- 1172 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
YALAN…VALLAHİ YALAN.
Şair dediğin bir şiir yazar, okuyan ise o şiirde bin tane mana bulur. Hani bir fıkra vardır.
İki lise öğrencisi Yunus Emre’nin şiirlerinden birinin çözümlemesini yapmaya çalışıyorlar. Bir beyitte takılmışlar…’’Yunus bu beyitte ne demek istemiş acaba?’’
Beni bede demen,bende değilem.
Bir ben vardır bende, benden içeru.
Delikanlılar tasavvuf, fenafillah, hüsn-ü talil, mecaz-ı mürsel filan karıştırmış iken onlardan birinin cingöz kardeşi atılmış.
-Ne var bu kadar düşünecek...Şiirin anlamı gayet açık.
Yumurcağın ağabeyi ve ağabeyinin arkadaşı şaşırmışlar tabii ki…
-Haydi söyle bakalım madem minik ukala. Ne demek istemiş şair?
Velet gayet ciddi bir şekilde cevap vermiş:
-Şair bu beyitte diyor ki: Beni bende demeyin..Yani çok canım yanıyor, çok sıkıntı çekiyorum o yüzden kendimde değilim..Çünkü içimde bir ben daha var…Yani hamileyim.
İşte bu şiirin o yumurcak tarafından yapılan yorumu gibi benim de son zamanlarda bir türkü takıldı dilime.
Pencereden el eder.
Gözleri gel gel eder.
Senin öyle bakışın.
Beni burada del’eder.
Bir Orta Anadolu türküsü aslında . Ama bana göre öyle yarla, sevgiliyle filan ilgisi yok. Yani pencereden el edip gözleri ‘’ Gel gel ‘’ eden yar filan değil..Azrail’in ta kendisi… Eh artık bize pencereden el etmeye, gözleri ‘’ gel, gel ‘’ etmeye başladı.
Artık demir almak günü gelince limandan biz de işte böyle tv kanallarına takılıp abuk sabuk ne varsa seyrederekten ve dahi kendimizce yorumlar yaparaktan kalan ömrü geçirip gidiyoruz.
Dün yine tv kanallarının birine takılmıştım. Hatunun biri paravanın bir tarafında..Öte tarafta da hatuna talip olan bir vatandaş var.
Hatun bir önceki gün de çıkmıştı programa…Şartlarını sıraladı bir bir. ‘’ Benim dört katlı bir evim var..Arabam da var..Yaşım elli…Kırk ile kırk yedi yaşları arasında, beni taşıyabilecek birisini arıyorum. ‘’
İşte dün o talip karşısındaydı hatunun…
Hatun soruyor.
-Beni taşıyabilecek misin?
Adam bön bön bakıyor..Ne cevap versem diye düşünüyor…Bir kadını taşımak nasıl bir şeydir bildiği yok ki…Baya baya kadını sırtında taşıyacağını zannediyor…Ürküyor..Çünkü kadın öyle sırtta, omuzda taşınabilecek gibi bir şey değil.Vinç lazım.
Kadın bakıyor ki adam anlamadı bu nakliyat ve dahi lojistik işlerinden, hemen öteki soruya geçiyor:
-Diyelim ki evlendik..Daha sonra ben bir şey diyorum, sen farklı bir şey diyorsun..Beni ikna etmek için ne yaparsın?
Haaaa..İşte can alıcı soru bu? Aslında yüz tane Türk erkeğine sorsanız yüzünden de alacağınız cevap aynıdır: ‘’ Seni ikna etmek için uğraşmam ki hayatım…Sen benim bir tanemsin. Hayatımın baharı, gözümün nuru, gönlümün süruru, canım, ciğerim, yürek, böbrek, apandisit ve dahi bilumum sakatatımsın…Ne demek seni ikna etmeye çalışmak..Sen ne dersen o olur:’’
Yok yok öyle hemen itiraz etmeyin hanımlar…Biz erkek milleti kameraların önünde aynen böyle deriz…İlle velakin benim gibi kameraların arkasındaysak.Ya da kamera önünde olsak bile içimizden geçenler aynen şudur: ‘’ Ben bu iş böyle diyecem de sen caz yapacaksın bana ha???. Önce tatlı tatlı bir kez anlatırım..Anlamadın mı? Bağırır çağırırım..Yine de anlamadın mı? Ondan sonra kodummu oturturum…Ne lan senin nazını mı çekecem?’’
