- 723 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
HATALAR..VE BEN
Hatalarımla doğrularımı silmeye çalışsaydım nelerle karşılaşırdım acaba?. Adımı aşk mağduru olarak ipe çekerdim belki.. Çok sevmeleri riyakâr, bir o kadarda kirli yüreklere bırakmanın telaşını attım üzerimde derken bazende acabalar düğümlenir boğazıma nedense.
Yeni bir başlangıç, dolunay ışığını yitirdiği saatlerin kıyısında, geç kalınmışlığın yâ da dünyaya erken gelmişliğin garipliğiyle iç çekerim. Benliğimi bana gösterecek fikirlere o kadar sıcak bakmıyorum değilim.
Öylesine vurulmuşum ki kaçışların ayak izlerine karada ve semada her şeyim çıplak sanki. Her anımı aşkın denizde yüzerek o sahilden bu sahile deli dalgalar misali geçirmek istiyorum. Hani gidesi gelmiyor bağrımı yırtan dalgaların. Ben o aşk denizin bir parçasıyım içimde hırçınlık hep olacak bu yüzden.
Ben ne yapsam hangi düşle bağlantı kursam gündüzün göz teması benden kaçıyor.Loş odaların içine sıkışmaktan kurtulup, çığlıklarımı yükleyip dilimin evecenliğine ve insanların üşengeç olduğu ıssız yerlerindeyim. Dalgınlığımda o kadar mihman düşünce var ki ...Ben hiç farkında olamadan, Gece çöker terk edilmiş yürek şehrinde yaşamayı göze alabiliyorum. Karanlıktan hiç korkmuyorum çünkü rızalık ışığım öyle dik yamaçları aydınlatıyor ki, hürriyetimin çığlığını sadece kendimle paylaşıyorum.
Sanki baştan anlatılınca zor görünüyor. Yaşamda her şeyin göbeğini kesen sabırsızlıktır. Benim kendi adıma,yılların çok hızlı akışına itirazım yok. Lakin yaşayamadıklarımı boncuk gibi hafızama kazıdığım zaman mı desem yoksa, kaçırdıklarım mı desem daha doğru olur bilmiyorum. Eksiklerimden çokça söz edip kendimi üzmemeye de özen gösterdiğimi de açıkça itiraf edeyim.Tüm bunları dert ederek keyfimin ceremesini ucuza kapatmış olmanın da ayrı bir getirisi oluştu beynimde.
Kararsız cümlelerin içinde içi sızım sızım bilmezlik inleyen kişilere milyon adım uzaktayım.Nasıl mı?
Her şeyi görerek dokunarak his etmek nasıl sahiciyse, gerçek cümlelerde onu beyninde koşturmak temsili yaşamak bir o kadar sanaldır.
Bedenim çaresizlikten ele geçirilen umutsuzluğu aklımın ayakucuna bırakmıştır. Ruhundaki aktarımı eğer ki dökmüşse sen zaten itibarını yitirmiş olursun. Ruhun inceliği değişime uğrayan her hangi belirtide olursa olsun halini asla gerektiği gibi anlatamaz da. Günümüzün koşularına göre anlatıyorum ben bunları. Uzaklara gitmiyorum gidemem de.
Kendimden birebir örnek vereyim.
Herkes gibi benim de hedefim çokça büyük bunu taşıma kapasitem var .Ben zaten kendi omuzlarıma şartsız bindirmişim bu yükü.Beni taşıyan alnımdan süzülen teri de bilir. Sırtına binen yükün ağırlığını kusursuz cümlelerde anlata bilir mi insan? Doğrusu bilmiyorum.
Bundan dolayıdır ki zaman zaman içine düştüğüm anlatılması güç sıkıntıları ifade etmekten aciz sayılıyorum ağır vebalar alarak tek tek saydım benliğimi açıkçası.
Elinizi vicdanınıza koyup düşünün. Tonlarca barut fıçısı bağlanmış , her bir tarafınıza en ufak bir kıvılcımda patlamaya hazırsınız. Zaten suskunluk çare olsaydı çığlık baba olmazdı, onca feryadın içinde değil mi?
İlk adımı siz kısaca siz atacaksınız diyeceksiniz ki bana bağlanan bu yük ağır bunu birine anlatmalıyım bir de işin özü nedir çabasına boğulmadan o doğru kişiyi bula bilmeniz iyi olur .
İlk hedefinizde olması gereken düşünce, konuşacağınız kişinin profili tamamen böyle olmalı seçeneğini gözden kaçırmamakta ayrı bir dikkat istiyor. Bu nasıl olmalı? Ne özelinizi fazla kurcalayacak ne de fazla duyarsız kalacak. Bir solukta hayal gücünüzü tepe taklak eden. fikri sabit anıda durmasını bilmek şartı aranmalı.
Sözümün başında size lazım olan kişiyi anlamanız içinde gizemli konuşmadım sanırım. hipograt yemini olan tek meslek grubunun üyesi bu kişi.
