0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
571
Okunma
---Anne dedi,küçük kızım.
---Evet yavrum!
---Kuşlar hiç üşümez mi?
---Üşür dedi,annesi.Kuşlar da üşür elbet!
Kızım, daha dört-beş yaşlarındaydı.Pencere önünde oturuyor,sokağa bakıyordu.
Ben kitap okuyordum.Yan gözle de onlara bakıyordum.Kızım, konuşacak birini bulduğu için habire soruyordu;
---Madem üşüyor da neden onları evimize almıyoruz?
---Alamayız dedi,annesi.Biz buyur etsek bile onlar eve girmez.Dışarıya alışkınlar.Onun için kapalı yere gelmezler.
Allah’ın hikmeti işte…Tam o sırada bir kumru geldi.Pencerenin önüne kondu.Camı tıklatmaya başladı.Kızım hayran gözlerle kumruya bakıyordu.Birden döndü;
---Camı açalım dedi,kuşu içeriye alalım.Yazık güzel kuşa.Bak içeri girmeye çalışıyor.
Pencereyi açmak için mandala uzandı.Hanım bağırdı;
---Açma!..Kuşu uçuracaksın!Dokunma hayvana…Orada ne güzel vakit geçiriyor.
Kızım geri çekildi.
---Yazık dedi,hayvan üşüyecek.
Kumruların çifte gezdiğine o zaman şahit oldum.Bir kumru daha geldi.Yanına kondu.O da eşi olmalıydı. Onun için atalarımız;”Çifte kumrular gibi!” tabirini kullanmış olmalılar.
Kızım;
---Bak anne, iki tane oldular…Annesi ses vermedi. O konuşmaya devam etti…Canım kuşum,cici kuşum.Gel seni sveyim.Annesine bile bakmadan pencereyi açtı.Bunu çok acele yapmıştı. Ne hanım ne de ben “Dur!”diyemedik.Kumrular,korku ile uçup gitti.
Kızım;
---Benim güzel kuşum,cici kuşum,ben sana ne yaptım şimdi?..Uçmasanız size ekmek ve su verecektim.Sizi güzel güzel sevecektim,dedi.
Kumrular çoktan uçup gitmişti.Ben tekrar kitaba daldım.Kızım can sıkıntısı içinde dışarı çıktı.
Kemal DOĞANAY