- 974 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Durakta Aşk
...durakta beklerken biri gelir karşıdan, gözlerinde bir şimşek çakar, sonra dolanır etrafında bir kedi... Kafanı başka yere çevirirsin, belki ne hoştur, ama ne gerek var şimdi, sırası mı, yerimi burası? dersin. Yollarda ne geçişmeler terk ettim ben! bu durakta seni mi bekleyeceğim? Boynum tutulmak üzere kızlar hala gelmediler, kendimi ciğer gibi hissettiğim yetmezmiş gibi bu soğuk, bu rüzgar, daha yeni iyileştim zaten, dudaklarımdan ateşten kalma izlerle gel bir de gülümse şuna, işim yok sanki! zaten küskünüm ben sana aşk, üzgünüm! uzun zamandır ilk kez dışarı çıkıyorum, heyecanlıyım ama sana değil, sadece özlemişim Beyoğlu sokaklarını... eski bir aşkı anımsattığı için mi, ya da orada sen nefes alıp verdiğin için mi sanıyorsun, hadi be, git işine! ben bu kültür zenginliğini Nişantaşı’ nın homojen sokaklarında bulamıyorum da ondan.. Boynum tutulmak üzere kızlar hala gelmediler, resmen geceye kalmadan tüketildim bu sokak ortasında, aç mı bu insanlar yoksa? Hem sen benim önümden çekilsene, ben niye boynumu zorluyorum ki? Zaten hep biri bakar ne bilim siz utanıp gözlerinizi kaçırırsınız dimi? Aslında yüzünü yüzüne çarpmak var da neyse ki sen gözlerime bakıyorsun,hüznüme kayıyorsun yıldızlarını... Ben dilek tutmak istiyorum o an içimden kaçmasın bu yıldızlar hemen diye, ama nafile kaçırıyorum gerilere gözlerimi, hüznümü de alıp... bu defa göstermeyeceğim kimseye, sen de kimsin be? sokağın ortasında durmuş hüznüme sarkıyorsun! Zaten ben hem kendi adıma hem karşımdaki adına hem aşk adına düşündüm, konuştum... Off hala gelmedi kızlar, eldiven alıyorlarmış yoldan, üşümüş elleri... Çocuğun yanında melez bir çocuk daha var, çok mu tatlılar ne? Amaaan bana ne, defolup gitseler de rahatlasam, sapık desen değiller iki bağırıp çağırsam! Derken gelirler iki dirhem bir çekirdek... Çekingen bir gülümseyiş, tanışma memnun olma fasılları... Az önce sövdüğüm o değilmiş gibi... Nasıl da centilmen bir yaklaşım, özür dileyen ama başka şansım yoktu diyen nameler... Tam o sırada kızlar gelirler gülerek, hiç şaşırmamışlar, ne zaman boş kalmışım ki daha gece başlamadı, dakika bir... neyse biz kızlar skor gözüyle bakmayız böyle şeylere, işin şakası bir yana tanıştırdım onları, telefonlarımızı aldık... Onlar spordan geliyorlarmış, eve gittiler, bizde planladığımız gibi Taksime... Şimdi ne gerek vardı ki böyle bir şey yaşamama? Hani hiçbir şey tesadüf değilmiş ya hayatta...Boynumu o kadar çevirdim nafile, kader işte! ya da nedensiz bir enstantane? İlk değil bu sonu güzel bir hikayeye bağlanmayan sahneler... Birleştirirsen bir fotoroman olur bu karelerden... Bunun uçağı var, asfaltı var, otobüsü var, taksisi var, dolmuşu var, sahilde yürüyüşü var...var da var... Kısacası her şey anlamlı değil filmlerdeki gibi, o anlamı yaratmak bizim elimizde... Objektife tesadüfen giren bir yüz, bir obje bir manzara gibi... oradan bir hikaye çıkardı belki içimde başka bir hikayenin yorgunluğu olmasaydı, elimdeki kitabı yarım bırakıp başka bir kitaba başlamak gibi... Belki o beni arayacak açmayacağım, açacağım belki ama sonra aramayacağım... Kafamda yolda biriyle çarpışma senaryosu yoktu ki, doğanın kendi senaryosuydu... Hiç düşündünüz mü doğa ile savaşırız biz hep... kendi senaryolarımızı yaşamak isteriz, ama bazen de akışına bırakıp izlemek isteriz kendimizi... Geçmişinle için geçmişse, iç içe geçmişse geleceğinle geçmişin anları çöpe atıyorsun, replay tuşuna basıyorsun ve kaldığın yerden aynı şarkıyı defalarca dinlemeye devam ediyorsun... Enstantaneler... Çok eğlendik o akşam...Yine genç bir ihtiyar bize küçük kızları bara almıyoruz espirisi yaptı, gülüştük... duraktaki sadece bir fotoğraftı, gerçek olan içimdeki şarkıydı, geceyi baştan bitirmiş geçmişe dönüp replay tuşuna basmış aynı şarkıyı dinliyordum; Aklımda hep yine görmek, yine öpmek, filan...