- 524 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
'a'
İnsan gerçekten garip bir varlık. Şehir şehir dolaştım ama yine de Or.’un yanına gelmekten vazgeçemedim. Peki vazgeçsem ne elde edecektim?
Kapıyı uzun uzun çaldım. Uyanmadığını zannediyordum, ancak kararlıydım onunla görüşmeye. Penceresi kapalıydı, yine de şansımımı deniyordum. Evde bile olmayabilirdi. Umrumda olan tek şey o an kapıyı açmasıydı.
Açtı. Kapıyı açmıştı ama kapıda değil, odasının kapısında durmuş geleni bekliyordu. İki tane İranlı kadının çalıştığı fırından sıcak pide alıp gelmiştim. Bu saatlerde kahvaltı yapardı genellikle. Tabi huylarından vazgeçmiş olabilirdi de, bilmiyordum.
Gözlerinin altı şişmişti. Uykudan değil de sanki çok yorulduğu bir etkinlikten çıkmışçasına bezgindi. Eliyle belini tutuyordu. Hoşgeldini ve selamı alışı bile bitkindi. Sonbaharı anımsatıyordu geniş pijamasıyla yattığı kanepeye doğru yürümesi. En azından bir kez kucaklaşabilirdik, ama daha o moda gelmemişti. Eskilerin deyimiyle donu açılmamıştı. Yeni bi ifadeyle kontak kesilmişti.
Yüzüme bakarken gülümsüyordu. Ne yaptığımı, hayatı istediğim gibi yoluna koyup koymadığımı gerçekten merak etmiş bir tavırla soruyordu. Yastığının altına elini uzatıp, cep telefonuyla sigarasını çarşafın üzerinde kendisine doğru kaydırdıktan sonra, ’çakmak arkanda, atar mısın onu bir zahmet’ dedi. Dizlerimin üstüne koyduğum gazeteye göz gezdirirken, uzun zamandır neden yanına gelmediğimi sorunca, utandım. Telefonlarına da cevap vermiyordum, hatta onunla bir süre konuşmak dahi istememiştim.
Masasının üzerinde emektar laptobu dell’i göremeyince şaşırdım. Masanın üzerinde kağıtlar, kalemler vardı. Oraya doğru baktığımı görünce, gülümsedi. ’Bitti’ dedi sigarasından bir nefes daha çekip.
Ne bitmişti, anlayamamıştım. ’Beş senelik düzeyli bir ilişkim vardı onunla. Hiçbir sevgili bile sevdiğinin elini beş yıl içerisinde benim ona dokunduğum kadar tutamaz’ diyordu. Haklıydı. Beş sene beraber nasıl günleri, nasıl uzun geceleri olmuştu kim bilir! Ama hayal kurmuş muydu acaba onunla beraber? Saçmalıyordum.
Getirdiğim ekmeği işaret ederek, aç mısın diye sorunca, laptobunu kaybetmesinin acısını ben de yaşar gibi kafamı sallayarak evet diyebildim sadece.
Sigarasını söndürdükten sonra, gülümseyerek çorabını giyindi. Onu inceliyordum. Giydiği çorapların üstüne bir kat daha giydikten sonra ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Odanın kapısı tekrar kapamadan önce beklediğim o cümleyi sonunda söylemişti. ’İyi ki geldin, özledim seni.’
Uzun süredir sesini dahi duymamıştım. Özlenmek güzel bir duyguydu. Sesini kulaklarımda toplamadan önce memelerim, nefesinin sesi bile garip bir huzur veriyordu. İnsan kaybetmeye nasıl da düşkün. Eğer Or.’un yanına gelmeseydim, sanırım günlerdir içimde büyüyen kötürüm duygular hiç dinmeyecekti.
Bir şeyler hazırlayıp gelirim dediğine göre, çay demlemesi yumurta kırması derken en az yirmi dakika odada tek kalacağımı biliyordum. Dikkat ettiğimde sigarasını ve çakmağınıda yanına almıştı. Sanırım çay suyu koyduktan sonra yine tüttürecekti.
Mavi renk de, sert kapaklı büyük bir defter dikkatimi çekmişti. Or. bilgisayarsız kaldığından beri yazılarını kaleme döküyordu. Biliyordum, ne yaparsa yapsın bu arzusundan vazgeçemiyordu. Bir keresinde ’kelimeleri neden çok seviyorum biliyor musun’ diye sormuştu. Kendisi cevaplamıştı sorusunu. ’İnsanı sevdiği bile her gün kaç kez aldatabilir, ama kelimeler insanı aldatmaz. O yüzden yaratıcı bile kelimelere döktürmemiş mi kullarına söylemini.’
Yazdıklarını okurken garip olmuştum. Üzülmekten çok hasret çekiyordum ben de. Neye hasret çektiğimi dahi bilmeden.
"Dikkatli bir şekilde yüzüme dokunduğumda üşüdüğümü anlıyorum. Üşüyorum. Ateşim var..."
"Kelimeleri özlüyorum. ... Mutluluk nasıl bir duygu Aman Allahım, insanın içine bir anda ... sıcaklığını hissetmesini bile sağlayabiliyor."
"Ama yok. İyi değilim. Kitap okumak istiyorum."
"Yazmak iyi geliyor. Yazdıklarımı kimse okumuyor ve ben de artık ne yazdığını bilmeyen biriyim. İnsanların dertleri daha mühim. Hala yaşamaya mana arıyorum."
"Ne hüzünlü bulutlar, ne de bir başkası... Yalnızlık kötü bir şey! ( ama burada not düşüyorum sana ey kağıt! kardeşime yalnızsın dedim, hayır yalnız değilim dedi. onu anlamaya çalışıyorum. yaratıcıyı hissetme meselesi sanırım bu)"
"Bugün rüyamda onu gördüm. Allahım seninle pek yakınlığımız yok ama ona yardım etsen olmaz mı? En azından .... yardımı gelse, rahatlayacak biliyorum. Rabbim..."
Or. içeri girerken yine gülümsüyordu. Acılara gülmek bu olsa gerekti. Yazacak bir şeyler bulabilmiştim sonunda. Or.’dan habersiz, yine Or.’u yazacaktım. Bu ’a’ olabilirdi, ama bir ’ayn’ asla!