- 929 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
” BU DÖNYA (Dünya) SAĞA (Sana) DA GALMAZ !..(Kalmaz)”
” BU DÖNYA SAĞA DA GALMAZ !..”
Yıl 1949.Tatil dolayısıyla Erzurum Muallim Mektebinden
memleketime/sılaya dönüyorum.Tıkı tıkı da,tıkı tık tık;
Doğu ekspresi’yle..
Yol bitesi değil,tam iki gün ve iki gece.Tahta kanepeli,
sekiz kişilik kompartmanda beş kişiyiz..Ordan,burdan mu-
habbet.Yaş 16 yı bitirmemişim.
Kompartmanın kapısı açıldı,kondüktör bilet kontrolü yaptı.
Bu sırada kapıda,sırtında çuvallarla birsi belirdi;bir köylü.
Kondüktör bir adama baktıbirçuvallara baktı ve geri çekilip
adama yol verdi.Kompartmana giren adam,çuvallarını yukarıya
yerleştirmeğe çalışıyordu..Kondüktör adamı izledi.Adam üç
tane çuvalı yukarıya yerleştirdikten sonra çekip gitti..
Döndüğünde iki çuvalla göründü,onları da kanepedeki boş yer-
lere yerleştirdi.Tekrar gidiyordu,anlaşılan başka çuvallar da
getirecekti ki memur,adama seslendi ” Hey dayı!daha var mı ?.”
Asan,” he voordir gurban,ikki çuval daaa galmiştir.” deyince
memur ” dayı bunları furgona verecektin,hemi de bunlar için
bilet de alacaktın,niye almadın ?.” diye adama çıkışıyordu..
Adam bir memura baktı,bir bize..Kondüktüre ” gurban aha burda
daha boş yerler voor,hem de bunnar tecari (Ticari) eşşa (eşya)
değildir.Aham bunnarı(bunlar)Angara’da gappıcı damat vermişdir.
Goni,gomşi vermişdir;pılı-pırtıdir..”diyordu.
Memur, “olmaaaz dayı,olmaaaz!.Şimdi bunları alıyorsun ve benimle
geliyorsun.Dooruca furguna..Hemi de bunlar için cezalı bilet de
alacaksın !..” diyerek adamı çekiştiriyordu..
Adam diretir,memur çekiştirir;adam homurdanır,memur yürü dayı,
yorma beni..”der..
Adam ” nolii yov gardaşim ? Benim ottuz kilo mofiyetim (Muafiyet)
yoohmidir? ” diyorsa da memur,”.ne otuzu,bunlar ikiyüz kilo bee!.”
çıkışıyor ,biyandan da adamın ” yürrüüü!.” diyerek yakasından çekiş-
tiriyordu..Niyeti belli,cezalı bileti kesecek,eşyaları da furgona
yerleştittirecek..
Neticede adamcağız biryandan söyleniyor,biryandan da teker-teker
çuvalları taşımıştı.Döndüğünde yerine oturdu,terlemişti garibim.
Memmur bileti adamın eline tutuşturdu.Çok para.. Parayı öderken
adamın elleri titiriyordu..Memura bakarak “Ulaa,ahha ben bu şümen-
düfer yollarında ottuz sene çalışmişim.Dağ başlarında putreller da-
şimişim,aaanam aglamiştir!.Dile goley..Benim mofiyetim yuhmidir?.”
diye sitemler yağdırıyorsa da memur da ” dayı,otuz değil,yüzotuz se-
ne çalışmış olsaydın bile ayrıcalığın olmaz!.” diye kestirip attı.
Adamın hokmurdanmaları bitmiyordu ve memura ” Ula gardaşım,ahha bu
gahbe dönya sultan Sülöömana bilem galmamişdir,vooollah sağa da galmaz!.”
diye söyleniyordu..Memur görevini yapöış,cezalı bileti kesmiş,devlete
üç-beş kuruş kazandırmıştı ..(!) O’nun işi ,görevi de buydu zaten..
Ama adamın kafasında da şümendüfer yollarında harcadığı otuz yılın
hesabı vardı.Kafası almıyordu,kendisine haksızlık edildiğine inanıyordu.
Galiba adamcağızın hakkı vardı..
Aradan geçen onca yıllara rağmen,düşünürüm ve adamcağızın,oyuz yıl dağ,
bayır taşıdığı putrellerin ağırlığıyla ezilen ,çöken omuzlarının bedeli
bu olmamalıydı derim.Döşediği rayların,çaktığı çivilerin,salladığı kaz-
ma,kürek ve onun gibilerinin alın terleri sayesinde demiryollarımızda
heryere gidip-gelebiliyorduk..
