BANA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK' Ü ANLATIR MISINIZ ? 43. BÖLÜM
Baharın başlangıcı yeni yeni tomurcuklanan ,ağaçlar, hafiften çiseleyen yağmur
" Ne güzel bir gün " gencecik yüreği mutlulukla dolmuştu Halide’nin.
Murat gözlerini ovuşturarak bilgisayarındaki bilgileri bir kez daha kontrol etti.
Müjdat, çoktan hazırlanmış ,yola koyulmuştu bile.
Aysun, hala kafasını kurcalayan bazı sorulara yanıt aramaktaydı .
Zeynep,arkadaşlarından önce buluşma yerindeydi ve bu kez o masaları birleştirmiş gözleri merakla kapıdaydı.
Bir süre sonra ekip gene hazır ve nazırdı. O gün onlara okul arkadaşlarından onbeş kişi daha katılmıştı.
Şimdi artık Muhsin Öğretmenin gelmesi bekleniyordu.
Bir yandan çalışmalarını masaya yerleştirirken diğer yandan
" Çok acıktık ne yesek ?" diyen Müjdat’a gülüyorlardı.
Ve çok sevdikleri tarih öğretmenlerini görünce keyifleri daha arttı.
" Merhaba çocuklar."
Hepsi saygıyla yerlerinden kalkmıştı.
" Hoş geldiniz efendim."
" Lütfen oturun ."
Zeynep:
" Konumuz çok uzun başlayalım mı arkadaşlar ?"
" Tamam ."
Murat:
" Tarım alanında yapılan reformları anlatacağız ."
Muhsin Öğretmen:
"Yavrularım
Bir ülke düşünün ki nüfusun % 80’i okuma, yazma bilmiyor, % 9O’ı çiftçi, 780.000 km2 yerde 13.000.000 kişi barınıyor ve bu ülke halkı Balkan, Çanakkale, I. Dünya ve sonunda İstiklâl Savaşı’ndan çıkmış yorgun, bitkin bir halde.İşte böyle bir durumda bir çok gereksinmeler içinde kıvranmaktaydı... kalkınması için , birçok engelleri aşması, yeter düzeyde üretim yaparak beslenmesi gelişmiş ülkelerce hiç beklenmiyor. Fakat bu toplum içinde Türk Milletinin özünde ilerleme aşkı olduğunu bilen ve Türk tarımının kalkınması için belli ilkeleri saptamış büyük insanlar da var. Bunlar, bir avuç aydın olsalar bile, milletiyle bütünleşme yollarını bilenlerdi; Bu aydınlar sınır boylarında ve yurt içindeki alevleri söndürmeye ahdetmiş kişilerdir. Bu aydın kişilerin içinde gençliğinden beri Türk halkının daha iyi bir yaşama kavuşması için zihninde çağdaş kurallara dayalı amaçları biriktirmiş biri var. O da son yüzyılların başka ulusların tarihinde yer almamış bir büyük kumandan, devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk. Evet Atatürk ve arkadaşları bu ümidini yitirmiş yorgun halk kitlesi önünde vatan sever insanlar olarak yaptıkları çalışmalarda bir takım ulusal ilkeler belirlemişlerdir. Sizlerde bilmektesiniz ki Atatürk İlkeleri açık bir dünya görüşüdür. İnkılaplarının güç kaynağı bilime ve gerçekçiliğe dayanır. Bu dünya görüşü batılaşmayı amaç olarak seçmiştir. İşte bu amaçlar çerçevesinde demokratik, laik temelli politikalar saptanmıştır. Tarım Politikası da akıldan ve ilimden kuvvet alan bir dinamizm içerisinde uygulamaya konulmuştur.
"Murat ,Oğlum devam eder misin."
" Tabi efendim.
Mustafa Kemal Atatürk dönemindeki Tarım Politikası diğer uygulamalarda olduğu gibi Türk toplumuna ne yeryüzü cenneti düzenleri vaad etmiş, ve ne de komşu otoriter rejimlerde olduğu gibi, Türk köylüsünün ve halkının akıl ve vicdanını zincire vuran fikirleri kendine örnek olarak seçmiştir. Yani Tarım politikası kendi ekseni etrafında dönen kapalı bir (fanatik dini rejimler) gibi şartlanmış bir görüş tarzı değildir. Bu politika, kurucu, uygulayıcı, çağdaş bir Tarım kültürü sistemine göre oturtulmuştur. Aynı zamanda gelişme düzeylerine göre hareket eden özel bir girişimin de bilgi ve sermaye birikimi olmadığı için devletin önderliğinde gelişmesini öngören temeller üzerine oturtulmuş bir plandır."
