- 493 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DERLER YA
Derler Ya
Hani derler ya gün gelir herkes yavaş yavaş gider. Bu böyle bir gidişin hikayesi. Hayattan hiçbir şey beklememiş, hiçbir şeye muhtaç olmamış bir dağ kekiğinin hikayesi. Günün birinde ayrılık öyle bir tecelli eder ki neye uğradığınızı şaşırırsınız. Ansızın gelir,alır ve gider. Sadece bakmakla yetinirsiniz. Sesizce, usulca, ağlamaklı…
Bir şubat akşam üstü sisli bulutların güneşin egemenliğine son verip hüküm sürdüğü bir zaman. Sessiz sakin bir o kadar da karamsar. Sisli bulutlar güneşin egemenliğine son verdiği dakikalarda Azrail de hazırlıklarını tamamlamış bir hayat güneşine son vermek üzere dünyaya gelmişti. Gelmişti gelmesine de evlat sevgisi geciktiriyordu bu serenomiyi. Ama bu görevdi Azrail için, yapılması gereken bir görev. Derken saatler ilerledi ve görev yerine geldi. Son bir soluk sesi duyuldu. Ardından bir annenin feryadı. Yetişen bir el ve son bir damla su. Adım adım bir veda. Yaşanmış onca şeye son veren bir nefes ve dudaklarda kalan bir damla su. Feryadın, isyanın ve her şeyin adı oldu ölüm… Bir şubat akşamı hayatın en karanlık noktası oldu gidişin. Senin gidişin yaşamın sırrı, kayboluşun ahengi oldu zifiri karanlıkta. Sesimden çıkan bir feryat bir nefes oldu…
Ardından çalan bir telefon sanki yıllardır bu anı bekleyen biri. Evet ben, telefonun ucundaki sesi duymayan ben, haykırışın ardından yere yığılan ben… Ardından bir arabanın motor sesi sanki beni sana getiren bir gücün sesi. Sana gelişim, kapının önüne duruşum ve seni beklerken bilmediğim simaları görüşüm. O kadar yabancıydı ki evimiz o kadar soğuk. Gidişin o kadar soğuktu ki dondum, baktım sadece. Ardından adını haykırışım, beni kucaklıyacakmışsin gibi sana koşuşum. Beni durdurmaya çalışan ellerle verdiğim savaş ve zaferim. Sana gelişim bütün engelleri aşarak, koşarak sana gelişim. Yatağına koşup seni görmem ve durmam. Uyuduğunu düşünüp susmam oturmam. Sonra gidişinin anlamını kavramam ve bağırmam. Evet o an bunları yaşadım, seni gördüm. Öylece yatıyordun. Uyandırmamak için sesiz yaklaştım yanına. Saçların her zaman ki gibiydi kısa, beyaz ve mis kokulu. Dokundum , korktum aslında uyanırsan diye. Ah! Keşke uyansaydın dokunuşumla. Ardından uyandırma isteği kollarımda belirdi. Seni sarstım, adını söyledim,benim için önemini bağırdım. Uyan diye, sen uyan diye… İlk defa beni dinlemedin uyanmadın. Neden diye sordum neden? Sabahında beraberken beni koyup gitmen neden? Neden hayallerimizi yarım bırakmak neden? Sesim, bedenim her şeyim neden ha neden beni bırakmak. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama yüzünü örttükleri zaman durun dedim sevmez örtmeyin yüzünü. Nefes alamam der, örtmeyin. Sonra bir el hissetim omuzlarımda beni kavrayan güçlü bir el. Dışarı çıkardılar senden işte o an ayrıldım ben. İşte o an seni son görüşüm oldu. Son dokunuşum , son bakışım oldu. O an sana dair her şeyimin sonu oldu.
Omzumdaki el sardı beni sımsıkı sardı. Dışarıya koydular ya beni sanki sende ağladın buna. Ağladın biliyorum ayırmayın beni kara kuzumdan dedin. Biliyorum ; çünkü yağmurlar yağdı. Yanağıma dokunan bir damla senin elindi. Okşadın beni. Göz yaşımı sildin. Hissettim ben seni her zaman hissettim. Yağmur oldun baştan aşağı sevdin beni. O gün son sevişin oldu. O da hayata can veren su ile oldu. Sen , evet sen hep sonlarda bıraktın beni. Bir de neyi fark ettim biliyor musun? Şimdi hatırladım yüzünde benden bu kadar der gibi bir ifade vardı. Senden bu kadardı da ya benden. Ya benden ne kadardı? Yaşıyorum hala acımı yaşıyorum. Senden bana kalan şimdi sonsuz bir sevgi ve yanında hiç bitmeyen bir özlem. Bunlar kalbimin cümleleri. Bu cümleler yüreğimin orta yerinde kanayan sonsuz bir özlemin telaffuzu. Derler ya birisi ölünce kırk mum yanar yüreğinizde her gün biri söner ta ki son bir tane kalıncaya kadar. Oda hiçbir zaman sönmez. Bilmezler ki o son kalan mumun alevi kırk muma bedeldir.
Murat Seki
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.