- 688 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ölüme götüren sır
…..Kimi insanlar konuşurlarken derler’ ki, ben kadere inanmam. Kader bir insanın elinde olan ve akıl mantık yoluyla değiştirilmesi mümkün olan bir şeydir derler. Bense hiç böyle düşünmüyorum. İnsanların hayatında başına geleceklerin ne olacağı ve nerede ne zaman olacağı daha doğmadan yazılmıştır diye düşünüyorum.
…..Şimdi burada öyküsünü anlatacağım olay, sanırım bunun gerçek bir ispatıdır. Şehrin birinde evlenme çağına gelmiş askerliğini yapmış işi gücü olan bir genç vardır. Bu gencin adına Hüseyin dendiğini söylemişlerdi bu gencin başına gelenleri bana birileri anlatırken.
…..Bu bana öykünü anlattıkları Hüseyin, zamanın birinde bir gün gezerken güzel bir kız görür ve gördüğü bu kızın güzelliği karşısında vurgun yemiş gibi olur ondan etkilenir. Ona birden âşık oluverir. Artık bizim âşık Hüseyin o günden sonra, gece gündüz demeden bu gördüğü güzel kızın hayalleriyle yaşamaya başlar.
…..Hep fırsat kollar onunla bir gün tanışmak ona olan aşkını ona anlatabilmek ve ona sevdiğini söyleyebilmek için. Ama başlangıçta bir türlü fırsat bulamaz. Aradan günler ve hatta aylar geçer, bir gün bir tesadüf sonunda bununla tanışma fırsatı bulur. Sonunda bu kız ile tanırlar. Başlangıçta sıradan oradan buradan yaptıkları geyik muhabbeti denen gereksiz konuşmalarla laflarla bunların tanışmaları sona erer.
…..Ama içini sevdiği kıza ilk tanışmalarında açamayan yüreğindeki biriktirdiği sözcükleri ona dökemeyen bu Hüseyin, bir gün bu yüreğindeki halledemediği sorun yumağı haline gelmiş sözcüklerini bir fırsat bulup’ da nasıl dökeceğini düşünür dururdur.
…..Bir gün yine karşılaşırlar bir yerde bu defa sevdiğini söylemek istediği kızın yanında onunla dolaşan bir başka arkadaşı vardır ve içini dökmek istediği deli gibi âşık olduğu güzelliğinden etkilendiği kız orada yalnız değildir. Yine onunla istediği gibi konuşamaz ve yüreğindekileri söyleyemez aralarında konuştukları birkaç hal hatırdan biraz geyik muhabbetinden sonra oradan ayrılırlar.
….Bir gün Hüseyin bu durumu evdeki annesine anlatır. Annesi onu dinler ve oğlunun âşık olduğu bu kızı gizliden, gizliye araştırmaya soruşturmaya başlar. Bir de ne duysun oğlunun deli gibi âşık olduğu bu kız bir başkasıyla sözlüdür ve yakında onların nişanları arkasından da duyduğuna göre düğünleri olacaktır.
…..Annesi oğlunu karşısına alır ve gerçeği oğluna anlatmaya başlar. Duyduğu her şeyi söyleyince, Hüseyin’in dünyası alt üst olur ve birden yıkılır.
….Aradan üç beş yıl geçer geçmeyi geçer de, Hüseyin bu kızı aklından hiç çıkaramaz. Onun güzelliğini onun konuşmalarındaki asaletinin hayalini kurar durur. Nerdeyse onu düşünmekten hasta olup yatağa düşecek hale gelir. Bir ara bu çok beğendiği kızla evlenemediği için intihar etmeyi bile düşünmeye başlar. Neyse’ ki Hüseyin dini bütün ve ayrıca yaşamayı’ da seven biri olduğundan, böyle bir işin acizlik olacağını bir gün karşısına bir başkasının çıkacağını da düşünerek böyle düşüncelerin içinden kendini sıyır atar.
…..Aradan çok zaman geçer bir gün Hüseyin annesinin isteği üzerine bir başka kızla tanışır. Tanıştığı bu kız, Hüseyin’ in gözünde pek güzel değildir fakat ailesinin gözünde huyu güzel olan iyi olan biridir. Ailesi bununla evlenmesini istemektedir. Kız da Hüseyin ile evlenebilmek için can atmaktadır.
…..Hüseyin başlangıçta ailesinin bu isteğini kabul etmez. Onunla evlenmemek için ne zaman evlerinde bundan konuşulsa ailesine kızar ya da evini terk eder gider.
…..Bir gün Hüseyin kendince karar verir ve kendisini devamlı rahatsız eden kendisiyle buluşup konuşabilmek için adeta can atan çeşitli bahaneler yaratan ailesin de istediği bu kıza, bir daha kendi evlerine her hangi bir bahaneyle gelmemesini her zaman yaptığı gibi telefon falan edipte, kendisini’ de rahatsız etmemesini söylemeye karar verirdir. Fakat Hüseyin bu isteğini ne yapabilir ne de uygun zaman bulup bunu gerçekleştirebilirdir.