Aysun:
"Diğer yandan Mustafa Kemal Atatürk bu politikanın uygulanmasını kafasında önceden tasarladığı için Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren bir çok yön verici deyişlerde de bulunmuştur.
İşte bunlardan bazıları şunlardır;
“Türkiye’nin sahibi hakikisi ve efendisi ve hakiki müstahsil köylüdür."
Müjdat:
" Bu konuda çok ilgimi çeken Atatürk ’ün anısını paylaşmak istiyorum sizlerle."
"Dinliyoruz ."
" Evettttt."
"
İşte bu önemsiz gibi görünen olay tarım politikamızda daha esaslı adımlar atılmasına sebep olduğuna hiç şüphe yoktur.
Yıl 1936 Atatürk İstanbul’da Florya köşkündedir. Mevsimlerden Sonbahar. Atatürk’ün köşkte halkla temas edememekten ötürü canı sıkılmaktadır. Selanik günlerinden dostu Nuri Conker’e köşkten gizlice kaçmayı teklif eder. Nuri Conker özel bir araba bularak ve Atatürk’de kıyafetini değiştirerek köşkün kapısında bekleyen özel araba ile Çekmece’ye doğru ilerlemeye başlarlar. Atatürk neşelidir. Refakette kimse yoktur. Birden Atatürk’ün gözleri çift süren bir köylüye takılır. Arabayı durdurur. Köylünün yanına gider, çiftin bir yanında öküz, bir yanında merkep vardır. Ulu önder köylü ile konuşmaya başlar. Köylü onu tanımamıştır. Atatürk çifte öküz yerine neden merkep koştuğunu sordu Köylü vergi memurlarının sattığını bildirir. Atatürk muhtar ve kaymakama neden şikayet etmediğini sorar, öküzün satılmaması gerektiğini bildirir. Köylü “onlar bilmez olurlar mı burada kuş bile uçmaz, şimdi Atatürk’ümüz var başımızda” der. Atatürk, Valiye ve Başvekil İsmet Paşa’ya derdini anlatmasını söyler. Köylü onlara derdini işittiremiyeceğini bildirir. Nihayet Mustafa Kemal Paşa’ya derdini anlatmasını tavsiye eden Atatürk’e köylü “O işinden gücünden başını kaldırıp bizim öküzün arkasından mı seyürtedecek, sen gönlünü rahat tut beyim, biz işimizi koca oğlanla görürüz tasa etme” der.
Atatürk, Nuri beyle birlikte köşke döner, yaverine İstanbul’daki Bakan Milletvekili ve Başvekil İsmet Paşayı, İstanbul Valisi’ni çağırması emrini verir. Nuri beye de köylü Halil Ağayı köşke getirmesini bildirir. Nuri bey Halil Ağayı köşke bir çok uğraşıdan kendisi ile görüşen zatın zengin olduğunu öküz vereceği vaadini de yaparak, karısının ısrarı üzerine köşke getirir.
Sofrada 25 kişi vardır. Atatürk bir ara hazır bulunanlara “Bu akşam soframıza efendimiz gelecek” der. Herkes şaşırmıştır, kimdir bu efendimiz? Atatürk Başyavere buyursun talimatını verir. Köylü Halil ağa girmemekte diretmektedir. Gevezeliğinin cezasını çektiğine inanır. Nuri bey köylünün koluna girerek salondan içeri sokar.
Atatürk, Halil ağaya hoş geldin dedikten sonra “İşte beklediğimiz efendimiz” diye onu tanıtır. Atatürk orada bulunanlar huzurunda tarlada konuşulanlar ve Halil Ağa’nın herkes hakkında ne dediğini bir bir köylünün kendi ağzından tekrar ettirir. Halil ağa ikramdan sonra ayrılır. Atatürk hazır bulunanlara hitaben “Halil Ağa’nın öküzünü satıp üretimi aksatan kanunu, ya biz yaptık, ya da bizim yaptığımız kanun yanlış yorumlanarak uygulama yapılıyor. Böyle bir kanun yaptıksa memleket çıkarlarına aykırıdır. Nasıl yaparız, eğer yaptığımız kanun böyle yorumlanıyorsa hükümet nasıl bir yönetim içindedir?
