- 923 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevda'nın öyküsü
…..Sevda sıradan bir ailenin taşrada köylerin birinden büyük bir şehre ailesi ile beraber göç emiş gelmiş olan bir ailenin kızıdır. Fazla zeki bir kız olmadığından güç bela okuduğu ortaokulu bitirmiş bulunduğu şehirdeki bir liseye gitmeye başlamıştır.
…..Öyle ahım şahım güzellikte olan erkeklerin arkasında koşacağı bir kız da değildir. Sadece sıradan taşralı gösterişsiz bir köylü kızıdır. Biraz da okuduğu okulda okuyan diğer arkadaşlarına göre, saf olan bir kızdır. Güç bela bu kız lisede okurken öğretmenlerinin de kendisine zaman, zaman yardım etmesiyle lise son sınıfa kadar gelir.
…..Amacı bir an önce okuduğu liseyi bitirmek ve sonra da sevdiği biriyle evlenip çoluk çocuk sahibi olmaktır. Ailesinin’ de saten onu başka yerlerdeki yüksekokullarda okutacak kadar maddi güçleri hiç yoktur. Sevda taşradan göçmüş gelmiş maddi durumu iyi olmayan sıradan bir işçi emeklisin yedi çocuğunun ortalarından biridir.
…..Sevda gittiği okulda kendi yaşıtı olan kızların ergenlik çağına gelmesiyle okuldan edindikleri erkek arkadaşlarına özeniyor onlar gibi kendi de diğer kızlar gibi davranarak okuldan ya da yaşadığı mahalleden bir erkek arkadaşı sahibi olmak onunla diğerleri gibi orada burada gezmek tozmak ve flört etmek istiyordur.
…..Sonunda onun’ da bir gün okuldan erkek arkadaşı olur. Okulda ve dışarıda onunla beraber dolaşmaya, boş zamanlarında okulun olmadığı zamanlarda beraber parklarda falan gezmeye başlarlar. Sevda artık sevinçlidir, okulundan bir erkek arkadaşı onunla arkadaşlık yaptığı için artık o kimseyi kıskanmıyordur.
…..Sevda’ nın arkadaşlık yaptığı delikanlı ondan daha zeki ve üniversiteye gidebilecek bir çocuktur. Üstelik de bu gencin ailesi onun mutlaka okumasını ve onun evlenmeden önce eli ekmek tutan biri olmasını askerliğini falan yapmasını istiyordur.
…..Sevda ise onun tam tersine aklı fikri evlenmekteydi. Beraber olduğu gençle evlenmek istiyor ve onu kendince seviyordur. Okul bitmiştir. Sevda evinde oturmaya ve arada bir de, üniversiteye hazırlanan arkadaşlık yaptığı bu gençle buluşup, orada burada parklarda falan gezip tozarken ateş bacayı sarar ve kendini sevdiği bu erkeğe teslim ediverir.
…..Artık okullu Sevda kız bakire değildir. Yüksek okullara gitmeye hazırlanan sevgilisi delikanlıya her defasında evlenelim diye ısrar eder ve defalarca onunla beraber olur. Fakat delikanlı çalışıp üniversiteye gitmeye hazırlandığından önünde evlenebilmesi için daha çok zaman olduğundan bir türlü evlenmeye yanaşmazdır.
…..Bir gün akşam bunların evlerine birileri bu Sevda’ ı bir başka gençle evlendirmek için istemeye gelirler. İstemeye gelenler maddi durumları iyi hali vakti yerinde olan kişilerdir ve üstelikte istemeye gelenlerin oğlu yüksekokul mezunu ve bu oğlanın kurulmuş düzeni iyi de bir işi gücü vardır.
…..Liseyi bitirmiş olan ve daha yukarısını okumak istemeyen Sevda’yı anne babası ikna eder ve bu oğlanla evlenmesi için kabul ettirir. Sevda da bu arada diğer oğlandan ümidini kestiğinden kabul eder ve yüzükler takılır nişan yapılır evlilik hazırlıkları yapılmaya başlanır.
…..Tam düğüne yakın bir günde sevda rahatsızlanmaya orada burada midesi bulanmaya başlar. Sevda ailesinden habersiz olarak gider test yaptırır. Evlenme hazırlığı yapan artık son ana gelmiş nişanlı kız Sevda hamiledir. Şaşırır ve bu ne yapacağını bilemez. Durumunu gizlemeyi tercih eder. Hiç kimseye bir şey söylemeden evlenme yolunda devam eder.
