- 725 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÜÇÜNCÜ CADDE
Kan kırmızısı gök kuşakları doğuyor etrafta milyonlarca… Toprak kahve, gök mavi; ufuk, sislerin ardında kalmış buğulu bakışlardan ibaret. Misaller yetmez emsallere sığınmış tozlu ellerdeki çatlaklar hani o derin yarıklar… Farkına varmalar geç kalmış zamanın habercisi. Timsahın gözyaşlarındaki o acıma duygusu ciğerlerine soluduğun bir nefes kadar adi ve küstah… Yıkılan heybetli heyecanlar, muhabbetlerin sonundaki militanların curcunası kuşatılan sokaklarda… Hırsızlar yanlış anlaşılır hayalleri yasaklanır o siyaset meydanında. Sehpada kırılan vazolar, çatırdayan şimşekler… Sular buz keser, mavi değil kesilen yerlerinde akan kırmızılıklar… Hınzırlar mı dedin duyamadın. Dini sohbetlerde ilahiler söylenir söylenen ilahilerde bir dinsiz ölür… Kimseler bilmez o sevdalılar baki kalmıştır görülmeyen tenhalarda...
*** *** ***
Varlığın yok olmuş o varlıklar arasında varlığını var saydığım o sebillikte… Gökyüzündeki o serserilik… Plak çalıyor üçünce caddenin sonunda, duyuyor musun? Yol üstünde kurulan sevda pazarları bu koynundaki gecelerde yaşananlar… Sızısını hissedebildin mi hani nerede bahçe o buram buram yeşillik kokan deniz… Ellerim ayaklarım, ayaklarım ellerim olmuştu her düşen yıldızda… Kar yağıyor yine ama ben dışarıda değilim ki hem izleyemem ki gözlerim hisler olmuştu o söylenen şiirlerde… kemanlar ağlar uğultularda ve besteler yanar… kubbelerden akar siman asiliğe mahkum kalmış yokluğa… Ben, beni nasıl sevdiğini anlayamadım. Ben seni kaybettim bir nefeste içine çektiğin hava gibi… Bütün üzüntün yüzünün renginden belli… Bir kahve ısmarlasam, seni öldürmek için çareler tasarlasam, Türklüğüm kaybolsa ve herkes için yapılanlar unutulsa, münafıklar salınsa, sınır kapılarında askerler beklemese; işte o zaman ben anılmasam, ellerim sana dokunmasa… Kuşatmalar çıkıyor, kendini öldürecek haldesin, gözlerin düşmüş kırmızı karanfiller gibi… Dünden bugüne geçiyorum… Ağlayacaksın, sakaların ıslak ve ben “cehennemde bir Allah gibi yalnızım… “
(DENEMEdir)