“Biçiminde konuşarak” Biz Cumhuriyeti süs olsun diye kurmadık. Halktan yana bir idare kurmak için yaptık. Hükümetin müfettişleri, valileri, kaymakamları var. Bunların Halil Ağa’nın öküzünü satmanın ne demek olduğunu bilmeleri gerekir. Bir parti örgütümüz var, halkın içinde dirsek dirseğe yaşamaları gerekli, onlarda böyle bir uygulamadan söz etmiyorlar, ne demektir bu? Bizim halkla beraber ve halk için değil, halka rağmen bir sistem kurduğumuz sanılmaktadır. Asıl üzüldüğüm husus burası. Biz Cumhuriyeti anlatamamışız beyler, bundan bu çıkıyor.”
Atatürk, başta Başbakan ismet Paşa olmak üzere hazır bulunanlara inkılapların yaşamasının bilinçli ve inkılapçı nesilin yetiştirilmesine bağlı olduğunu, Halil ağaların başına gelenler Hükümet’e ve Büyük Millet Meclisi’ne ulaşmıyorsa tehlike olduğuna değinerek ilgililere gerekli talimatı verdi."
Halide:
Atatürk döneminde ayrıca tarımın makineleşmesi de öngörülmüştür. Bizzat kendi kurduğu Orman Çiftliği’nde modern ziraat alet ve makinelerinin kullandırılmasına önem verilmiştir.
Böylece Tarım alanında atılmalar yapılırken elbette çağdaş ülkelerde olduğu gibi tarımın organize edilmesi gereği vardır.
Murat:
Bu alanda Ziraat Vekaleti Teşkiline dair 1910 sayılı kanun 29 Aralık 1931 yılında çıkmıştır. Daha sonrada ek yasalar yürürlüğe girmiştir.
Yine kurumlaşma ile ilgili olarak Veteriner Teşki’atı, Orman Teşkilatı bu dönemde çağdaş bir düzene sokulmuştur.
4 Haziran 1935 yılında çıkan Ziraat Vekaleti Vazife ve Teşkilat kanununda veteriner ve 1937 yılında kabul edilen 3116 sayılı Orman Kanunu ve ilaveleriyle Orman Teşkilatı kurulmuştur. Veterinerlik alanında 3 Mayıs 1928 yılında çıkarılan Hayvan Sağlık ve Zabıtası kanunu henüz yürürlüktedir."
Muhsin Öğretmen:
" Bakın çocuklar;
O dönemde işletmelere Çağdaş Tarım’ın gereği olan döner sermaye verilmesi (1934). Tarım Satış ve Kredi Kooperatiflerinin kuruluşu (1935).
Pamuk işleri, çeltik ekimi,
T.C. Ziraat Bankası’nın kuruluşu,
Devlet Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğü’nün kuruluşu, 1937 yılındadır.
Ayrıca 1933 yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulmuş ve sonra bu Enstitüden Ankara Üniversitesi Ziraat ve Veteriner Fakülteleri doğmuştur.
Yine bu dönemde önemli bir atılım olarak şeker pancarı ekimi ile Şeker Fabrikalarının kuruluşu Türkiye Cumhuriyeti Tarım Politikası’nın değişmez temel taşlarındandır. Şeker pancarı Ziraati için Fabrikaları, çiftlikleri Macaristan’daki örneklerine göre kurulmuştur. Diğer taraftan Aşar’da bu dönem de kaldırılmıştır. Bütün bu çalışmalar yapılırken özellikle Alman ve Macar Tarım Uzmanlarından yararlanmıştır. Örneğin Meteoroloji Teşkilatı’nı benim de hocam olan, Prof. Dr. Retly Antal kurmuştur. Çayır, mera, yem bitkileri alanında yine hocalarımdan Prof. Dr. Kolbai Karoly, Hayvancılık alanında Prof. Dr. Welmann Oszkar ve Zirai Jeoloji alanında Prof. Dr. Locy Lajos, Alman Prof. Dr Oristiansen ve diğerleri Türk Tarımının gelişmesine yüce Atatürk’ün önderliğinde yardımcı olmuşlardır.
