- 736 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GARİP VE HOŞ BİR GÜN
karakalem çalışması bana aittir
Bu gün bir başka mutluydu Özlem. Geçen günlere sitem ederek çayını yudumladı. Tadı çok farklıydı. Çayla beraber bir avuç huzur yuttuğunu sandı. Arkasına yaslanarak; “ohh…” diye derinden nefeslendi. Hayata pozitif bakmak, bakabilmek buydu demek ki. Her şey aynı olduğu halde morali dünden daha iyiydi.
“Artık içime kapanmak yok” diye kendine usulca dürttü. Kahvaltı masasını toplamadan, bir yerlere ulaşacak gibi acele ile evden çıktı.
Hava hafiften güneşliydi, başını kaldırarak “merhaba” dedi sabah güneşine. Tebessüm etti sonra da; “işte böyle, herkese, her şeye merhaba artık, ilkini güneş aldı, fakat cevap vermedi” diye söylendi. Bu tavrına kendi de şaşırdı: “Güneş nasıl konuşsun ki “ diye gülümsedi.
Durağa doğru yürümeye başladı. Ayağına ufacık bir taş çarptı: “Affedersiniz, özür dilerim” diyerek eğilip referans yaptı. O ara göz ucuyla da; “bakan var mı?” diye bakmaktan edemedi. Bu hali kendisine komik geldi doğrusu. Başkasını görse, gülmekten katılırdı. “Deli midir ne” diye de söylenirdi.
Fakat O, bu gün farklıydı. Karamsarlığı içinden kovmaya söz vermişti. Dışa dönük, neşeli ve yapıcı olacaktı. Hafiften mırıldandı ; “kim olursan ol yine gel….” Diye. Gözleri buğulanır gibi oldu: “Ne müthiş bir davet” demeden edemedi.
Çöp bidonunun yanında restleşen kedilere takıldı gözü. “ Kavga yok tamam mı? Diye ikaz etti göz kırparak. Kediler O’nun sesinden ürktüler, aldırmadı, yürüdü.
Durağa geldiğinde hafifçe yorulmuştu. Üst üste bir iki kez nefes aldı, sonra da etrafına göz gezdirdi. Nedense bu gün sokaklarda bir kalabalık vardı. Çözmeye çalışırken o arada ne yapacağını da kurgulamaya başladı.
Artık kararlıydı, tanıdık tanımadık her kese hal hatır soracak, tebessüm edecek, “merhaba” diyecekti. Okuduğu satırları hatırlamaya çalıştı. Gözlerinin önüne getirerek okur gibi tekrarladı: “İnsan ilişkilerinde pozitif ve aktif olunuz, diyaloğu siz başlatınız, koşulsuz ve ön yargısız hareket ediniz…”
“Tamam, başlayabilirim “ Dedi. Kestirdiği, fakat tanımadığı bir genç bayana yaklaştı:” Merhaba, günaydın” diye tebessümle hitap etti. Sonra da O’nun konuşmasına fırsat vermeden: “Hava ne kadar güzel değil mi?” diye soru yöneltti.
Tebessümü henüz yüzünün hatlarından ayrılmamıştı ki, karşıdaki kendisini süzmeye başladı: “Pardon, tanışıyor muyuz?” diye cevap verdi.
Özlem hemen: “Hayır elbette tanışmıyoruz, fakat içimden geldi. Hayatı sizinle paylaşmak istedim” diye atıldı.
Karşıdakinin tavırları birden değişti: “Bakın hanımefendi, maksadınız nedir bilemiyorum, sizinle uğraşacak zamanım yok. Zihnimde müsait değil. Gidin başımdan her ne ise paylaşacağınız, kiminle paylaşırsanız paylaşın. Üstelik sınav gerginliği üzerimde, moralimi bozmayın.” Diye azarlar bir tavırla çıkıştı. Ardından duran dolmuşa koşar adımlarla bindi.
Özlem, durakta kalakaldı. “İnsanlar güzelliklerden neden bu kadar uzak, ” diye kendisine sormadan edemedi. Şaşırmakla beraber, moralini bozmamaya çalıştı. “Yılmamalıyım devam etmeliyim” diye kendini teselli etti.
Aslında insanlar, güzelliklerin kötü niyetli kullanılmasından bıkmış, güzel hasletler sunan iyi insanları görmeye görmeye de bu tür davranışları yadırgamaya başlamıştı.
Özlem, yutkunarak durakta oturmakta olan genç bir beyin yanına geldi bu kez. Boş yeri göstererek: “Merhaba, oturabilir miyim acaba” diye atıfta bulundu.
Erkek atıldı hemen; “tabi buyurun” diyerek yer gösterdi. Özlem cesaretlenmişti; “nasılsınız” diye sözüne devam etti.
Erkek Özlem’e biraz yaklaşarak tebessüm etti: “ Çok iyiyim, ya siz “dedi. Özlem daha da cesaretlendi: “Öğrenci misiniz, işleriniz nasıl” diye içtenlikle söylendi.
Erkek biraz daha sokularak Özlem’in elini tutmaya çalıştı: “ Önemli değil ne olduğum, önemli olan bu an, haydi birlikte yürüyelim “ diye yılıştı.
Özlem, gayrı ihtiyari elini çekerek; “pardon, sadece hatırınızı sormak istemiştim, galiba yanlış anladınız, sizi tanımıyorum bile” diyerek ayağa kalktı.
Erkek de kalktı, yanına sokularak; “güzelim, anlaşılmayacak bir şey yok, sen zarf attın ben de gördüm. Tanışmamız gerekir mi? Alacağımızı alır vereceğimizi veririz, sonra da her kes kendi yoluna ” diye yayvan ağızla cevap verdi.
