KALBİMDEKİ SEN
15.01.2013
KALBİMDEKİ SEN
Seni öyle saf bir kalple sevdim ki ben, dilim varmadı kimselere söylemeye. Gecelerim gündüzlerim şaştı, göz bebeklerim erişemez oldu sabahlara.Sen başını koyarken o
yumaşacık yastığına, geceler benim en büyük düşmanımdı, hüznümünse tek ortağıydı.İçime gömdüm sevmelerimi sırf sen üzülme diye.Sözcüklerim kalbimi deldi geçti, ama ben
yine de haykıramadım sevgimi.Varsın bu sevgi yıllarımı alsın, saçlarıma aklar düşsün bu uğurda, yine de bu yüce duyguyla severim ben seni.Çocuk kalbi kadar temiz ve
kirlenmemiş koştum yüreğine.Okşamak istedim saçlarını, bağrıma basmak istedim o güzel gül yüzünü.İstedim ki her daim yanındayım bil, sonsuz sadakat ve aşkla.Senden
başka ne öncem vardı, ne de sonram.Sen benim son durağımdın.Her ne kadar bindiğim gemiden atılsam da.Kızamam sana, sadece severim nakış gibi işlerim sevdanı yüreğime,
ipek gibi akıtırım duygularımı ama incitemem kalbini.Senin yerine de ağlarım yeter ki sen mutlu ol benim kalbimin prensi.Gözlerin yarınlara umutla baksın.Ben bu sevda
ateşini sensiz de yaşatmasını, içimde eriyip tükenmez bir volkan gibi yakmasını da bilirim.Benim kimselere anlatamadığım sonsuz sevgim, senin cennetinde boğulmak
isterim ebediyette.Her ne kadar sevilmesem de senin sevgi yolunda kayboldum.Rotamı bulamadım,yolumu şaşırdım çıkmaz bir girdaba girdim, acı sözcüklerinle silkelendim
.Ama inanamadım birtanem.Karşımdaki aşkımın gerçek sevdiğim olduğuna inanamadım.Yabancıydı; benim tanıdığım yüreği temiz adam değildi bu kelimeleri söyleyen, beni can
evimden vuran.Vicdan azabının tohumları yaktı içimi önce, hırpalandım ve hırpaladım.Canım yandı, ızdırabın en büyüğünü tattım başta bu basitliğe inandım, nefret etmek
istedim senden.Beceremedim be ay yüzlüm, öğrenemedim nefretin dikenli yolunu, sadece sevgimi akıtmayı bildim, ince kalbim nasır bağlayamadı.Aksine kabuğundan sıyrılıp,
şefkatin dönemecinde yeniden aktı ve sel oldu çağlayan misali.Ama ne yazık ki senin kurduğun senaryo da kendimi kaybettim.Sahneyi yazan sendin, bana düşen rolümü
inandırıcı bir şekilde oynamaktı, sürdüm kendimi senin yokluğunun matemine.Yakıştı mı bilemem kendime, ben hiç yalan yüz takınmadım ki şu hayat çizgimde, becerebildim
mi sahteliği, söyle ey sevgili..Kendimden sıyrılmasını da öğrendim bu hayat oyununda, acıları içime gömüp gülmesini de öğrendim, sırf senin o gül yüzün gülsün diye
sevdiceğim.Sevmelerimi sakladım, kalbimin köşesine yazdım, her bir mısraya aşkımın ince sızısını biriktirdim, sayfalarına döküldü saf gözyaşlarım, kapağını sen
yaptım.Adının harfleriyle süsledim her bir yaprağı.Sen benim yaşam pınarımdın içime çağlayan gibi akan.Seninle beslenirdi bu ince ruh.Bağrımdaki hıçkırık sesleriyle,
suların çekilmesini de öğrendi bu yürek.içimde kanayan yaram, yüreğimin ince sızısı, sensiz gecelerde çok üşüdüm ben .İstedim ki üstümü örtesin ruhunla,sözcüklerin
gecelerimi süsleyen mısralar olsun.Ve ben hep senin gözlerinin hapsinde kaybolayım.Çok şey istemedim ki, fikrimin ince gülü, tek bir yakarış, ben de seni sevdim
sözcüğü.Bu benim senden aldığım en anlamlı hediye olacaktı.Ve ben başaklar misali sıra sıra sen kokacaktım, koşacaktım kollarına sonsuzluğun denizinde kaybolacaktım
seninle.Dağlarda açan gelinciğin olup sana akacaktım, sonsuz sevginin doruğunda.
