28
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
5878
Okunma


İşte tam bana göre bir eş adayı diye düşünmüştüm, O’nu ilk gördüğümde. Ama sivri dilim sayesinde yarım saatte kaçırmıştım maalesef...
Oysa ki söylediği tek şey:
......Evleneceğim kişinin örtülü bir kişi olması her zaman için hayallerimi süslemiştir. Bunu bilmeni isterim.Ama eğer anlaşabilirsek,sizinle olmaz da demiyorum.
Ben önce sesimi çıkarmamıştım. Konuşmasının bitmesini bekleyip, iki çift laf edip ortamı terk etmiştim...
Ve kendim sormuştum aslında :
......Neden tesettür? diye.
.....Ağaçların ve meyvelerin tesettürü ders verdiğini anlamak istersen kaldır kafanı bak! Kabuğu olmayan bir ağaç veya bir meyve görebilecek misin?
Cevap vermedim, dinlemeye devam ettim :
.....Hayır göremezsin. Çünkü onların kabuğu, onların tesettürü ve ilahi bir ambalajıdır.
Ne zaman ağacın kabuğunu soysanız kuruyacak, meyvenin kabuğunu soysanız kararıp bozulacaktır.
Evet, kadın da kabuğu olan tesettürünü soyduğu vakit ağaç gibi kuruyacak, meyve gibi kararacaktır. Elbette ki onun kuruması ve kararması manevi alemdedir.
Ben tüm bu anlattıklarından etkilenmiştim aslında.Ama ah şu gurur olmasa...
Zaten bu örtünme meselesi benim sürekli vicdanımı kurcalardı, yaşım 25 olmuştu ve hala acaba örtünsem mi örtünmesem mi der dururdum yıllardır...
Karşımdaki genç adam söylediklerinde çok ama çok haklıydı. Ama ben kendi isteğimle, özgür irademle kapanmalıydım. Eşim istiyor diye değil. Buydu işte benim gurur meselesi yaptığım.
Anlattıklarını can kulağıyla dinliyordum:
Yaratılış kanunları çerçevesinde bakarsak; "tesettür"ün, varlığın özündeki gerçekliğin tezahürlerinden birisi olduğuna şahit oluruz.
Ben ilerde çocuklarımın annesi olacak kadının da bu tür bir bilinçte olmasını yeğliyorum. Bana kızabilirsiniz belki ama, nişan vs. gibi durumlar evlenecek kişilerin birbirlerini tanıma evreleridir.
Bu sebeple benim ne gibi bekleyişler içinde olduğumu anlamanız için böyle derin mevzulara giriyorum. Hakkınızı helal edin lütfen, sizi asla incitmek değil kastım...
Ben aslında karşımdaki insanı çok sevmiştim. Fakat sırf kuru inadım yüzünden, O insanı tersleyip ortamı terk edecektim, O beni incitmekten korkuyordu, ben ise hala nefsimin asi yönlendirmesi etkisi altında, kızarıp bozarıyordum...
Konuşmasını sürdürdü:
...... Kabuğu soyulan ağaç kurur, meyve çürür. Öyleyse çocuklarımıza iffet ve haya eğitimi mutlaka verilmelidir. İffetsizliği, ha-yasızlığı getiren tehlikelerden nesillerimiz korun-malıdır.
Başlarını örten hanım kardeşlerimiz bilmelidirler ki, o örtü sadece bir metrelik bir bez parçası değildir. Adeta, alemin bütününde yankılanan müthiş hakikatin bir parçası niteliğindedir.
Başlarındaki örtüyü bu varlık ve kulluk gururu ile taşımalıdırlar. Arkalarında tek atomdan altı günde dünyayı halk eden, dünyayı, dağları, sosyal hayatı ve bütün bu düzen içinde geceyi gündüze örtü haline getiren Kadir-i Küll-i şey’in gücünü hep hissetmeli ve yalnızlığa, hüsrana, üzüntüye düşüp gevşememelidirler.
Çünkü, hem benlikleri hem örtüleri hem de samimi fıtratları "zübde-i alem"dir...
Karşımdaki insanın konuşmasını bir anda kesip, masadan kalktım ve:
.....Lütfen kendinize gelin, daha fazla dayanamayacağım. Ben gördüğünüz gibi size göre bir eş adayı değilim. Hoşçakalın!
Diyerek O kişinin şaşkın bakışları üzerimde, elim ayağım titreyerek bir hışımla uzaklaştım oradan...
Rahmetli annem az söylememişti bana,’ Kızım çok geç olmadan aklını başına devşir, Rabb’imin yolunda yürümez isen, analık hakkımı helal etmem sana ’
O akşamın gecesi, iki sene önce kaybettiğim annemi gördüm rüyamda, sabah gördüklerimi bir şiirle kağıda döktüm gözyaşları içerisinde:
Çok güzel bir rüya gördüm dün gece
Sen yemyeşil bir giysi giymişsin
Başında bembeyaz bir örtü
Cennet bahçesinde çocuklarla oynuyorsun
Her biri güneş yüzlü
Yıldız gözlü mutlu cennet çocukları
Mutlusun
Güldükçe, güller açıyor o güzel yüzünde
Gülümseyerek bana bakıyorsun
Rüzgâr var
Esiyor
Üşüyorum
Ellerini uzatıyorsun elinde yeşil bir örtü
Sihirli bir el uzanıp örtüyle kapatıyor
Rüzgarın savurduğu saçlarımı
Tatlı bir ürperti sarıyor içimi
Tekrar bakıyorum sana
Gel diyorsun
Gel
Ağlıyorum
Elini uzatıyorsun
Elinde bir tabak ve içinde iki tane elma
Birinin kabuğu soyulmuş diğeri
Kabuklu kırmızı bir elma
Tabağı alıyorum, hayretle bakıyorum
Kabuğu soyulmuş olan elma sararmaya
Kararmaya başlıyor
Hızla çürüyor ve en sonunda kayboluyor
Kabuklu olan elmayı alıyorum
Sana uzatıyorum
Bir anda beyaz bir güvercin olup başıma konuyor
Sen bana bakıp ağlıyorsun
Ama mutluluktan
Etrafında cennet çocukları halka olup oynamaya devam ediyorsunuz
Ben özlemle size bakıyorum
El sallıyorsunuz
"Ne zaman "diye sesleniyorum
"Daha var"diyorsun
"Daha var"
Ertesi günü kapanmaya karar vermiştim. O genci bir daha görmedim. Aradan altı ay geçti haber gönderdim aracı olan arkadaşlardan. Görüşme teklifimi kabul etmedi.
Nişanlanmıştı...
Ben bir çok güzel şey de olduğu gibi bu konuda da yine geç kalmıştım. Gururum yüzünden pırlanta gibi bir insanı kaybetmiştim...
’ kurgu ’