- 2660 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
YAR KOKUSU
...Aşk, sadece tensel dokunuş değildi elbette. Gerçek aşk sevdiğinin kokusunda gizlidir.
...İki sevgilinin kokusu birbirine karıştığında nefes nefese uzun bir koşudur aşk.
...Onlar o koşunun ilk etabına girmişler ve 1,5 yıl önce evlenmişlerdi.
...Henüz altı aylık can bebe bisküvi kutusunun üstündeki bebek resmine benzeyen bir de bebekleri vardı ki sevmeye doyamazsın.
İşte o bebeğin kokusu iki insanın, iki sevgilinin, iki yüreğin ve gerçek aşkın kokusuydu...
...Genç ve yeni aile köyde ki geniş aile ile birlikte yaşıyordu. Adam ailesi ile yeni bir başlangıç için ülkenin bir ucundan diğerine kazandığı işin okuluna gidecekti. En az bir sene ayrı kalacaklardı. Kadın tedirgindi ve hüzünden başını bile kaldıramıyordu.
...O gece son geceydi. Herkes odalarına çekilmişti. Sevdiğinin kokusunu bu denli özleyebileceğini bilmiyordu kadın. Uzun uzun konuştular kadının başı adamın yüreğinin üstündeydi. Neredeyse hiç uyumamıştı kadın.
...Sabah hazırlığını yaparken genç adam gözlerini çok sevdiği karısından alamıyordu... Ama gitme mecburiyetini göze alan adam, gözlerini de almak mecburiyetindeydi yardan...
...Giden gitmişti ve eve tümden hüzün çökmüştü. Ayrılık günü öğlen saatlerinde kadın bebeğini uyuturken kaynanasının elbiseleri yıkamak için topladığını gördüğünde birden atıldı ve gömleği dedi o gömleği yıkama! Tecrübeli yaşlı kadın anlamıştı, büyük bir sevgi ile uzattı gömleği gelinine ve çıktı odadan. Kadın sevdiğinin gömleğini bütün bütün bastırıp yüzüne kokluyordu bir yandan göz yaşı sular seller gibi karışınca gömleğe sinmiş yar kokusuyla gerçek aşkın ne olduğu daha bir anlam kazanıyordu...
...Bir kaç ay sonra yar kokusu mürekkep kokusuyla karışıyordu. Bir mektubunda kadın;
...Serin bir ruzgar esiyor. Gözünü kapa. Kapadın mı? Bak yine açıyor. Kapat gözlerini; Tamam... Şimdi gözalabildiğine açıklı koyulu yeşilliklere bak. Serpiştirilmiş evler ve karınca karınca insanlar gör, ince kahverengi çizgiler halinde yollarda. Çok ilerde iki dağın arasında sanki farkedilen değişik mavilikte denizin kıpırtısını hisset. O deniz Karadeniz "Hey gidi Karadeniz." de, iskeleden atlıyormuşsun öyle düşün. Ne haliç de ne İzmir körfezi. Berrak hırçın ama can Karadeniz.
Uzak diyarlardan otobüsle gelirken Samsun’a girildiğinde denizi görünce, her Karadenizlinin hissettiği şeyi düşün.
Başını ufuktan ve düşünceden sıyır da göğe yönel; Yeşilin bittiği yerde gözalabildiğine mavi masmavi ve benekli beyazlar. Çil gibi ama aslı derin mavilik deniz gibi Karadeniz. Ve sen adam gibi adam. Göz yaşlarının tuzu Karadeniz. İç yaşlarını serinlesin için. Sevdiklerin olsun her bir damlası özlem olsun. Sen dokun sıcaklığında sevdiklerin aksın içine.
Serin bir ruzgar açsın yaprakları kuşlar uçuşsun yeşilinde dağların. Dağların yücesinde kar. Varsayalım Atmacasın ve dönüyorsun mavisinde göğün. Yalnız ama tek değilsin yuvanda yavrun yuvanda eşin. Varsayalım güvercin sesiyle oğlun çağırıyor seni, minik ayaklarıyla koşuyor sana. Sen gideli kocaman oldu biliyor musun?
Artık aç gözlerini. Gökyüzü birbirine benzer sanırsın ama bak, dikkatlice bak göğü bütünleyen rengini veren yerdir. O mavi bu mavi değil...
Sanki şimdi karşımdaki koltukta kitap okuyorsun. Elindeki sigaranın külü uzamış. Bu özlem bu hasret yeni hasretlere yeni özlemlere gebe. Oğulcanın gözlerine bakıyorum; içi su yeşili dışı deniz mavisi en içinede özlem siyahı diyelim.
Gözlerini açınca üzüldün özlemlerine, yalnızlığına ve çaresizliğine. Üzülme. Biz burada seni bekliyoruz, seviyoruz, özlüyoruz. Beklemesek, sevmesek, özlemesek fenaydı. Aynı hüznü paylaşıyoruz seninle. Hüzün bize de aynı, hüzün biraz daha çoğul belkide...
...
...Adam tekrar kapadı gözlerini bütün bu yazılanları görüyordu sanki ama yar kokusu yoktu...
...
...Sonra
...Sonrası hiç işte.. 20 yıl önce bu mektubu yazan kadın 2 gün önce bir şiirini şu satırlarla bitiriyordu;
......"kim kokladıya gitmiştir sarhoşluğu"....