Söylediğin o sözcükler yok mu; inandım, sildim senden kalan her bir anıyı ve bana seni hatırlatan her bir kişiyi hayatımdan çıkardım.Sandım ki kurtulurum
girdabından, içimden atınca arınırım, sanki seninle hiç varolmamış gibi...Yeri geldi yanlış anlaşıldım anlatamadım kelamımı, kelimelere dökemedim içimdeki
yetimsizliği.Sadece sustum, anlaşılamadım.Boynu bükük, yaralı bir serçe misali, kayboldum sensizliğin acı verici boşluğunda.Kanadı kırılan bir melek oldum, sürgün
yedim.Cezam senin mis kokulu cennetinden uzaklaştırılmaktı,sensizliğin ateşiyle yandım, yüreğim tuz buz oldu,binbir parçaya bölündü.Izdırabın dayanılmaz ağırlığında
ezildim. Sandım ki gökteki yıldızlar gibi kayarım, yok olurum.Ne yazık ki geç de olsa kendimi kandırdığımı anladım.Senin acımasız sözlerine inandım.Senin saf
gelinciğin kandı bir kere ve kırdı seni, incinmişliğin verdiği yükü taşıyamadı omuzlarında.istedi ki, senin de canın yansın ama yine de yapamadı, senin için acıdıkça
onun kalbi kan ağladı.Sözcükler tükendi,sensizliğin kuytularında diz çöküp, dayanılmaz yenilginin yüzüyle savaştı.Senin ikiyüzlü olduğun gerçeğini fısıldadı durdu
kalbine.Ama kabul edemedi, inanamadı kalbinin köşesine taht kuran adamın riyâkarlığına. Çok sonraları anladı, sen itiraf etmesen de kalbinin derinliğinden gelen ses
fısıldadı hakikati. Bildiğim tek bir gerçek vardı o da benim sevdiğim, biricik aşkım bu kadar basit olamazdı.Sonradan anladım,yalan değildi bu sevmeler, belli ki ağır
gelmişti.Karşılıksız hiç değildi,yüreğim kana kana hep haykırdı.İçimden gelen vicdanımın sesi,yalan olamaz dedi bu gözlerdeki tebessüm...Gözler kalbin aynasıysa eğer,
bakışlarındaki sevgitomurcukları hep vardı.Gülüşün gülüşüme değerdi, dokunurdu benliğime, bir sıcaklık olurdu kalbimin köşesinde.Isıtırdı bakışların içimi, yüreğime
işlerdi o sevgi tomurcuğu açmayı bekleyen goncaya dönerdi.Menfaatsiz sevmelerin kucağında sana doğru yol alırdım.MAsumiyetimle sarılırdım,ellerin ellerime kenetlenir
ve içine akardı söyleyemediğim herbir saf arzu...Omuzunda son bulurdu sevginin durakları, sen ve ben müziğin mateminde hülyalara dalardık.Omzun yatağım olur,yıldızlar
da kaybolurduk.Gökyüzündeki ay bile şahit olurdu, benim sana karşı hissettiğim duygularımın rengine.