Murat:
Gerçekten görülmektedir ki kısıtlı olanaklar olan bu dönemde genç Türkiye Cumhuriyeti çiftçilerinin kısa zamanda arzulanan üretici bir toplum haline gelmesi için en ileri çağdaş yaptırımlara yer verilmiştir. Bütün bu paket tarım kalkınma atılımları Türk Tarım Politikası’nda değişmez köşe taşlarını oluşturmuştur. Rahatlıkla diyebiliriz ki Tarım Politikası Kültürü Cumhuriyet Türkiye’sinin yaşamına yerleştirilmiştir. Bu güçlü politikanın ne kadar doğru olduğunu yıllar sonra Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı’nda (FAO) çalışırken ve sonraları Dünya Bankası’nın Tarım Kredileri çalışmalarına katılan bir kişi olarak belirtmek isterim ki, Atatürk’ün uyguladığı tarım politikası gelişmekte olan bir ülkenin tarımsal kalkınması için bu uluslararası kuruluşların hazırladıkları rapor ve projelerde de yukarda belirtilen konulara yer verilmektedir. Sonuç olarak Atatürk dönemindeki tarım politikası:
1- Çiftçilerin eğitimi, yeni metodların ve malzemelerin kullanılması,
2- Tarımda mekanizasyon,
3- Kurumlaşma ve döner sermaye işletmelerinin kurulması,
4- Kredi kaynaklarının bulunması ve kredilendirme,
5- Değerlendirmede ileriye dönük atılımlar Atatürk dönemi tan m alanında önünde bulunan bütün engelleri bilen ve bu engelleri aşmanın yollarını ortaya koyan çok ilerilere dönük bir stratejiyi uygulayan bir tarım politikasıdır. Tıpkı yurdumuzu işgal eden düşmanları tanıyan, onları yenmek için kullanılan stratejiler gibi. Bu bakış açısından konuları ele alırsak işte o zaman Atatürk ilkelerine göre hareket etmiş olur ve çok başarılı oluruz.
Muhsin Öğretmen :
" Çocuklar konumuza burada şimdilik nokta koyarken sizlere Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi yazdığı dilekçesini okuyacağım lütfen dikkatle dinleyiniz. Haftaya tekrar devam etmek üzere diyorum."
==================================================================
Atatürk’ün Çiftliklerinin Devlete Bağışı İçin Yazdığı Dilekçe
(Dilekçenin orijinalini görmek için tıklayınız)
T.C.RİYASETİ
BAŞVEKALETE
Malum olduğu üzere, ziraat ve ziraai ihtisas sahasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadı ile muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında mütaaddit çiftlikler tesis etmiştim.
On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerin; bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulattan başka, her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müesseseler; ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat makine ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı birçok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde, bunların muhite en elverişli ve verimli olanlarını tespit etmişler, kooperatif teşkili suretiyle veya aynı mahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber faydalı şekilde çalışmışlar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarla daimi ve sıkı temaslarda bulunmak suretiyle faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar, ve bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline getirmişlerdir. Çiftliklerin, yerine göre araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır.
Bünyelerinin metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri ve memleketin diğer mıntıkalarında da mümasilleri tesis edildiği takdirde, tecrübelerini müspet iş sahasından alan bu müesseselerin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olunan tedbirlerin hüsnü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum ve bu kanaatle, tasarruflum altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşlarıyla beraber hazineye hediye ediyorum. Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşını mücmel olarak gösteren bir liste ilişiktir.
Muktazi kanuni muamelenin yapılmasını dilerim.
II-VI-1937.
Kemal ATATÜRK
Şükran ile
Heyeti vekileye arz edilmiştir.
Maliyeye
İsmet İNÖNÜ
23.6.37
==================================================================
"?"
"........!!!"
"????"
Gençler suskun ve hüzünlü tekrar buluşmak üzere dağıldılar.
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
..........................................................................................................
CAN DOSTLARIMDAN ALTIN DAMLALAR
_____________________________________________________________________________
epey zaman oldu
terfi ettim şehirlerin caddelerine
lakin
iyi bilirim kara kulluğun çilesini
imikler kaynarken altıların güneşinde
helal lokmanın
huzuru vardır ayazların nefesinde
avuçların nasırından süzülürken o kırmızı
isyan ne demek
dilde şükür vardır alın terinde
hani
veysel’in ezgilerine nispet
benim sevdiğim deniz demiş ya bir şaşkın
hele bir sormalı
deryaları avuçlarında tutan ne
sözün özü
bedeni besleyen gıda topraktan
mahremi gizleyen örtü topraktan
inancımız gereği biliriz ki cana vesiledir
elbette
bağrında son bulacak yolculuğumuz
ve mahşeri beklerken
adımız okunacak mezar taşından 09.03.2013-Ahmet BOZTAŞ
Paylaşımını ilgiyle okudum Can Kardeşim. Karalaması olmayan duygularım yorum sayfana armağanım olsun…
Ata’mız; ‘’Köylü milletin efendisidir.’’ demiş ama köylünün emeği, alın teri ben kendimi bildim bileli sömürülüyor. Köylüye Ata’mızdan başka değer veren yokmuş ve şimdi mezarında kemikleri sızlıyor diye düşünüyorum…Yazını en kalbi duygularla kutluyor, gönül dolusu selam ve sevgilerimi sunuyorum
__________________________________________________________________________
YORUMLAR
hocam yazınızı okurken duygulandım Atatürkün köylüyle arasında geçen konuşmaları beni duygulandırdı ve bu güne gelirsek köylüye hiç değer verilmediği ortadadır kutlarım bu güzel yazınızı saygılarımla selamlar
GÜLDESTE
Atamız...
