Şiir
Şiir dertmiş anlaşılan. İnsanı bir hayal dünyasına hapseden ve yine hapisten çıkmanın yolu benden geçen diyen bir sevda. Şiir, gönül ve düşünce mahremini insanın idrakine sunmakmış. Her düşünce bir “kişilik”, her gönül bir “namus”muş. Şiir edebi ilimlerin anayasası.
Şiir, ses ile başlar, ses ile biter. Sesi tanımayan birisi hangi harfle neyi anlatması gerektiğini bilemez. Sesi tanımayan birisi kırk yıl uğraşsa da “Yunus” olamaz. Sesi tanımayan birisi, ne Köroğlu’nu anlar, ne Dadaloğlu’nu, ne de Mevlana’yı… Ne İncil’i, ne Tevrat’ı ne de Kur’anı Azimüşanı. Ve insanlık ve dünya tarihi ne kadar sakladıysa kendini, şiir de ancak o kadar saklar muhtevasını.
Bakmayın bana cahilim. Boş tarafım dolu tarafımı dörde katlar. Şiir tanımı değildir daha evvelden getirilmiş tanımlar. Şiir kendi yolunda hudutsuzluğu adımlarken gönül köprüsü kurmadıktan sonra musiki olsa ne, sihir olsa ne, hikmet olsa ne…