Ne yazık ki anlamadın sana karşı olan saf, boynu bükük mağrur aşkımı.Sevgim yüreğine erişemedi,yitik bir sevda masalına döndü. Sen beni sonsuz müebbet hapsine
vurdun.Yİne de gıkım çıkmadı.sustum, valizime topladım tüm yaşanmışlıkları sırtlandım, ama bu seferde sevgimin yoğunluğu altında büküldü omuzlarım ve gözlerim sel
oldu, sisli bir gece de yürüdüm, o sonsuz sensizlik girdabına doğru.Oysa ki okyanuslar kadar derindi kalbimdeki yerin.Ağlayışların ağlayışlarıma karıştığında,
sesindeki buğuyu, ciğerlerinden taze ılık nefesimle söküp almak isterdim. Senin canın yandığında; benim içim acırdı.İsterdim ki saf bir öpücükle o yaraları
temizleyeyim.Bir çocuk misali dizlerime yatırıp okşayayım başını,sarsın bedenim bedenini sonsuz şefkatimle.Ne olur İzin ver, sarılayım ve sevgimi haykırayım delice,
ruhunun derinliklerine ineyim benim unutulmaz Sevdiceğim. Ne olur itiraf et ay yüzlüm, en çok benim yüreğim yüreğine yakıştı.
Duygu pınarında nefessiz kaldım, birikti yüreğimde sensizliğin dayanılmaz sızısı. Gözyaşlarımla süsledim yitik geçen her anımı, ayağıma kelepçeler vursan da, sen benim
rüyalarımdın, kavuşamadığım göz bebeğimdin.Kalbime söz geçiremiyordum,her defasında sana doğru yürüyordum.Sen bilmesen de ruhum seni çok sevdi. Hani öyle anlar vardır
ki kelimeler anlamsız kalır içindekileri dökemezsin, yalnızca susarsın ve gözler konuşur, kalbindeki inciler dökülür birer birer, zaman durur o vakit duygular akar,
sel olur.Onun coşkunluğuyla sarhoş olursun, aklına hükmetmez mantığın. Sadece akarsın duygu selinin yoğunluğunda kaybolursun o aydınlık yüzün karanlığında..Ama yine de
ne anlatabilirsin kendini ne anlaşılabilir beslediğin sınırı hudut tanımayan duyguların.Büyük sevmelerin girdabında kaybolursun.Saklanırsın kuytu bir köşeye, insanlara
göre yenilgidir, sana göreyse sevginin yüceliği.Sevdanın yenik düşmüş acizliğiyle bükülürsün. Ezilirsin ,taşımak istersin, taşıyamazsın tek başına. Cana can olsun
istersin bu yürek.Bilirsin ki bu sevda yükü senindir artık.Sırtlanırsın martıların sesleri yükselir gökyüzünde ve sen bu haykırışlarda ağırlıklarını bir bir atmak
istersin, hıçkırıkların karışır gökyüzündeki martı seslerine bir cesaretle adım atarsın, yapamazsın.Kıyamazsın.Çünkü o senin canının bir parçası olmuştur artık.Et
tırnaktan nasıl ayrılmazsa sende içindeki bütününden ayrılamazsın.Sendeleyip durursun, sen bile çözemezsin içindeki tutsaklığı.Esaretten kurtulamazsın çünkü yarım
kalan yarındır.Bilirsin ki onsuz bir hiçsin.O senin ılıyan nefesin sabah güneşindir.Rüzgarın kuvveti bile erişemez içindeki kasırganın dinmesine.İşte O vakit ağladıkça
dökülür içimin yangınları.Gözlerimin pınarı konuşur.
Bilemezdim bu denli büyük seveceğimi seni ben.Sana gökyüzün de bir taht kurdum, istedim ki sen erişilmez ol,Gökkuşağının renkleriyle dile getiririm tarifi mümkün
olmayan sevdamı.Yağmur bulutları bile kıskanır benim sana olan aşkımı.Şimdilerde; sonsuz sadakat denizinde boğulsam da, sen beni görmesende, seni içime gömüp kalbimde
yüceltip yaşatmasını da bilirim. İşte o vakit sana olan aşkım yeni filizler verir.Senin saramadığın bu teni kucaklar hayalin.Senin mazideki bakışlarından yıldızlar
çizip, onun parıltısını sulara aksettirmesini de bilirim ben, sonsuz aşkım.Senin hüzün çiçeğin, gelinciğin her daim çiçek açar senin o gül yüzünün hayaliyle.Gittiğin
yerde yeter ki sen mutlu ve huzurlu ol can özüm, gözünün yaşına kıyamadığım kar tanem.
EBRU ÜNVER