0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
509
Okunma
TİNERCİLER
İstanbul un pek çok semtinde özellikle de taksim ve şişli de sık sık ellerindeki üstüpüyü burunlarından içine çeken çocuklar görürüz.Bunlar genellikle altı ile on beş yaş arası çocuklardır.Her kes bilir ki ellerindeki üstüpüye tiner damlatılmıştır.Bu tazecik çocuklar bu tineri ciğerlerine çekerek kendilerini başka bir dünyada hissedip zehirlemektedirler. Bu sarhoşluk içerisinde kendilerini tutamayarak pek çok olaylara karışırlar.Taksim de tramvaya asılırlar,taksilere sarkılırlar. Özel arabaların önüne çıkarak gelip geçenlerden para isterler.Vermeyen olursa tehdit ederler.Genellikle ceplerinde hep bir kesici alet vardır, gerektiğinde hiçbir şey düşünmeden bu aletleri kullanarak olmayacak olaylara karışırlar. Bazen de bunlara geceleri şişlinin ana caddesinde rastlarız, iyice tiner sarhoşudurlar, para isterler vermezseniz mutlaka bir olay yaratıp sizi taciz ederler.Üstelik pek çok görevlinin önünde olur bu olaylar. Nedense bu insanlara görevliler pek müdahale de etmezler.
Oysa bu çocuklar, hep parçalamış ailelerin çocuklarıdır.Ya anneleri veya babaları ölmüş sağ kalanı bir başkası ile evlenmiş, yeni yani “cici” anne ve baba bu çocukları istememiştir. Ya anne evi terk etmiş baba da sahip olamamıştır veya baba içkiye kumara dalmış anne evine sahip çıkamamıştır. Ya da doğudaki törelerin yarattığı ikilem içinde ailelerinden kopup bu yollara düşmüşlerdir.
Bu çocuklar bazen büyük olaylara da karışmaktadırlar.Cinayet işlemek gibi. Çünkü bunların sığınacakları bir yuvaları bir yakınları bir candan dostları,üstelik bir sevenleri de yoktur. Sevgisiz yaşamak sanki onların kaderleridir. Ne bulurlarsa onu yerler. Gelip geçenlerden istedikleri paralar ile karınlarını yarı aç yarı tok doyururlar ve gece de ya surlarda, ya parklarda ya bir çöplüğün köşesinde yatıp kalkarlar.Genelliklede yıkık binaların harabelerin bir kuytu köşesini çöplerden buldukları yatak ve yorganlarla barınma yeri yaparak oralarda yaşarlar.
Bu çocuklar bu toplumun kanayan bir yarasıdır. Bunlar bu toplumun yani bizim çocuklarımızdır, her ne olursa olsun onlara sahip çıkmak bizim görevimiz olmalıdır. Yada bu insanlara sahip çıkmak sosyal devletin görevi olmalıdır.Belediyeler başta olmak şartı ile milli eğitim bakanlığı, içişleri bakanlığı,imar ve iskan bakanlığı, belki başka bakanlıklar gibi bazı ünitelerin el ele vererek bu çocukların eğitilebileceği bir okul, bu okulun yanında yatıp kalkabilecekleri bir yurt yapılabilir. Buralarda bu insanların sosyal ihtiyaçları karşılanabilir ve bu insanlar sevgi ve şefkatle eğitilip devletin ünitelerinin bazılarında istihdam edilebilirler.
Bilmiyorum bunu yapmak o kadar zor mudur? Devletimiz bu imkanlardan yoksun mudur? Yada biz duyarsız bir toplum mu olduk ki bu yavrular sokak ortalarında tiner çeker dururlar ve biz bakar dururuz.Bazen üzüntüyle,bazen kızarak, bazen de gözlerimiz yaşararak.
Bütün duyarlı kesimlere bunu hatırlatmak istedim.İnsani bir görev olarak. Çünkü biz çok şeyi halledebilecek çok güçlü bir toplumuz. Yoksa ben mi öyle sanıyorum.
Hüsnü Sönmezer 20.şubat.2013