Özlemin başına kaynar sular dökülmüştü. Boğazına hıçkırıklar düğümlendi. Hızla uzaklaşırken; “akılsız kafam” diye alnına yumruğunu vurmaya başladı. Kaldırımda amaçsız ve hedefsiz yürüyordu.
Bu halde epey yürüdü, stresi üzerinden atmıştı biraz. Ağlamaya ramak kala atlatmıştı olanları. Gözlerinin önünü ovuşturdu, güneşe bakarak bu sefer zoraki gülümsedi.
Gözüne küçük bir park ilişmişti: Azıcık otursam iyi olur” diyerek boş banklardan birine doğru yöneldi. Tam oturmak üzere iken, karşısındaki bankta genç bir bayanı fark etti. Kendinde olmadan gayrı ihtiyari; “günaydın, merhaba” diye hafifçe tebessümle selam verdi.
O andan umulmadık bir şey oldu. Oturan bayan yerinden kalkarak kendisine doğru gelmeye başladı. Gözlerinin içi gülüyordu. Özlem’e hararetle sarılarak yanağından öptü.
Özlem, bir anda olup bitenler karşısında şaşırmış, paniklemişti: “Affedersiniz birine mi benzettiniz, bir dakika durur musunuz?” diye söylenirken, bir yandan da kendisini saran kollardan kurtulmaya çalışıyordu.
Bunun üzerine genç bayan özür dileyerek geri çekildi. O anda göz göze geldiler. Bir an bakıştılar. İşte ne olduysa o anda oldu. Bu kez ikisi birden çığlık atarak birbirlerine doğru atıldılar. Dört kol rast gele birbirini tutmaya çalışırken; aman Allahım! aman Allahım! çığlıklarıyla ikisi de hıçkırıklara boğuldu.
Aradan ne kadar süre geçti bilinmez. Fırtınada kabaran iki dalganın birbirine çarpması gibi bir şey olmuş, sonradan da deniz durulmuştu.
Özlem’le genç bayan birbirlerine sarılmış halde bankta oturmaktaydılar. Ara sıra bakışarak hafifçe gülümseyip tekrar sarılıyorlardı.
Bu genç bayan, Özlemin çocukluk arkadaşı ve teyzesinin kızı Funda’dan başkası değildi. Yıllar ünce aileleriyle birlikte İstanbul’a gelmişler, hayat şartlarından ötürü birbirlerinde ayrılmışlardı.
Funda’nın, kendisine “merhaba” diyen Özlem’ e kanı kaynamış, tanımadığı halde, kendisine içten seslenen birisine, içinden sarılmak gelmişti. Fakat sonrasında bakıştıklarında, ikisi de birbirini tanımıştı.
Bir süre konuşmadan bakışıp durdular. Elli ki yüreklerinde kabaran duygular konuşmalarına engel oluyordu. Oysa konuşulacak çok şey vardı.
Özlem; “ haydi kalk gidelim” dedi. Funda; “size mi, bize mi” diye gülümsedi. Özlem; “fark etmez diyerek tekrar sarıldı Funda’ya.
Bu kentin, insanları yalnızlaştıran ılık sonbahar güneşi altında el ele yürüdüler. Arkadaş ararken, bir de akraba bulmak, azımsanacak şey değildi.
O kadar çok anlatacakları vardı ki birbirlerine…
GARİP VE HOŞ BİR GÜN Yazısına Yorum Yap
"GARİP VE HOŞ BİR GÜN" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
8 Mart 2013 Cuma 22:46:07
Bir gülümseme bile yetecek... Herkes kendisiyle başlasa İnsanlık adına nice yollar kat edilecek. Ben inanıyorum herkes bu kokuşmuşluktan bir gün sıkılıp gerçek huzura koşarak gidecek.
Yine çok güzeldi.
Entellektüel-41
@entellektuel-41
Merhaba Nilgün hanım,
Sefalar getirdiniz,
Umudumuz o...
Fakat güzelliklerle beraber kötülük de yayılmakta...
Temennilerinize yürekten katılıyorum efendim...
Saygılarımla...
Sefalar getirdiniz,
Umudumuz o...
Fakat güzelliklerle beraber kötülük de yayılmakta...
Temennilerinize yürekten katılıyorum efendim...
Saygılarımla...
Entellektüel-41
@entellektuel-41
merhaba hoş geldiniz efendim...
teşekkürler...
saygılarımla değerli kalem...
teşekkürler...
saygılarımla değerli kalem...
8 Mart 2013 Cuma 16:21:59
Sayın Yazarım,
Çok güzel bir iç geçiş yaşattınız.
Artık insanların hatırını bile sormak , küfür gibi geliyor veya hemen kötüye çekiliyor.
Benim de şu hanım bana merhaba dese diye içimden geçirdiğim çok anlar olur.
İnsanlar konuşma denilen Allah'ın en büyük bahşettiği özelliklerini neden kullanmazlar anlayamam.
Yazmaya çalıştığınız o nezaketi bari hanımlar 8 Mart günü kullansalar. Ne kaybederiz ki?
Saygılarımla.
Entellektüel-41
@entellektuel-41
merhaba...
daha beterinden saklasın Rabbim, değerler kaybolmakta malesef...
katkılarınız için teşekkürler değerli kalem...
saygımla...
daha beterinden saklasın Rabbim, değerler kaybolmakta malesef...
katkılarınız için teşekkürler değerli kalem...
saygımla...