- 601 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tarih Tekerrür Eder!
Bugünde biter, yarında, ondan sonraki günde. Bilinmesi gerekilen tek unsur, yaşanılanlar akılda kalacaktır. Beynimizin küflü, rutubetli bir köşesine sığınacak ve orada hatırlanmayı bekleyecek. Her anı, hatırlanıp, tekrardan yaşanmayı isteyecek. Yaşamak dediysem; bir hatıranın aynen bir gün içerisinde olması değil. Hatırlandığında o günün içerisinde bulunması, insanın o anıyı tekrardan yaşama istediğidir, taklit etme arzusudur.
Düşünülüp üzerinde durulduğunda bu işi başaranlarda olmuştur. Şimdilerde moda dediğimiz gereksiz şey, öncelerden normal insanların, yaptıkları normal veya anormal işlerdi. Yani o önceki olan her şey bir hatıra olduğuna göre, gelecekte de tekrarlanıp, taklit edilmesi olayı bir hatıra olmaktan çıkarır; tam tersine o gün haline getirir, şimdiki zaman kavramı içinde başkalarının da hatırası olup gitmiştir.
Yüksek ihtimalle yaşanılan süre içerisinde, hatıralar hep böyle kendilerini tekrarlayacak ve başka insanlarında anısı oluverecek.
Mesela Napolyon 1812 yılında Fransız devletinin en güçlü döneminde Rusya ile sorunlar yaşadığı için 800 bin kişilik bir orduyla saldırmış ve Moskova’yı almıştır fakat Rusların aniden Rusya’nın en iç kesimlerine çekilmesi ve güçlerini toplamasıyla. Bu yetmezmiş gibi kışın bastırması ve Fransız askerlerinin bu kış şartlarına uygun olmaması gibi birçok nedenler Napolyon’un ordusunu büyük bir sıkıntıya düşürmüştür.
Söz gelimi; bu şaşalı, bu iddialı ordu çoğu yerde savaşmış, Afrika sıcağını bile görmüştür, birçok orduyu yok etmiş ama böylesi bir soğuğa dayanamıyordu. Ordunun sığınacak bir yeri bile yoktu. Rusların çekildiği yerleri de yakıp yok etmesi onlara hiçbir ikmal kaynağı bırakmıyor; ölmeleri için her türlü ortam sağlanıyordu. Bu durumu fark eden Napolyon, Ruslarla savaşı sürdürürken ordunun çekilme emrini veriyordu. Bu çekilme mi kaçış mı belli değildi, bir yandan ‘İvanlar’ bir yandan soğuk, resmen bir kaçışın ve kıyımın ortasına sürüklüyordu. Napolyon büyük ordusunun çoğunu burada kaybediyor ve buda yıkılışına kadar peşini bırakmıyordu.
129 yıl sonra bu olayın neredeyse aynısı başka kişilerin başka milletlerin ve o zamanlar dünyanın en güçlü ordusunun başına geliyordu. 1941 yılı Hitler emrini veriyor ve Barborossa adlı Rusya’ya saldırı harekâtı başlıyordu. Rusya’nın büyük bir bölümü alınıyor ve neredeyse yıkılma aşamasına getiriliyordu. Ama Rusların yaptığı gene aynıdır; çekildikleri yerleri yakıp yıkıyorlar ve düşmana hiçbir kaynak bırakmıyorlardı. Ne su kaynağı ne, barınacak bir yer. Tek bıraktıkları kül olmuş bir sürü yapıt, bozulmuş tren yolları;
Tam anlamıyla ölüm, eziyet, kıyımdan başka bir şey değil.
Fazla değil daha 1941 yılının kışında her şey belli oluyordu; o her yerde savaşmış, o her orduyu dize getirmiş, o her şarta uyum sağlayan ordu -48 derecelere dayanamıyor ve çamur içinde boğulup gidiyordu. Müthiş panzer birliklerinin paletleri sonbaharda çamura batıyor. Kışın ise mazotları bile donacak vaziyete geliyordu.
Evet, bu dünyayı dize getirmiş ordu doğa kanunlarına karşı koyamıyor ve 2-3 yıl içinde tamamen hakimiyetini kaybedip çekilmeye başlıyordu. O nasıl bir çekilmedir, kaçış mıdır belli değil. Soğuktan donanların haddi hesabı yok.
Bu yenilgi doğrultusunda devlet güçsüz düşüyor ve Hitler’i hayatının sonuna kadar izleyecek bir sonuç oluşuyordu.
Bu ve bunun gibi bir sürü örnek verilebilir. Tarih kendini tekrarlar, tarihin kendini tekrarlaması için gereken bütün şartları insanlar büyük bir uğraş ile yapmaya çalışır.
Tarih tekerrür eder, tekerrüre karşı koymanın tek yolu tarihten ders almaktır.
YORUMLAR
Tarih tekerrür eder, tekerrüre karşı koymanın tek yolu tarihten ders almaktır.
ne kadarda doğru..bizim tarihimizdede buna benzer acılar yaşanmıştır..kars sarıkamışta 90 bin askerimiz donarak şehit olmuştur..umarım ülkemizi yönetenler bu acı olaydan ders çıkarıp aynı hataya düşmezler..
önemli bir konu faydalı bir yazı.. teşekkürler üstad..