Yıllarrr yıllar önceydi…Memleketin bir yerinde öğretmenlik yapıyorum…Öğretmenler odasında konuşuyoruz… Konu nasıl olduysa kadınlara dayak atma olayına geldi. Kocası mühendis olan ve ondan hayatı boyunca bir fiske bile yememiş olan Kimya Öğretmenimiz, branştaşım olan Tarih öğretmeni arkadaşa sordu:
-Orhan Bey. Siz mesela hayatınızda hiç eşinize el kaldırdınız mı?
Orhan Bey’in rengi kıpkırmızı oldu…Sorunun direkt kendisine sorulmasına kızdı besbelli…Biraz da teessüfle karışık cevap verdi:
-Olur mu Sevil Hanım? Bir erkeğin kadına el kaldırması o erkeğin aciz bir insan olduğunu gösterir. Ben o kadar aciz bir insan mıyım ki eşime el kaldırayım?
Utançla başımı önüme eğdim…’’ Vay beeee…Din dersi Öğretmenimiz Hasan Bey sabah namazından dönerken aynı saatlerde meyhaneden dönen ve Hasan Bey’e [ Bu böyle olmuyor Hocam..Ya sen de benimle meyhaneye gel, ya ben de seninle camiye geleyim…Aynı anda lojmana giriyoruz ama birimiz meyhaneden, birimiz camiden dönüyor.] Diyen Orhan bile eşine el kaldırmazken ben o güne kadar iki defa eşime el kaldırmıştım…’’ Ulan ben ne hıyar bir herifmişim’’ diye kendi kendime küfrettim resmen.
Evet..O güne kadar iki defa eşime el kaldırmıştım. Birincisinin sebebi şuydu:
İçeride gazete okuyordum..Eşim seslendi ‘’ Sami az mutfağa gelir misin? ‘’ diye…Ben de ‘’ Ne var ne oldu?’’ diye cevap verdim. Eşim yine ‘’ Ya mutfağa gel ‘’ dedi…Ben tekrar’’ Ya ne var söylesene ‘’ dedim…Bu söyleşi bir kaç kez tekrar etti..O ısrarla ‘’ Mutfağa gel’’ diyor, Ben ise ‘’ Ne var? Niçin geleceğim? ‘’ Diyorum. Derken efendim bir baktım mutfaktan ‘’ Güm, gümm’’ sesler geliyor…Hemen fırladım ki benim hatun almış eline keseri musluğun, lavabo taşının üzerine vuruyor…Meğer musluk bozulmuş ve beni çağırarak musluğu tamir etmemi istiyor ( Tesisat işinden çok iyi anlarım ). O manzarayı görünce ‘’ Vay sen misin bana trip yapan.Ulan ben senin emir erin miyim ki sen çağırdığın zaman sorgusuz sualsiz hemen geleyim?’’ Sağ yanağa en okkalısından bir Osmanlı tokadı, bir tane de sol tarafa… Aynen nakavt.
İkinci kezde ise tokat atmadım. Sehpa üzerindeki oldukça ağır cam kül tablasını fırlattım. Tam beline…İki büklüm oldu dizlerinin üzerine çöktü. Nefesi kesilmişti. Zor kendine geldi. O gün artık neye sinirlenmiş idiysem o öfke ile gitmiştim okula…O öfke ile girmiştim derslere ve o öfke ile okulun merdivenlerini inerken ayağım boşluğa geldi. Paldır küldür yuvarlandım..Sırtım ‘’küüüüttt’’ Diye basamağa çarptı. Gözlerimden şimşekler çıktı...Dakikalarca nefessiz kaldım. Darbeyi tam da eşimin sırtına kül tablasını isabet ettirdiğim noktadan almıştım.
Orhan Bey ‘’ Kadına el kaldırmak erkeğin acizliğidir’’ derken ben hâla sırtımdaki o müthiş ağrının azabını çekiyordum..Kim bilir belki ondan daha fazla Orhan Bey’in ‘’ kadına el kaldırmak erkeğin acizliğidir ‘’ sözleri altında duyduğum ezilmenin acısıydı çektiğim..Bilemiyorum.
O gün anladım eşime nasıl bir acı çektirmiş olduğumu…Akşam eve geldiğimde hem başıma gelen o düşme olayını anlattım hem de özür diledim eşimden ve bir daha ona el kaldırmamaya söz verdim. ( Gerçekten de bir daha ne olursa olsun asla el kaldırmadım o günden sonra )
Şimdi bu hikaye bitti sanıyorsunuz değil mi? Hayır...Asıl hikaye daha yeni başlıyor.
