- 649 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kararan Mavi'm
Bir insanı kaybetme korkusuyla yaşamak dünyanın en ağır yükü olsa gerek. Neydi ki kaybetmek? En değerli eşyanızın kırılması mı ya da yavru bir köpeğin sizinle büyüyüp bir anda ölmesi mi, arkanızda dağ gibi duran babanızı, meleğiniz olan annenizi toprakla bütünleştirmek mi? Canınızdan saydığınız insanın size sırtını dönmesi mi? Ben cevabımı buldum, en sevdiğim mavinin kararması gibi.. Zor olan bu yokluğa alışmak değilde yerine yenisini koymak galiba. Hangi birinin yerini başka bir şey doldurabilir ki. Benim kararan mavim bir daha nasıl turkuaz olur ki? Kaybedilen her neyse değerli olmasa umrumuzda olmazdı değil mi? Basit bir şey değil işte değer alınıp satılan bir şey değil yeri geldiğinde sevginin de önüne geçebilen bir yaratık değer. Belki bir sürü anlam yüklenebilir üzerine. Şunu öğrendim bir insana kendinden ağır bir değer yüklenince bunu kaldıramıyor, can yakıyor ne haddineyse.. Herkesten fazla düşünüp cevap bulamadığım tek yer burası işte.. Sen bende bu kadar değerli olduğunu bile bile arkanı dönüp gittin, hiçbir hatrı yokmuş gibi yılların, anlamı neydi ki bunun, kaybetmek mi? Kaçıp gitmek güçsüzlerin işiydi hani.. Sen giderken benim acımı hesap edemeyişin, sustuğum anı, itiraz edemeyişimi görememen.. Gitmen gerekmezdi ne farkın kaldı şimdi herkesten ne anlamı kaldı şimdi o kadar değerin tarif edilemeyen sevginin ne anlamı kaldı söylesene. Maviyi çok yordun be gökyüzü. Bıraktım çünkü artık o kararan mavi bir daha turkuaz olmayacak biliyorum. Mavi tükendi, renklerin en neşelisini en çocukçasını yitirdin. Şimdi denizin, gökyüzünün, gökkuşağının mavisi eksik, artık senin de Mavi’n eksik..
-Hk.