- 681 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
SOİ ; SABUN OLMAK İSTEMİYORUM KUŞAĞI....
SOİ...
yaşlandıklarında insanları sabun yapacaksın aslında demişti bir yakınım
geri dönüşüm projesi gibi yani
bir başka yakınıma söylediğimde
gevrek gevrek güldü
doğru söylemiş dedi
bi işe yararlar
destekledi bu fikri
şimdi düşününce
korkmaya başladım
yıllar su gibi akıyor
ak güvercinler kara telde tünüyor
gençlik boynunu büküyor
her elimi yıkadığımda sabun göz kırpıyor
o iki yakınım duysalar gülerler
kara kara düşünüyorum son günlerde
acaba sabun kıvamına gelmeden
tabanları yağlamak
ve
yolcu yolunda gerek
mi
demek gerek
............
Sabun olmak istemiyorum...
Sabun kıvamına gelmeden daha çok yapacak şeyim olmalı diye düşünüyorum. Ömrümü dolu dolu geçirmeliyim.
Allah’ın bana verdiği nimetleri iyi değerlendirmeliyim. Öyle hemen sabun olmaya falan göz dikmek bana göre değil.
Ne olur hiç kimse pes etmesin.
Aslında ölümden başkasına çare vardır derler ya hani; aynen katılıyorum.
Aklımızı kullanıp sıkıntılarımızı aşmak için çareler üretme çabasından hiç vazgeçmemeliyiz.
Hem sağlık sorunlarımız için hem diğer dert ve sorunlarımız için.
Okumak, yazmak, öğrenmek. Yaşayarak öğrenmek.
"Öğrenmenin yaşı yoktur" Demişler.
Evet çok doğru bir söz.
Yeter ki insanın içinde öğrenme hevesi olsun. Hiç bir zaman yaşımızı bahane etmemeliyiz.
Okuduğum bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
.........
(alıntıdır)
Mehmet dede, tek başına yaşayan 80 yaşında ihtiyar bir adamdır. Uzun boylu, iri yapılı, geniş alınlı ve hoşgörülü olan Mehmet dede, kitap okumasını çok seven hoş sohbet birisiydi.
Evine gelen herkesi güler yüzle karşılar, onlarla candan söyleşi yapar;şakalaşır,gençliğinde gezip gördüğü yerleri anlatır.
Güzel tekerleme söyler tarihi öyküler anlatır.
Çok gezmiş çok okumuş, çok kültürlü ve kibar bir insandır. Tüm kasabanın akıl hocasıdır.
Kim bir sorunla karşılaşsa Mehmet dedeye gider, ona akıl danışır.
Mehmet dede gününün büyük bir bölümünü okuyarak ve yazarak geçirir. Yazdığı öykü ve masallar, makaleler ve tarih araştırmaları elden ele dolaşır.
Mehmet dedi bir gün kitap okuyordu.
Birden kapının zili çaldı. Ben kapının yanına gidinceye kadar Mehmet dede gidip kapıyı açtı.
Gelen Mehmet dedenin evine yakın bir kulübede oturan bir kız çocuğuydu.
Çocuğun giysileri eski ayakkabıları yırtıktı. Eski ancak temiz giysileri olan kız çocuğu şöyle dedi:
---Paramız olmadığı için kibrit alamadık. Bu nedenle de sobayı yakamadık. Sobayı tutuşturmak için sizden biraz köz almaya geldim.
Mehmet dede odanın ortasında içi köz dolu sobayı gösterdi:
---İşte soba işte köz yavrum! İstediğin kadar al. Ancak kürek getirmemişsin. Nasıl götüreceksin? dedi.
Çocuk gülerek sobaya kadar gitti. Sobadan bir avucuna bolca kül doldurup Mehmet dedeye dönerek:
---Dedeciğim! Avucumun içindeki külün üzerine birkaç iri köz koyar mısın? dedi.
Mehmet dede, mangaldaki iri közlerden birkaçını maşayla çocuğun kül dolu olan avucunun içine koydu. Çocuk:
----İyi akşamlar! Teşekkür ederim. Deyip gitti.
Çok yaşamış, çok gezmiş, çok okumuş ve çok yazmış olan Mehmet dede kız çocuğunun avuçta ateş taşımak için bulduğu yönteme şaşmış olacak ki; başını ellerinin arasına alıp düşünmeye başladı.
Hayli bir süre düşündükten sonra yerinden kalkıp dalgın dalgın evin içinde birkaç tur attı. Sonra :
---Atalarımız boşuna dememiş:"Akıl yaşta değil baştadır." diye.
Demek ki insan ne kadar yaşasa ne kadar bilse yine de öğreneceği şeyler kalıyor.
"Öğrenme doğumla başlar, ölüme kadar sürer" dedi...
...
YORUMLAR
Bende sabun olmak istemiyorum. Ellerim buruş buruş olana kadar, kimseye muhtaç olmadan, baston zaruri ihtiyaç diyerek... Hatta tak tak sertçe yere vurarak -ki koştuğumu sanarak o vakit yürüyüp gitmek istiyorum hayat yolunda.
Elbette ki daha öğrenecek ne çok şey var dedim yazının sonunda.
Teşekkür ve tebriklerimi bıraktım güzel sayfaya.
Saygılarımla.