Hatta o tarihlerde,devlet babanın ona ve onun gibilere vermediğine karşın,
milletvekillerine (o tarihlerde MEBUS denilirdi) maroken koltuklu iki ki-
şilik kompartmanlar ayrılır;kapılarına ( MEBUSLARA AİTTİR ) yazılı kağıt
yapıştırılarak rezerve edilirdi.Yaşlı kadın,çocuk yolcular koridorlarda ,
ayakta sallana -sallana giderken o kompartmanlar öyle bomboş dururdu..
Yaklaşık elli yıl öncesinde o köylünün/adamın bizlere dönerek söyledileri
şöyleydi:
[ Hele gardaş,ahha ” bu dönya sağaa da galmaz!.” meslemesinin ( Meselinin)
bir hekayesi voordir.İstersez (isterseniz) ahha oni size de annattıtdırayım
da diğneyin hee mi..” diyerek başladı aşağıdaki kıssayı anlatmağa:
“..BU DÜNYA SAĞAA DA GALMAAAZ !..
Yüce sultan,sarayının eyvanında dinlenirmiş..
Atlas divana uzanmış,Hasbahçe’yi seyredermiş..
Hasbahçede binbir çeşit Lâle,Sünbül,Nergiz varmış..
Hasoda’ya pencereden bambaşka bir koku gelmiş..
Yüce sultan, ” Nedir?.” diye bu kokuyu merak etmiş..
Lalasını çağırttırıp,” Bu koku ne ?.” diye sormuş..
Lala hemen etek öpmüş ve elpençe divan durnuş..
Sultan,Lalasına bakıp, “Lala,koş git,bir bak !.” demiş..
Lala etek öpüp çıkmış,koşup Hasbahçeye varmış..
Bir de bakmış ki !.Ne baksın !. Hasbahçede Güller açmış;
Güller kokar ki !Ne koksun!Kokular etrafa taşmış..
Lala koşup Hasodaya,yeniden el-etek öpmüş;
Sultan sormuş ” Bu kokular neden böylesine hoş ?..” muş..
Lala, “Padişahım” demiş,” Hasbahçede Güller açmış ,
Can dayanmaz kokuları,sanki dünyaları tutmuş.”
Sultan doğrulup divandan,Hasbakçeye bir gözatmış…
O güllerin kokusundan mestolup,kendinden geçmiş..
Hayli zaman öyle kalmış,sonra gözlerini aömoş..
O sırada hasbahçeden nefis şakımlar gelmiş..
Sultan demiş “Lala,nedir,şakımalar nerden çıkmış?.”
Ve eklemiş “Lala kop,git !.Şakımanın aslı neymiş?.”
Lala etek öpüp,çıkmış,koşup Hasbahçeye varmış..
Bir de baksın ki ! Ne baksın!.Gül dalına bülbül konmuş..
O minnacık gagasıyla ara vermeden şakırmış..
Lala koşup sultanına,yeniden el-etek öpmüş;
Sultan sormuş ” Anlat Lala!.o şakıyanlar da ne’ymiş?.”
Lalası da,Hasbahçeye bi koşuda gittim “demiş..
“Bir de baksam ki !.Ne baksam !..Güllere bülbül dadanmış;
Bülbülün şakımaları koca Hasbahçeyi tutnuş..”
Bu sözlerden sonra Lala etek öpüp ordan çıkmış..
Sultan da pek keyiflenmiş,atlas divana uzanmış..
Şakımaları dinlerken,yeniden kendinden geçmiş..
Hayli zaaman sonrasında şakımalar sus-pus olmuş..
Sultan çağırmış Lalayı, “.sesler n’oldu ?.” diye sormuş.
“.Güle bişeym’oldu acep ?.Hele kop,git bir bak !..” demiş..
Lala fırlamış huzurdan,etek öpmeyi unutmuş..
Yüce sultan kızdıysa da,Lalasına ses etmemiş..
Lala gelinceye kadar,sultan nefesini tutmuş..
” Acep n’oldu gül’e ?.” diye sanki meraktan çatlamış..
Lala,Hasbahçe’ye varmış,bir de bakmış ki!.Ne bakmış !..
Kocaman kara yılancanım bülbüle yanaşmış!.
Yanaşmış da,acımasız kocaman ağzını açmış !.
Aman bre ! diyesiye zavallı bülbülü yutmuş !..
Mehmet Cemalettin Bayhan-ERDEK-
Devamı var.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.