O gün akşam yemeğini yedikten sonra oturmuş karı-koca ve iki çocukla televizyon seyredip çay içerek, çerez yiyerek vakit geçirirken lojmanın en üst katından( beşinci kat ) bir kadının ‘’ Allah’ını seven yok mu?’’ diye canhıraş bir şekilde bağırdığını ve merdivenlerden aşağıya doğru paldır küldür ayak seslerini duyduk. Bir kaç saniye sonra bizim birinci kattaki evin kapısı çalmaya başlandı hızlı hızlı…Hemen açtım. Açmamla birlikte Orhan’ın karısı şimşek gibi içeri daldı ve ‘’ Allah rızası için kapıyı kapatın..Koruyun beni. ‘’ Dedi. Hemen kapıyı kapattım. Kapatmamla birlikte Orhan kapıya dayandı ve ‘’ Açın…O or..puyu öldüreceğim. ‘’ Diye nara atmaya başladı.
Bodrum Katta oturan iki hizmetli ile Beden Öğretmeni Salim Bey’in sesini duyana kadar kapıyı açmadım tabii ki…Onlar da geldikten sonra açtım nihayet..Orhan’ı sakinleştirdik güya..Bir şey yapmayacağına yeminler ettikten sonra eşini oturttuğumuz salona aldım onu…Kadına ısrarla ‘’ Ben sana baban olacak o herif benim evime gelmeyecek demedim mi ?’’ Diyordu. Yani kadıncağızın suçu babasının o eve gelmesi…Kadıncağızı hırpalamaya başlamadan önce babasını evden ( döverek ) atmış zaten.
Neyse…Uzatmayalım…Orhan daha sonra bir su istedi..Ben kalktım su getirmeye ama ‘’ Yok ben mutfakta içeyim’’ dedi. Birlikte mutfağa girmemizle beraber Orhan mutfakta bulunan ekmek bıçağı ve servis çatalını kaptığı gibi karısının üzerine yürüdü…Ben bir taraftan Hizmetli Ömer Abi’ye ‘’ Abi yetiş’’ diye bağırırken öte taraftan Orhan’ın bıçak tutan koluna yapışıp büktüm. Servis çatalını bana döndürdüğü anda da Ömer Abi yetişip elindeki çatalı aldı.
Sonuç: Salim Bey , Orhan’ı birlikte meyhane gitmeye ikna ederek evden uzaklaştırdı..Kadıncağızı İse evlatlarıyla birlikte babasının evine götürdü Ömer abi…
Peki daha sonrasında? Daha sonrasında ‘’ Kadına el kaldırmak acizliktir. ‘’ Diyen Orhan bu acziyetini defalarca tekrar etti…Ama ne var biliyor musunuz? Ben o memleketten ayrıldığımda onlar hâla karı- koca olarak aynı çatıyı paylaşmaya devam ediyorlardı.
Hani hep diyoruz ya eğitim şart diye…Al sana eğitim…Koskoca bir üniversiteyi bitirmiş,toplumun geleceği olan insanları yetiştiren biz öğretmenler bu haldeysek ‘’ Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin ‘’ önermesiyle yetiştirilen ve aslında hiç de töremiz olmadığı halde töre denilen saçmalıklarla gırtlağına kadar doldurulanlar ne yapsın?
Velhasılı kelam: ‘’ Tahsil cehaleti alır, eşeklik bâki kalır ‘’ diye boşuna dememişler.
Haaa..Kadınlar... Cafcaflı laflar edip ‘’ Kadın hakları, kadın hakları ‘’ diye ahkam kesen her erkeğin her sözüne inanmayın…Çoğu yalan...Vallahi yalan…Biz kameralar önünde ayrı, kamera arkasında ayrı konuşuruz genellikle.
Din, dil, ırk farkı gözetmeden tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü Kutlu olsun.
YORUMLAR
Şiddet ha..sen...ha..Görürsün gününü demiyorum..susuyorum....
Hey kadınlar gelin birlik olalım..Sami hocanın karısının intikamını alalım..:))))))
Selam ve sevgiler...
sami biberoğulları
Öyle anlaşılıyor ki tüm şimşekleri bir paratoner misali ben çekmişim üzerime. Ne yapalım adaletin kestiği parmak acımaz...Kırın kalemi madem.
Selam ve sevgilerimle.
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste demişler. Eden buluyor. Bizimki de çorba tasları mı fırlatmadı duvara, kadın bebek emziriyor demeden bebeği ağlata ağlata yüzümde *oks
uygulamaları mı yapmadı. Sonuç, o kaybetti.Uzaktan bakmasına bile tahammül edemiyorum.
Ve cezasını da verdi Allah. Benim kapımın önünde dayak attılar. Ben söylemedim. Allah'a bıraktım.
O her şeyi görendir.
Güçsüz insan eşine el kaldırır. Allah'ın sözü ne güne duruyor Konuş, tartış be adam. Yok niye
konuşsunlar, dilleri incinir. At dayağı kurtul.
selâmlar,
tebrik yok bu yazıya.:)
sami biberoğulları
Tamamen haklısınız. O bakımdan ben de susuyorum.
Selam ve sevgilerimle.
glenay
sıfırlanmış halde yazdığım bir yorumdu.
Sizinle igilisi yok, özür dilerim..
selâmlar...
hocam hiç güleceğim yoktu aslında sakin sakin gelen bildirileri okuyup kendimce cevaplıyordum ve nihayetinde sıra sizin yazınıza geldi neymiş bu yalan olan diye merakla başladm okumaya baktım yazı erkek kadın ilişkisi kadına el kaldırma meselesi yine normal devam ediyorum sıra eski eşinize kül tablası atmaya geliyor beline isabet alıyor ve acıdan büklüm oluyor içimacıyor tabi keşke olmasaymış dedim içimden derken sami hocam o hırsla okula gidiyor ve merdivende yuvarlanıyor aynı yerden isabet alıyor ben burda kopuyorum işte siz acılar içinde kıvranırken hocam ne demişler alma mazlumun ahını çekersin aheste aheste evet bizler birilerinin yanında kadına el kaldırmadığımızı hep söyleriz de eve girdiğimizde neler olduğunu kimse görmüyor nasıl olsa eşşeklik baki kaldığı süre bu böyle devam edermi bilmiyorum kutlarım olduğunuz gibi görünmenizi saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Hocam müthişsiniz,hem güldürdünüz hemde düşündürdünüz.
Çok kitap okuyan biri olarak,yazınızı okurken bir yandan da
nasıl kusursuz ifadeler kullanılmış diyordum ki eğitimci olduğunuzu
gördüm,işte bu,düşünmeye ne hacet.Varolun hocam
SAYGILARIMLA....
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bu yazıda bir taraftan toplumsal bir yaraya dokunmak istedim, öte taraftan maalesef var olan bir samimiyetsizliğe dikkat çekmek istedim. Her ne kadar sürç-ü lisan eylemişsek affola.
Selam ve sevgilerimle.
senin bu dobralığın yokmu....hepimiz bu yönüne bayılıyoruz...hocam saygıların sevgilerin en büyüğüne layıksın...selamlar
sami biberoğulları
Teveccühlerinize mazhar olmak ne büyük saadet.
Selam ve sevgilerimle.
Sayın Hocam
Çok samimi bir öz eleştiri yapmışsınız. Erkekler maalesef kadına el kaldırmaya devam ediyorlar. Hem de öldüresiye. Namus meselesi dışındaki tepkilere pek anlayış gösteremiyorum. Onda da erkek sınırlarını koruyamıyor ve elinde olmadan şiddete baş vuruyor diye düşünüyorum. Yine de ver mahkemeye boşa ve ne onu ne de kendini yakma derim.
Kadınların çok yalan söylemeleri, sonra bu yalanı unutarak kendilerini açığa vermeleri de şiddetin diğer tarafı.
Aman Hocam hoşgörü içinde geçinip gitmek en iyisi.
Saygılarımla.
sami biberoğulları
Aslınde 0o şiddeti uygulayanlar da biliyor en iyinin ne olduğunu ama gel gör ki ense kökümüze oturmuş olan şeytan mı desem, taaa bebeklikten başlayan eğitimimiz mi desem , bir şeyler dürtüyor adeta. Hani bazen ağır tahrik de yok değil tabii ki..Karikatürdeki gibi...Kadın tutturmuş ille de evi benim üzerime yap'' diye...Adam da bir ev yaptırmaya karar veriyor ve evin temeline gömüyor kadını..'' al madem..Evi üzerine yaptım '' diyerekten...
sami biberoğulları
Aslınde 0o şiddeti uygulayanlar da biliyor en iyinin ne olduğunu ama gel gör ki ense kökümüze oturmuş olan şeytan mı desem, taaa bebeklikten başlayan eğitimimiz mi desem , bir şeyler dürtüyor adeta. Hani bazen ağır tahrik de yok değil tabii ki..Karikatürdeki gibi...Kadın tutturmuş ille de evi benim üzerime yap'' diye...Adam da bir ev yaptırmaya karar veriyor ve evin temeline gömüyor kadını..'' al madem..Evi üzerine yaptım '' diyerekten...
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Aslınde 0o şiddeti uygulayanlar da biliyor en iyinin ne olduğunu ama gel gör ki ense kökümüze oturmuş olan şeytan mı desem, taaa bebeklikten başlayan eğitimimiz mi desem , bir şeyler dürtüyor adeta. Hani bazen ağır tahrik de yok değil tabii ki..Karikatürdeki gibi...Kadın tutturmuş ille de evi benim üzerime yap'' diye...Adam da bir ev yaptırmaya karar veriyor ve evin temeline gömüyor kadını..'' al madem..Evi üzerine yaptım '' diyerekten...
Selam ve sevgilerimle.
Evet, çok tatlı bir sohbetti Hocam;Allah bu milleti eşekliği baki kalanlardan korusun.Yüreğinize sağlık çok güzeldi.
Selam ve hürmetlerimi sunuyorum.
sami biberoğulları
Duanıza can-ı gönülden amin diyorum.
Selam ve saygılarımla.
Değerli Arkadaşım
Yazını okudum, gittim geldim tekrar okudum...Haberlerde izlerken yürek dayanmıyor, gün geçmiyorki şiddete maruz kalmış, sevgilisi ya da eşi ( bazen de eski eşi) tarafından öldürülen kadın habarleri...Malesef çok can yakıcı bir tablo...Nesne olmaktan kurtarılmadı kadın, insan olarak görülmeli...Konu uzun, bitmez yazmakla...Sana gelince, Eray arkadaşamın dediği gibi Allah'ın sopası yok...
Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun
ŞİDDETE HAYIR !!!
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.
hayatışığı
Bileğin yerine yüreğini kullan
Dövebildiğin kadar değil sevebildiğin kadar kazanırsın
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Sevgili Hocam
Güzel bir öz eleştiriydi. Boşuna demiyorlar Allahın sopası yok diye. Senin yaptığın hatayı anlamanda ve birdaha yapmamanda erdemdir. Dünya kadınlar gününü kutladığın içinde teşekkürler.
Bazı erkekler psikolojik olarak ve dilleriyle döver ki onların yaralarıda geçmez o daha kötüdür.
Her türlü şiddete hayır
Selam ve Sevgiler
sami biberoğulları
Maalesef hep olması gerekeni söylüyoruz ama olan, olması gerekenden farklı oluyor..Bu bir genelleme mi hayır elbette..Toplumda kadın da erkek de yavaş da olsa birbirlerini anlamaya başladılar. Ama maalesef çok yavaş..Biraz daha hız katmak lazım.
Dil ile dövme olayına gelince..Yine maalesef diyeceğim: O konuda üstüme yoktu hani...Bakma şimdiki süt dökmüş kedi hallerime...
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Sana babamla annemi anlatayım. Babam beyin kanaması geçirdikten sonra anneme çok bağırmaya başladı. Hoş önceleride çok bağırır ve gelmişine geçmişine söverdi şimdide aynı ama artık annemde ona sesini yükseltiyor. Hatta ben bazen babamı kızdırmak için annemden için ''Baba ayaklar baş olmuş'' diyorum iyice coşuyor. Neyse Erdekten Ankara ya döndüğüm bir gün''Baba anneme bağırma üzme kadını bak böyle yapınca benide üzüyorsun'' dedim. Cevabı çokilginçti. ''Kızım sokaktaki adama bağırayım da dayakmı yiyeyim. Annen dövmüyor beni bende ona bağırıyrum'' dedi. Gülermisin ağlarmısın kızarmısın. Bu arada babam Hitlerin Erdek şubesidir.
Yinede ben babamı çok severim. Şimdi aradığımda telefonu açınca ''Baba ben Eray''diyorum o da''Hiii kızımmm'' diyor ve benim içim eriyor ve içimsıcacık oluyor. Baba işte
Sevgiler