- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gıravatlı Eşek
GIRAVATLI EŞEK
Karaşıhlı (Garaşıh) Köksal.Yoksul,garip.Sadece mal maşattan yana değil,akıldan yana da...Biraz kafadan kontak.Bu tabir ağır kaçtı m’ola? Yok yahu! Davranışları olağandışı.Akıl fukarası sizin anlayacağınız.
Güzel bir bahar sabahı.Ali İhsan enişteyle çıktık Belören yoluna.Sabah yürüyüşü...Şükrümüz,zikrimiz.”Tanrı’m! Bizi gören gözden,tutan elden,yürüyen ayaktan geri koma” duamız.” Aklımıza mukayyet ol” virdimiz. Aminlerinizi duyar gibiyim.Sağ olun dostlar...
Ha... Ne diyorduk? Düştük Belören yoluna. Niyetimiz Belören’e kadar gitmek.Ciciğin Harman’dan dönüp eski Belören yoluyla bağlara inmek.Tam Belören girişinde Köksal’la karşılaştık.Köksal’ın elinde bir deynek.Deynek de plastik su borusundan.
“Nerden böyle Köksal sabah sabah?” dedik.
Köksal :
“Börelen’den geliyom.” karşılığını verdi.Yayan yapıldak...Karaşıh Felahiye’ye bağlı.Nerden baksan bizim köye 30 km.uzaklıkta.
“Peki nereye gidiyorsun Köksalcığım?” dedim.
“Oğulcuk’a...Oğulcuk’a...”dedi.Biraz çabuk konuşuyor.Pepelik var Köksal’da.Bazı sesleri tam söyleyemiyor.
Biz Köksal’ı yola vurduk.Belören’in içinden Ciciğin Harmanı’na geldik.Ali İhsan’ın gözleri parladı:
“Gömünün üstüne santral kurmuşlar bak.”dedi bana.
Horoz ölür,gözü çöplükte kalırmış.Bizim enişte burada define ararken yakalanmış,ömründe ilk kez karakol,nezaret görmüştü. Hala defineden,gömüden bahsetmesi boşuna değil.
“Yürü gidelim Ali İhsan...Seninkisi kuru hayal.”dedim.Döndük Eski Belören yolundan.Bizim bağların altında Köksal’a yetiştik.Köye Köksal’la birlikte girdik.Harman Yeri’nde Köksal:
“Ben Şaban emmi gile gideceğim.”dedi,ayrıldı.Çakır’ın Şaban’ı çok sever Köksal.Şaban emmi dünya değiştirdi,ama Köksal’ın indinde yaşıyor.Köksal bizim köye her gelişinde Şaban emmisini bulamasa da Ferat Kâya’nın konuğu olur.
Köksal çocukken babasıyla birlikte gelirdi bizim köye.Babasıyla pek geçinemezlerdi.Sık sık saç saça, baş başa kavga ederlerdi.Ama kısa bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi güler söyleşirlerdi.Bir gün bunlar Mevlüt (Gara Mevlüt) emminin misafiri.Şirif (Şerife)bacı odaya bir yatak sermiş.Baba oğul koyun koyuna yatacak.”Allah rahatlık versin.”deyip Mevlüt emmi odadan çıkmış.Çıkmasıyla baba oğul birbirine girmiş:”Pencere tarafında ben yatarım,sen yatarsın.” diye.Ellerini yüzlerini cırmalamışlar.Sabah Şirif bacı sormuş:
“Ne bu hal? Elinizi yüzünüzü kediler mi cırmaladı?
Köksal yılışmış:
“Yok Şirif bacı...Babam beni cırmaladı.Ben de babamı...”
“Deli ocağı batasıcalar.” diye gülmüş Şirif bacı.
Babam Karaşıh’ta imamlık yaptı bir süre.Köksal ve babası Firdez ana’yı tanıyor. Bize gelirlerdi.Yavan suvan Allah ne verdiyse yer içerlerdi.Helali hoş olsun. Köksal’a sorardı Firdez ana:
“Köksal Garaşıh’da ne var ne yok? Sen ne yapıyon?”
Köksal cevabı yapıştırırdı:
“Ben gıjlarla cacık topluyom. Herkes iyi...”
Bir de eşekleri vardı.Eşeğin boynuna kravat takardı Köksal. İşte bizim”Gıravatlı Eşek” Köksal’ın eşeği. Babasını kaybettikten sonra Köksal yalnız kaldı.Kafasına esince yayan yapıldak,elde plastik su borusundan yapılma bir değnek.Düşüyor yola.Artık nere olursa. Köksal’a her yer Karaşıh...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.