Yedi düvele Çanakkale'yi dar etmiş...
Yunan'ı İzmir'de denize dökmüş.
Dünyaya 100 yılda bir gelen dahilerden biri...
Bir köylünün eşeği için Bakanlar Kurulu'nu toplayabiliyor...
Günümüzde ise...
Kendisini padişah diye yutturmaya çalışan ABD yalakaları şehre gelecek diye.
Sabahın köründe tüm caddeler tutuluyor.
Vatandaşın hastası mı varmış!
Doğuma gidecek kadınlarımız mı varmış!
Hayati önemi olan sınavlara gidecek çocuklarımız mı varmış!
İşine yetişemeyen işçi işten mi atılacakmış!
Umurlarında mı?
1500 korumasıyla kürsüye çıkıp
Kimseden korkmadığını(!) söyleyecek
Daha ne yalan varsa söyleyecek
Toplanan yalakalar şakşaklayacak...
Bundan önemli birşey var mı?
GÜLDESTE
epey zaman oldu
terfi ettim şehirlerin caddelerine
lakin
iyi bilirim kara kulluğun çilesini
imikler kaynarken altıların güneşinde
helal lokmanın
huzuru vardır ayazların nefesinde
avuçların nasırından süzülürken o kırmızı
isyan ne demek
dilde şükür vardır alın terinde
hani
veysel’in ezgilerine nispet
benim sevdiğim deniz demiş ya bir şaşkın
hele bir sormalı
deryaları avuçlarında tutan ne
sözün özü
bedeni besleyen gıda topraktan
mahremi gizleyen örtü topraktan
inancımız gereği biliriz ki cana vesiledir
elbette
bağrında son bulacak yolculuğumuz
ve mahşeri beklerken
adımız okunacak mezar taşından 09.03.2013-Ahmet BOZTAŞ
Paylaşımını ilgiyle okudum Can Kardeşim. Karalaması olmayan duygularım yorum sayfana armağanım olsun…
Ata’mız; ‘’Köylü milletin efendisidir.’’ demiş ama köylünün emeği, alın teri ben kendimi bildim bileli sömürülüyor. Köylüye Ata’mızdan başka değer veren yokmuş ve şimdi mezarında kemikleri sızlıyor diye düşünüyorum…Yazını en kalbi duygularla kutluyor, gönül dolusu selam ve sevgilerimi sunuyorum.
GÜLDESTE
sevgili güldeste bazen canım sıkıldığında bu seriyi yeniden okuyup rahatlıyorum çok ama çok güzel devam sonuna kadar saygılar sevgiler
GÜLDESTE
soluksuz okuttunuz atamızın ne denli büyük olduğunu kanıtlayan bir yazıydı emeğine sağlık selamlaırmla
GÜLDESTE
Değerli Arkadaşım.
Atatürk Döneminde tarımın daha iyi bir duruma gelmesi için yapılan yeniliklerin başında Osmanlı Devletinden kalma aşar vergisinin kaldırılması gelir. Aşar çiftçiden toprak mahsülü gelirinin onda biri oranında alınan bir vergiydi..Toprağın yüzölçümüne göre ne kadar ürün alınabileceği tahmini olarak belirlenir ve çiftçi topraktan mahsül elde etse de etmese de bu vergi mutlaka alınırdı..Dolayısıyla böyle bir verginin kaldırılması çiftçiyi en çok rahatlatan husustur...Bunun da yazınıza ilave edilmesi gerekir bence.
Selam ve sevgilerimle.
GÜLDESTE
Bu yazı hüzün verdi. Atatürk'ün meydana getirdiği herşey gibi Atatürk Orman çiftliği de
yağmalanıyor. Köylü milletin efendisi olmaktan çıkarıldı. Onu desteklemek şöyle dursu toprağı
elinden alınmak isteniyor.2'B adı altında çıkardıkları yasayla..
Bu durum dilerim düzelir, yurdunu seven halkımız sayesinde. Politikacılardan umudu kestik artık.
tebrikler,
selâm ve sevgiler...
kalemine saglık annem..saygım ve tebrıklerim..kadınlar günün kutlu olsun..
seni seviyorum..