Yaşadığımız Topraklara Matbaanın ve İlk Özel Gazetenin Giriş Hikayesi!...
1450’lerde Avrupa’da matbaa icat edilir. 1500 yılına gelindiğinde, yani 50 yıl içinde basılan kitap sayısı 40 bin civarındadır. Oysa bu tarihlerde (1485 yılında) Osmanlı padişahı Sultan II. Beyazıt matbaayı yasaklamakla meşguldür. Bu yasak 1515’te I. Selim tarafından tekrarlanır. Bu yasakçı ve bilimsel buluşa karşıt zihniyetten dolayı, ilk Arapça kitaplar da 16. yüzyılın başlarında Avrupa’da basılmış.
Osmanlı’da ilk yasal matbaayı kuran ve basım yapan, fakir bir Hıristiyan ailenin çocuğu olan İbrahim Müteferrika’dır. 1729’da Şeyhülislamın fetvasını ve padişahın fermanını alan İbrahim Müteferrika matbaasını çalıştırmaya başlar. İcat edildiğinden 281 yıl sonra yaşadığımız topraklarda, İbrahim Müteferrika’nin matbaasında da kitap basılmaya başlanmıştır.
Araştırmacılara ve kaynaklara göre, Avrupa’da matbaanın ilk bulunuşundan sonraki 50 yıl içinde 40 bin kitap basılmasına karşın, Osmanlı’daki matbaada İbrahim Mütferrika yaşamı boyunca 17 kitap basılmış. Matbaanın Osmanlı İmparatorluğuna girişinden 100 yıl sonrasına kadar ise sadece 180 civarında kitap basılabilmiş.
***
Şimdi de ilk özel gazetenin yaşadığımız topraklara trajik-komik giriş öyküsüne göz atalım.
Osmanlı’nın ilk gazetesi 2. Mahmut’un öncülüğünde 11 Kasım 1931’de çıkarılan Takvim-i Vakayi’dır. Bir resmi gazete olan Takvim-i Vakayi, "Padişah efendi hazretleri"nin ne yaptığını, nereye gittiğini, hangi ’hayratları ve iyilikleri’ yaptığını yazarmış. Bu resmi gazete Osmanlı’nın yıkılışına kadar da çıkar. (4 Kasım 1922).
Osmanlı’da ilk özel, ’bağımsız’ gazete ise 1840’ta çıkmaya başlar. Bu gazetenin adı Ceride-i Havadis,kurucusu, yayıncısı ve sahibi ise William Churchill adındaki bir İngiliz diplomattır.
İşte trajik-komik öyküsü... İngiliz diplomattı William Churchill ava meraklı biridir. O dönem Üsküdar tarafında avcıların avlana bildiği ormanlar mevcuttur. Ava meraklı İngiliz diplomat bu ormanlara avlanmaya gider. Tavşan diye 14 yaşındaki bir çoban çocuğu gözünden vurarak kör eder.
Osmanlı zaptiyeleri İngiliz diplomatı yakalayıp hapse atarlar. O tarihte Avrupa Birliği, Kopenhag Kriterleri ve AB’ye gireceğiz diye bayram eden bir TC Hükümeti olmamasına rağmen; olayı öğrenen İngiliz makamları İngiliz diplomatın hapsedilmesinden dolayı Avrupa’yı ayağa kaldırır. Kıyameti koparır... Dönemin Osmanlı Hariciye Nazırı bu duruma aldırış etmeyip "William Churchill yargılanacak!" diye diretir.
Bunun üzerine İngilizler Osmanlı Sultanı 2. Mahmut’a başvururlar. ’Padişah hazretleri’ olaya el koyarak diplomatın serbest bırakılmasını emreder. Hariciye Nazırı bu gelişme karşısında onurlu bir davranış sergileyerek görevinden istifa eder.
Hapisten kurtulan av meraklısı, kör nişancı İngiliz diplomat, teşekkür için Osmanlı Sultan’ın huzuruna çıkar. Sultan, teşekkür için huzuruna çıkan İngiliz diplomatı William Churchill’e "yarım elma gönül alma" babında "dile benden ne dilersen" demiş!
William Churchill de iki şey dilemiş:
"Zeytinyağı ihraç ithal izni ve bir de gazete çıkartma beratı."
Padişah hem bu istekleri kabul etmiş, hem de William Churchill’e "devlet nişanı" verilmesine karar vermiş.
14 yaşındaki çoban çocuk gözünü, Osmanlı Hariciye Nazırı koltuğunu kaybetmiş. Bu trajik-komik olay sonucunda yaşadığımız topraklarda adı Ceride-i Havadis, kurucusu, yayıncısı ve sahibi ise William Churchill olan ilk özel, ’bağımsız’ gazete yayınlanmaya başlamış.
İkinci özel ve ’bağımsız’ gazete ise Agâh Efendi ve Şinasi’nin 21 Ekim 1860’da çıkardığı Tercüman-ı Ahval’dir.
İşte, yere göğe sığdıramadığız Cumhuriyet öncesi "şanlı" devlet yöneticilerimizin diğer bilimsel buluş ve gelişmeler karşısındaki tutumuna benzeyen matbaa ve gazete karşısındaki tutumları...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.