…..Sonunda sevda hamile haliyle karnındaki çocuklar bu gençle evlendirilir. Sevda daha önce başka bir gençle beraber olduğunu bildiği için aşk oyunlarıyla onu oyalar kendisini ona oğlana tecrübesi ile gerdek gecesinde hala kızmış gibi teslim eder.
…..Aradan zaman geçer ve bunun dünyalar güzeli adını Deniz koydukları bir kız çocuğu meydana getirirdir. Herkes sevinçlidir, eşi bir taraftan çocuğum oldu diyor sevinir, eşinin anne babası ise öbür taraftan sonunda bizimde bir torunumuz oldu diye bir başka taraftan sevinmeye bu mutlu olayı kutlamaya başlarlardır. Aile içinde artık Dünya’ya gelen Torun Deniz’ den dolayı mutluluk rüzgârları esmeye başlamıştır.
…..Onlar mutlu yaşarken torunları Deniz’ in gerçek babası üniversite imtihanlarını kazanmış girdiği okulda çoktan okumaya başlamıştır ve bu arada başka bundan daha güzel kız arkadaşlarla arkadaşlık etmeye başlardır. Bu okullu gencin olan bitenden ve kendisinin bir çocuğu olduğundan haberi bile yoktur. Sevda’ da düşünür taşınır gerçeği eşinden gizlemeyi tercih eder çocuğun kendi kocasından olduğunun işaretlerini vererek davranır evin içinde Deniz adındaki bebeğini o şekilde büyütmeye başlardır.
…..Bu arada bebek büyümeye başlamış evin maskotu sevilen torunu hale gelmiştir. Elden ele kucaktan, kucağa dolaşan oyuncakların alındığı evin neşesi olan bir çocuk olarak büyür ve üç dört yaşına kadar gelir. Deniz bebek yürümeye konuşmaya başlamış ve ailedeki bireylerin çok sevdiği bir çocukken, bir gün bunun annesi eski sevgilisi olan öz babası ile gizlice ailesinden habersiz konuşmaya gider.
…..Ailesi gizlice konuşmaya giden gelinlerinden şüphe ederek kiminle ne için buluşmaya gittiğini takip ederler. Yakalanınca başlangıçta uzaktan bir akrabam gibi yalanlarla eşini ve eşinin ailesini kandırdıysa’ da bunlar daha sonra buluşmalarını sıklaştırınca üzerinde şüphe çekmeye başlardır. En sonunda olan olur eşinin ailesi bunu araştırır. Uzaktan akrabası falan olmadığını öğrenince bir daha görüştürmezler.
…..Bir gün içinde şüpheyle yaşayan gelinin eşi ve onun anne babası, kendi çocuğum diye bildikleri Deniz isimdeki çocuğun da ondan olabileceğinden şüphelenir. Daha sonra gelinin kocası olan erkek, evdeki eşinin hiç haberi olmadan, çok sevdikleri ve üç dört yaşına kadar büyüttükleri torunları olarak bildikleri bu çok sevdikleri Deniz isimli çocuğun kendilerinden olup olmadığı konusunda giderler D.N.A. testi yaptırırlar. Test sonucunda çocuğun eşinden olmadığını anlaşılınca evlerinde kıyametler kopar ve sonuç olarak bu aile gelinlerini ve çok sevdikleri Deniz ismini koydukları çocuklarını annesi ile beraber evden atarlar kapının önüne koyuverirler. Oğullarının karısını yani Deniz’ in annesi olan gelinlerini mahkemeye verip oğullarından boşatırlar.
…..Bu arada çocuğun gerçek babası okulundan arkadaş edindiği bir başkası ile evlenmiş olur. Sokakta çocuğu ile beraber sahipsiz kalan dul kadın kendi anne gidip babasına sığınmak ister. Fakat bunu ne annesi ne de bunu kabul ederdir. Çocuğun gerçek babası ise kendi gibi tahsilli ve güzel bir kadınla evlenince ne çocuğun babası olarak buna sahip çıkar ne de bunlara yardım ederdir.
…..Sevda çocuğu ile beraber başına gelenlerden şaşkındır. Ne yapacağını bilemeden orta yerlerde dolaşmaya kolundaki bilezikleri satarak yerleştiği basit bir pansiyonda zaman zaman’ da, verdikleri işleri yaparak kendine doğru dürüst bir hayat kuruncaya kadar burada çalışmaya yaşamaya başlardır. Fakat “hazıra dağ dayanmaz derler” altınlarını satarak harcadığı paraları hızla azalmaktadır. Satacak bilezikleri de tükenmektedir. Kolunda satabileceği son bir bileziği kalmıştır
…..Sevda kara, kara düşünürken bir gün bir teklif alır ona pavyonlarda konsomatris olarak çalışmayı teklif ederler. Sevda bu işi benimser fakat kızı Deniz’i düşünmektedir. Sonunda karar verir ve bir gün kızını bakamayacağını bahane ederek çocuk yuvasına yerleştir.
Sevda artık kendince kuş gibi hafiftir. Gider bir pavyonda çalışmaya başlar. Arada bir gider çocuk yuvasındaki kızına hediyeler götürür severken bir gün bunu alırlar bulundukları şehirden İstanbul’ daki herhangi bir pavyonda çalıştırmak üzere satarlar. Artık bir pavyon kadını olan Sevda, Deniz ismindeki çocuğunu istediği vakit göremeyen biri olarak o pavyon senin bu pavyon benim çeşitli yerlerde çalışmaya başlardır.
Sen yemişsen hayatın tokadını,
Unutman mümkün değildir acısını,
Versen de doymazdır hayat canını,
Bu dünya. pislikle doludur çünkü.
Yazılmışsa bir yazı, senin alnına,
Silmeye kalkışman, gayretin boşa,
Hele bir de sen batmışsan çamura,
Çıkartmazlar seni çamurdan gayrı.
…..Sevda yaşadığı eğlence, sükse dolu hayatının içinde çocuk yuvasındaki öz çocuğunu unutmak mecburiyetinde kalmış ve bir daha sormaz olmuştur. Çünkü kendini hiç tanımadığı uğraşıp da içinden çıkamadığı bir alemin içinde boğulup kalmıştır. İçki sigara eroin alışkanlığı başlamış kucaktan kucağa dolaşan biri olmuştur.
…..Bir gün bir ihbar üzerine kaldığı evinde polisler eroin araması yaparlar ve Sevda’ nın çantasında polislerin bulduğu eroin onu ceza evine göndermeye yeterdir. Sevda artık eroin kullanmaktan ve satmaktan ceza evinde yatan bir mahkumdur. Onu içine düştüğü bu durumdan kurtaracak ne bir yakını vardır ne de onun ceza evinden kurtaracak güçlü bir avukata verecek parası vardır.
Ağırdır atılan, tokadın hışmı
Yenmezdir yutulmazdır hiçbir kısmı,
Beni herkes şamar oğlanı sandı,
Gelen vurur giden vurur durmadan.
Neler çektim neler ben bu hayattan,
Dilerim, eden’ de bulur Allah’tan,
Başka sözüm yok korkarım günahtan,
Var git dediler, pişman ettiler beni.
…..Yetimhanede bulunan kızı Deniz annesinin başına gelenlerden habersiz kaldığı bakım evinde büyümüş okula başlamıştır. Fakat boynu büküktür. Ne geleni vardır ne de gelip bir soranı vardır. Devamlı olarak yalnız ve boynu bükük tenhalarda oturur kimseyle arkadaşlık kuramadan okuluna devam ederdir.
Kanatları kırılmış, bir kuş gibi,
Kaldım ben bu yerde yalnız başına,
Ne yapsam hiç kimse sevmezdir beni,
Düşünürüm, durmadan kara, kara.
Oturdum bir soğuk taşın üstüne
Hiç durmaz ağlarım, garip halime,
Bir gölge dikilir gelir önüme,
Der yeter ağlama, zil çaldı gayrı.
Gariplik zor iştir bilmezler bunu,
Ben gayrı unuttum, anne koynunu,
Beklesem gelen yok, her gün yolunu,
Sorman ben, garibin biriyim gayrı.
…..Yavaş, yavaş büyüdükçe çocukluktan çıkan ve aklı başına gelmeye başlayan Deniz okulda ve kaldığı yurtta arkadaşlarının yanına gelip giden yakınlarını anne ya da babalarını görünce hırçınlaşmakta kıskançlık krizleri geçirmektedir.
…..Gerçekten de ceza evine düşmüş olan annesi onu unutmuş’ mudur bu pek bilinmezdir ama zavallı annesi için kaldığı ceza evinde yaşadığı günler uykusuz geçen geceler, hiç de iyi geçmiyordur. Zaman, zaman eroin bağımlılığından dolayı içine düştüğü bağımlılık krizlerden kendini kurtaramamakta, kendini yerlere atıp hırpalamakta kendini çaresizce duvardan duvara çarpmaktadır. Sık, kendini yaralıyor hastaneye kaldırılıyor yediği iğnelerin tesiri ile kendini teskin ve tedavi edilmesinin yollarını arıyordur.
…..Bir gün hiç beklemediği bir günde bir ziyaretçisi gelir. Oysa onun o güne kadar ne ziyaretçisi gelmiştir ne de bir yakını gelip sormuştur.
…..Görüşme yerine götürülmek üzere gardiyanlar nezaretinde gider bakar. Karşısında eski tanıdıklarından biri vardır. Şaşkın, şaşkın bu gelenin yüzüne bakar kalır.
…..Gelen hiç beklemediği biridir. Çocuk yuvasında bıraktığı çocuğu Deniz’in babasını karşısında görünce şaşırır. Yıllar sonra onunla karşılaşınca içinde tuhaf bir his uyanır bu uyanan his ona, olan nefretinden başka bir şey değildir. Önce onunla karşı karşıya gelip konuşmak istemez ona göre, başına ne geldiyse biraz da onu sorumlu tutmaktadır.
…..Onunla konuşmamak için önce direnir, onu azarlar bağırır kızar fakat ondan olan kızının varlığı aklına gelip gözlerinin önüne gelince vaz geçer, kızının nerededir nasıldır hiç bilmediği burnunda tüten kızının bu babası ile sonunda konuşmaya karar verir.
…..Bir müddet konuştuktan sonra konu kızlarından açılır. Sevda yalvarmaya başlar onu bulup ona sahip çıkmasını ister eski sevgilisine kızını nerede bıraktığını söyler. Sonra gitmesini mutlaka kızını yetiştirme yurdundan alıp bakmasını ister.
…..Gelen orta yaşlı hale gelmiş başkasıyla evli şahıs aslında ceza evine Sevda için gelmemiştir. Bu daha ziyade varlığını bildiği kızını sormaya onun nerede olduğunu öğrenmeye ve onu bulunduğu zor durumlardan kurtarmaya himayesi altına almaya gelmiştir. Yetiştirme yurdunda büyümekte olan öz kızı Deniz kızın babası onun yerini öğrenince onu bulunduğu yerden kurtaracağını kendinin evlendiği eşinden çocuğu olmadığını bu nedenle onu bulunduğu yerden alıp kendi evine götürmek istediğini söyleyince Sevda sevincinden şaşırır. İçine ruhuna bir ferahlanma gelir, ve çok sevinir.
…..Sevda’nın kendisi için yeni bir yuva kurma yeni ve düzenli bir hayata başlama umutları tükenmiş olduğundan hiç değilse kızının emin ellerde büyüyeceğini bilmiş olması onu her şeyden çok memnun etmiştir. Çünkü kendi düşüncesine göre ceza evinden çıksa bile yine içinden çıktığı bataklığın içine gidecek ve bu bataklığın içinden belki de ölünceye kadar çıkamayacağını düşünmektedir.
…..Bunları düşünerek Sevda kızının bulunduğu yeri söyler ve tekrar koğuşuna döner. Sevdanın gözlerinin içi gülüyordur. Çok uzun zamandır görmese de çok uzaklarda bıraktığı biricik kızını gerçek babasına emanet ettiği için mutludur artık bu günden sonra yıllarca ceza evinde yatsa da ya da ölse de gözleri açık gitmeyecektir.
…..O gece belki de uzun zamandır hiç doğru dürüst uyumadığı uykunun nasıl bir şey olduğunu anlamış rahat huzur içinde bir gece geçirmiştir.
…..Aylar geçer yıllar geçer tahliyeler başlar. Sevda’ nın ceza evindeki cezası bitmiş ve on da dışarıya çıkma hürriyetine kavuşma zamanı gelmiştir. Sevda’ yine bir düşünce sarar. Düşünür çıksa nereye gidecek kimin yanına gidecektir kim buna sahip çıkacaktır nerede yatıp kalkacaktır ve hangi parayla geçinecektir.
…..Elinde içinde üç beş parça eşyası bulunan valizi ceza evinin kapısından çıkmış, şehre doğru kara, kara düşünerek yürümeye başlardır. Bir anda yanında bir araba belirir. yanına gelince duran arabadaki kişi baş belası eski iş patronlarından birinin şoförüdür. Onu yoldan alıp eski çalıştığı yere götürmek üzere patronundan emir aldığını istediğini söyler.
…..Sevda durur içinde bulunduğu durumunu, parasızlığını, işsizliğini ve sonra sığınacak yatacak yerinin olmadığını düşünerek arabaya biner gider ve tekrar eski çalıştığı pavyonda daha önce olduğu gibi konsomatris olarak çalışmaya başlardır.
Düşmüşsen eğer sen çarkın içine,
Sen ne yapsan çıkamazsın içinden,
Bulurlar girsen iğne deliğine,
Kaderin önünden, kaçamazsın sen.
…..Kader ağını Sevda için yine örmektedir. Çıkışın yoktur düştün bataklığın içinden Sevda nasırlaşmış bir pavyon kadını olarak, tekrardan hayatın dikenli kollarına bırakmıştır kendini. Erkeklerin arasında önünde içki kadehleri hep onların ağız kokusunu koklar durur.
…..Esrar içki ne istersen vardır. Sevda’nın kurtuluşu yoktur yaşadığı bu hayattan. Yaşadığı bu hayat onu kahreder. İçine düştüğü durumdan kurtulmaya çalışır fakat bir türlü kurtulamaz.
…..Bir gün iş yerinden izin alır hasretini çektiği kızını görmeye gider. Kızı onun görmeye gittiği zamanlarda yaş olarak on yedi yaşındadır. Genç kız olmuş mahiyetine alan ona sahip çıkan bası tarafından lisede okutulmaktadır. Kendi lise yıllarını hatırlar. Lise yıllarında okurken, kendi başına gelenleri hatırlar. Gözleri buğulanır ve birden dolar sessizce ağlamaya başlar. Yolculuk bitmek bilmezdir. Bir an önce kızının yanına varmak ona kavuşmak ve ona sarılmak için can atmaktadır.
…..Otobüs sabaha karşı kızının olduğu şehre ulaşır bir taksiye biner şehre iner ve güneşin yükselmesini öğleye yaklaşmasını bekler.
…..Bir yerlerde oturup bir şeyler içerken vaktin geldiğini düşünür ve ellerinde hediyesi gider kızının bulunduğu evin kapısını çalar. Kapıyı açan kızının babasının eşi bunu görünce tanımaz kim olduğunu sorar ve içeriye girmek istediğini Deniz le görüşmek istediğini söyleyince içerden okula gitmek üzere hazırlanmış olan kızı kapıda görünür.
…..Deniz delikanlı güzel bir kız olmuştur. Annesinden daha çok babasına benzerdir. Önce annesini tanımaz fakat daha önce babası tarafından gerçekler kızına söylendiği için durumu anlar fakat annesi ile konuşmak istemez. Onun yüzüne karşı kötü bir kadın olduğunu kendisiyle kesinlikle görüşmek istemediğini söyleyerek bulundukları yerden uzaklaşır, .okuluna gider
…..Sevda konuşamamanın ezikliğiyle gider bir pansiyona yerleşir ertesi gün ve daha sonraki günlerde de ne kadar görüşmek istediyse de olumlu cevap alamaz. Kendisinden nefret eden bir kızının olması Sevda’yı kahreder.
…..Akşam olur ertesi günü tekrar görüşmek için düşünürken hayaller kurarken hala esrar alışkanlığından kurtulamamış olan Sevda yine kıvranmaya başlar. Odasına çekilir yanında taşıdığı eroini vücuduna şırıngalar. Rahatlamış olarak uykuya dalar.
…..Ertesi gün odasında yatmakta olan Sevda’dan ses çıkmaz odasının açılmadığını bilen dışarıya çıkmadığını anlayan pansiyon sahibi, yedek anahtarla odayı açtığında yatağında yatan Sevda’nın neden uyanmadığını neden hala kalkmadığını anlar Sevda o gece bir daha uyanmamak üzere son uykusuna dalmıştır.
Gezmeye gör bataklığın içinde,
Çıkamazsın ne yapsan bataklıktan,
Bulaşırsan pisiğe, sen gidip de,
Ne yapsan çıkmazdır, pislik üstünden.
Battıkça batarsın düştüğün yere,
Ne varsa sıçrardır, gör bak üstüne,
Şayet sen, düştüysen pislik içine,
Ne yapsan çıkmazdır, pislik üstünden.
Birkaç tatlı söze, vermişsen eli,
Çekmeye çalışsan, vermezdir geri,
Tek kurşuna harcarlar, onlar seni,
Ne yapsan çıkmazdır, pislik üstünden.
Karanlık işlerden, düşsen sen dara,
Hiç kimsenin, yardımı olmaz sana,
Yeter ki bir gün sen, düşme çamura,
Ne yapsan çıkmazdır, pislik üstünden.
…..İşte böyle Sevda kızın öyküsü de böylece sona erer. Kimine göre bu öykü bir ders olur kimine göre okunacak ve çöpe atılacak bir öykü olur.
Ahmet Yüksel Şanlı er
2 Mart 2013
Antalya.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.