….Kız dersen hala bununla konuşabilmek için evlerine gidip gelmeye ya da gidemedikleri zamanlarda ise bir bahaneyle Hüseyin ile konuşmaya devam ederdir. Hüseyin ‘in ise adeta dili basireti bağlanmıştır. Yüreğindekini söylemek istese de onunla konuşmak istese’ de bir türlü onunla evde ya da başka yerde karşılaştıklarında buluştuklarında kendisiyle evlenmeyeceğini ona söyleyemez. Buluştuklarında ya da telefonda falan konuştuklarında onun hakkındaki düşüncelerini söyleyeceği yerde evlenmeyi istemediği bu kıza yine de ümit vermeden de edemez hale gelir.
….Zaman, zaman bunlar bir araya gelip buluşmalarında Hüseyin onun kendisine olan aşk dolu bakışlarından sonunda etkilenir ve nihayet bununla evlenir ve balayına çıkarlardır.
….Güzel bir tatil beldesinde bal ayı yaparken bir gün Hüseyin eşinin kendisinden gizli olarak bir arkadaşına yazdığı bir mektubu görür, ve gizlice açar onu okur. Mektupta okuduğu kelimeler onu şok eder. Sanki hiç görmemiş hiç okumamış gibi mektubu yerine koyar. Ama bu mektup gideceği yerine gitmiştir.
…..Günler aylar ve nice yıllar geçer fakat bu unutulması mümkün olmayan mektuptaki kelimeler Hüseyin’i yaşadıkları zamanın eşine yaklaştıracağı yerde daha uzaklaştırmıştır. Hüseyin istediği mutlu yaşamı bir türlü bulamaz.
…..Ne bunların zaman içinde dünyaya getirdikleri çocukları bunları mutlu etmeye yeterdir, ne de bunların beraber yaşadıkları zaman içinde elde ettikleri servetleri bunları mutlu etmeye yeterdir. Ne de zaman, zaman fırsat buldukça kendilerini eğlendirecek zamanlarını hoş geçirtilecek özel günleri yeterdir. Aralarındaki anlaşmazlıklar uçurumlar gittikçe büyümekte zaman bunlara ilaç olacağı yerde zehir olmaktadır.
…..Hüseyin yaşadığı hayattan iyice bunalınca, içinde hala var olan intihar etmeyi yeniden düşünmeye başlar ve bu konuyu zaman, zaman arkadaşlarına da açar yaşadığı hayattan bunaldığını söyler. Bir gün bunu gerçekleştirmek amacıyla akşamüzeri iş çıkışında gider bir yerde doyasıya içki içer. Tam kafası sarhoş olunca kalkar biner arabasına yola çıkar.
…..Gittiği yollar virajlıdır ve deniz kenarında uçurumları olan bir yoldur. Tam gaz yolda giderken, arabasının burnunu birden uçurumdan yana çevirir ve altındaki hızla giden araba uçurumdan uçarak denizin kıyısındaki kayalıklarda paramparça olur kendisin bile ne kemiği kalır, ne de mezara gömülecek bir eti kalırdır. Nedeni tam olarak hala bilinmez ama bu kişinin sırrıyla beraber bir hayatı nihayet son bulurdur.
26. Şubat. 2013
Ahmet Yüksel Şanlı er
Antalya
Âşık olanlar bilirdir.
Aşk, bazen ölmektir bazen de, ölüp, ölüp dirilmektir.
Kalbini dolduran aşk gerçek bir âşksa.
Aşk, bir sevdadır, bazen tamiri olmayan yıkımdır,
Ve sürünmektir, uğrunda ölebilmektir
Ateş, bacayı sarmışsa;
Aşkı tatmışsa bir gün yüreğin,
Yıllar geçse’ de aradan, yine de çıkmaz kalbinden.
Kalırdır o, aklının bir köşesinde,
Hep, gizli, gizli...
Gün gelir, anarsın hayaller kurarken
Ve gün gelir, ağlarsın.
Senin yüreğindeki aşk, deşelenip alev almışsa;
Ya bir de, kadere boyun eğdiysen.
Bak işte o zaman olurdur halin yaman.
İşin çıkmaza girmiş olur gayrı
Çık çıkabilirsen işin içinden.
Çekmeye çalışırsın geçmişi sinene, elinden bir şey gelmeyince.
Sen hep kendini üzersin.
Ve değişmez kaderin, sen ne kadar uğraşsan.
Ve kaptırırsın sen kendini, değişmeyen kaderin uyduğun cilvesine.
Sen yaşamaya çalıştığın ömrün boyunca;
Olur ya bir gün bunalsan hayatından
Neler geçer, neler işte o zaman, gör bak senin zavallı aklından
Değiştiremezsin, doğuştan yazılan kaderini
Uğraşsan.
Ve sen dersin hep ben ne yapsam.
Olurdur düşüncen, aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık hesabı
Sen kendini olmaza kaptırıp düşünüp durdukça;
Bazı tesadüfler vardır.
Yıkardır bu tesadüfler insanı, küllenmişse içindeki aşkın
Fakat iş işten geçmiş olur,
Yine de sen acaba dersin, onda kalmıştır’ da aklın.
Umudunu körlerler, söndürürler, bir bakmışsın ederler şaşkın
Ve sen yıllar yılı ağlarsın.
Aklının bir köşesin hala o aşk bulundukça;
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.