Evet, bu bir doktor, iş ona gitmeye niyetlenmekten başlar.Zaten bir kere gittiniz mi gerisi gelir bunu samimi söylüyorum.K endiniz bu seferde siz merak edip gideceksiniz.
Hem de doktor sizi kovana kadar gidip gelirsiniz nedenleriniz çoğalır keşkeleriniz sıralanır açıldıkça açılır gonca gülken öbek öbek açılacaksınız. Amaç belli az daha çözsün beni diye. Az da benliğimi bulayım. Yaşamadıklarımı paylaşayım içimi boşaltayım egosu doğar bu sefer içinizde.
Başladık derken O sadece sizi dinliyor. Sanki konuşmamaya yeminli bakışları üstünüzde geziniyor bu arada siz anlatıyorsunuz kopuk kopukta olsa yaşamdan kesitlerinizi. Hatırı sayılır yaşanmış yaşanmamış çelişkilerinizi. Canlı canlı hem yazıp hem de oynamak önceleri bayağı zorlar insanı.
Ha! İçinizde bir korku var ben en ona doğrusunu anlatmalıyım ki benden defolu bir şeyin çıkmasında ayıp olur deyip konuştuklarınız eyle seçiyorsunuz ki aklın küpü bende saklı anlatıklarıma.Ben bile inandım inancı doğar ve zekiyim adımı ben koydum. Aynen böyle düşünüyorsunuz yemin ederim.
Bu düşüncede siz usul usul parlarken, sizin kadar doktorunuzda işini inanılmaz ciddi alıyor. Samimiyet yarım ekmek arası döner tadı bırakır üzülmeyin iletişimde kopukluk yok arada bir göz temasında bulunur sizinle.
Bu bakışlar kısacada size şunu anlatıyor.” Sen ne zor bir insansın. Ama bekle ben seni ya çözerim yâ da olduğundan daha çok dondururum”. Allahtan tıp alanında öyle geniş fikriliyiz ki ülke olarak. Hasta oluşunuza siz bile inanırsınız ilk bakışta
Bakın Doktorun bana sorduğu soru.
Tek bir soru idi…
Doktor:
Sen kimsin?
Ben cevap veremiyorum ”bir bilsem kim olduğumu? Anlatırım da.”
Doktor:
“Derin nefes al anlattıkların seni tedaviye götürecek adım adım yakalayacağız hayatında var olan olumsuzlukları “dedi.
Allah ben koptum azda kendime güven verdim. Sıradan biri değilsin iki sözün sende anlatımı ne olsun ki dedim.
Yerimi sabitleyip söze başladım.
-Efendim, Koca bir futbol sahasındayım. Seyirci tam dolu, hepsi ayakta.”hadi at golini” çığlıkları nerdeyse kulak zarımı delecek. İşin garibi şu ki top ayaklarımda kale bomboş Golü atmamam için hiçbir neden yok.
Koca sahada kısa zamanda bir doğrunun peşinde doğrularımı çiftleştirirken çoğaldığımı hissettim. Yalnız değilim hüznüne düşmeyi elimin tersi ile bir kenara nasıl itmişim farkında değilim .
Hakikatin gölgesinde değil tam yaşamın sıfır noktasının bile göz gözü görmezden geldiği bir noktada buluştum. Yaşayamadıklarımın anısını gole cevirdim.
Goooooooooooool!
Ama hangi takımdayım ,kazanan kim, ben kime gol atmışım? Onu da bilmiyorum
Oysaki sevincimi bana bırakacağı kendinden geçmişliğin keyfini ancak böyle anlarım zank ederken. Acı ve gerçek kadar karşımda olduğundan çıplak, yüzüne bakılacak halde değildim. Hakikatin dere kenarında bulup kuruyu cevirsek altında yaş çıkar hissi iki dal söze kalmıştı topu topu. Farkına varınca gerçeğimle yüzleşemeye başladığımı da düşünmedim değil hani....
Doktorum beni dinlerken şu sözleri de unutma dedi
“ Ama akıl ile inanç arasındaki dengeyi iyi kurma fikri kim zaman ters tepebilir, şeytanı bir solukta taşırsın bilinmezlik diline kanıp “şeytan efendiye uydum “hiçbir şey olmamış gibi dönüp gitmekte bir o kadar acizliği göstermez mi?”
Hataları göğüslemek suskunluğu iki adım beride takip etmek elbet ki. İnkârcılığa da girer.
Örnek kısaca şu. Sevdiğim dediğiniz insan ellerini ovuşturup yerden Bir avuç kum alır gözlerine doğru fırlatıp ve sonra ey yar sana geldim” ay gülüm sana bir şey oldum” demek ne kadar o insana suçsuzluğunu af ettirir. Bundan dolayı ki varsam varım kıldan ince tozdan küçük zerremin vebali bendedir, Kimse kimsenin yerine doğrularını, hatalarını yaşayamaz.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,
devam eder her halde:) düşüncelerim
YORUMLAR
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Şadiye gürbüz(zaralıcan
sagolun:)beğenmeniz onur verdi bana değerli arkadaşım
nargulu
bizi kaleme bağlayan, aklımızı dölleyen
canısı..