KIYAMETÇİLER
Hani noldu kıyamet kopmadı. Üstelik üzerinden 3 ay geçti. O kokuşuk beyninizin içinde kurguladığınız kıyamet sahneleri gerçekleşmedi. Hayallerinize hizmet eden Hollywood çıkışlı kıyamet filmlerinde olduğu gibi Özgülük Heykeli’nin de ne kafası koptu ne de meşalesi kırıldı. Hadi artık çıkabilirsiniz saklandığınız delikten. Sahi ne umuyordunuz ki? Kıyamet kopacaktı da siz sağ mı kalacaktınız? Sonra insanlık sizin sayenizde yeniden mi doğacaktı? Tüh, üzüldünüz değil mi? Yazık size.
Ama ille de kıyamet istiyorsanız size bir müjde vereyim; kişinin ölmesi de bir kıyamettir. Küçüğünden. Buyur, onu koparın siz de. Büyüğüne gücünüz yetmez ama küçüğü sizin elinizde. Hani, noldu? Korktunuz mu? O zaman nedir bu kıyamet tamtamları? Bu böğürmeler, akabinde öğürmeler. Midemi bulandırıyorsunuz.
Deminden beri “siz” diye hitap ediyorum, sahi siz kimsiniz? Nedir derdiniz?
Tamam, hadi sizi anladım diyelim. Bir saçmalığın müritleri olmuş, tarikatınızın gereklerini yapıyorsunuz. Ama borazancıların sizin reklamınızı yapması, işte bu dayanılır gibi değil. Gerçi onların işi dediğim gibi borazancılık. Önlerine ne gelirse meze yapıp sunarlar insanlara. Ama bunu yaparken tarafsız olunur, borazancılığın altın kuralı budur. Tabi izlenme kaygısıyla yapılınca borazancılık, işler zıvanadan çıkar. Tıpkı bu kıyamet konusunda olduğu gibi.
Biz de amma da meraklıymışız kıyametin kopmasına. Biz diyorum, yani olana bitene seyirci kalan biz. Üzerinden 3 ay geçmesine rağmen kıyametle ilgili yazıyorsam benim de –olmaz ya- bir kıyameti beklediğimin göstergesidir belki. Yani insanın sorası geliyor “Huu, nerdesiniz ayol ? Hani koparıyordunuz kıyameti? Niye şimdi sesiniz çıkmıyor” diyesi geliyor. Bu tutmadı ya, belki başka bir kıyamet senaryosu üzerinde çalışıyorlardır, olamaz mı? Ne diyim, bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete!