, günler geçer, yıllar biter,
Ey temiz dost, sen yaşa, var ol yeter.
Olgunun halinden anlar sanma, ham,
Söz uzar, kesmek gerektir, vesselam.”
Mevlana’nın mesnevisi hakkında, edebiyat tarihinin üstadı Nihat Sami Banarlı da şu hükmü veriyor; “ Mesnevi, insana sadece Tanrı’yı, sadece sevgiyi ve eşsiz sevgiliyi tanıtan bir eser değil, aynı zamanda insana insanı ve hakiki insanlığı tanıtan kitaptır. Mesnevi, baştan sona, Kuran ı Kerim’in Mevlana çapında bir evliya tarafından yapılmış heybetli tefsiridir.”
İlahiyatçı kimliği ile temayüz eden Emin Işık, Mevlana hakkında yazdığı “Belh’in Güvercinleri” kitabında, Mevlana’nın 13. asrın buhranlı döneminde, Türkistan’ın Belh şehrinden göçüp, Anadolu’nun Konya’sına konarak, ışığıyla gönülleri, asırları ve dünyayı aydınlatma macerasının sonunda şu hükme yer veriyor; “ Çağımız Hazreti Mevlana’nın çağına çok benziyor. Kaba kuvvetin, ihtiras ve şehvetin putlaştığı, kutsal ile ruhsalın ayaklar altına dolaştığı bu çağda, sevgi ve barışa susayanlar, Mevlanaları arıyor. Ruhları aşka diriltecek, topluma huzur ve barış getirecek manevi önderleri özlüyor. Mevlana, barış güverciniydi. Lakin hiçbir zaman barış, barış diye feryat etmedi. O aşkı hep terennüm eyledi. Biliyordu ki, Barış, barış demekle topluma barış gelmez. Barış gülleri, ancak gönül bahçesine dikilen fidanlarla açar, oradan devşirilir. Öyleyse, gül derlemek isteyenler, sevgi fidanları dikmelidir.
O güvercin, Konya’ya ta Belh’ten gelmiş idi.
Can kuşu, cananına Hu deyip, uçtu gitti.”
Bu hükmün üstüne, ancak Mevlana ile sözü bağlamak yaraşır. Mevlana mesnevisinde; “ Ey insan sen yalnız duyuş ve düşünüşten ibaretsin, geri kalanların ise et ve kemiktir.” Diyor ve devam ediyor, “ Mademki insansın, mademki duyuyor, düşünüyor ve seziyorsun, büyük hakikati bulmak için gönlünü ve idrakini yoracaksın.
Duyduklarını ve bulduklarını söyleyeceksin.
Sen söyleyemez isen, ruhunun vasıl olduğu sırları şiirlere, sazlara ve semalara söyleteceksin.
Bütün bunlara dahi söylenemeyecek büyük sırlara erdiğin zaman ise,
İşte o zaman susacaksın.”
Şimdi de, Mevlana’nın “ Peygamber değil ama kitabı var.” Diye hakkında tarihe not düşürülecek kitabı “Mesnevi” Manisa’da bu günlerde okunmaya başlandı. Hz. Mevlana’nın beynelmilel bir değer olduğunu ve Türk Tasavvuf Kültürünün tüm insanlığı kucaklayan bir düşünce sistemi olduğu hususunu Manisa’da tanıtmak, öğretmek gayesi ile kurulmuş, Mevlana Düşüncesini Araştırma Derneği, geleneksel Mesnevi sohbetlerini, ihya ediyor.
Cemil Altınbilek
Manisa Denge Gazetesinde yayımlanmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.