5 DAKİKA
5 DAKİKA
Bu bir geçekti aslında. Kimsenin dikkate almadığı bir gerçek ve milyonlarca kişiyi zehirleyecek bir gerçek.
Gençlik, olgunluk, yaşlılık… Zaman hızla akıp gidiyor. Herkes kendi derdinde, uğraşında. Kimileri mutsuz, umutsuz; kimileri ise tam tersi. Bir nefes almakla başlıyor hayatımız, koptuğumuz annemize göbek bağından, şimdi daha bir bağlı oluyoruz ve bilmiyoruz hayatta bizi o “bir nefes” in ayırabileceğini sevdiğimiz insanlardan.
Şöyle başlayım hikayeye önce sizi köyüme götüreyim, o temiz havalı, yeşil, cıvıl cıvıl köyümüz. Eski yıllarda daha bir renkli tabi ki. Çok da eskilere gitmeyelim. Sadece annem bana hamile kısmından alayım size hikayeyi. Ben annemin karnında futbol oynarken bilemezdim annemin vitamin eksikliği çektiğini benim yüzümden. Onun toprak duvarlı eski evimizde, yağmur yağdığı zaman mis gibi kokan o toprak duvardan canı çekeceğini bilemezdim. Doktorun verdiği ilaçları kullanan annemin hala duvardan bir parça alıp yediğini bilemezdim. Şimdi biliyorum ve keşke diyorum; keşke o topraktan yemeye devam etseydin de anne, o melete bulaşmasaydın diyorum.
Annem çok cana yakın bir insandır, onu sevmeyen yoktur çevremizde. O benim yıllanmış şarabımdır. Çocukla çocuk, çocuklarıyla dost olabilmiş bir annedir. Neşenize neşe katar, hüznünüze ortak olur. Herkesin annesi ayrıdır tabi ki ama benim annem bambaşka. Aramızda değişik bir bağ var annemle benim. Sevgili gibiyiz tabir-i caizse. Kavgalarımız bile belirli biçimlerde olur aslında kazanan hiç olmaz sonuç hep berabere, mutlu biter. Annemi anlatmayacağım tabi ki uzun uzun. Satırlar yetmez anaları anlatmaya bilirim.
Dedim ya annem çevresinde çok sevilir. Bir düğünde mutlaka adı geçer “Beysun abla nerde?”diye..İşte yine bir düğün zamanı annem yine düğün yerinde. Doğaldır ki teyzesinin oğlu evlenecektir, Sinan abim. Ama bu seferki düğün bizim kırsal veya salon düğünlerinden farkıdır, farkı, düğün için kız evine yani Konya’ya gidilecek. Tarsus’taki işler halledilip buradaki düğün yapıldıktan sonra yola koyuldular. Ben ve babam gitmedik düğüne zaten yer de yoktu ve ne tesadüftür ki o gün babamın doğum günü. Ben de babam için pasta aldım teyzemlerde oturup çayla birlikte yeriz diye planlamıştım. Gitmeden önce dolabı açtım su içmek için ve daha iki gün önce topladığımız kilifoslar (bizim oralarda yenilebilir sarı mantara verilen ad) duruyordu orda. Ormana, çok sık ormanlara girip çıkmıştık onlarlı bulabilmek için. Hatta ablam ve annem yılan bile görmüşlerdi. Küçük boz bir yılan. Ezdik başını büyük bir grurla Mehmet abim ve ben. Çok kalabalıktık ve iki araba ki birisi küçük bir dolmuştu geziniyorduk. Annemle ben sahte bir şekilde bağırıyorduk: “Bulduuuuk!” diye ve sonuna “Galiba” diye ekliyorduk hemen. Eğlenceli ve yorucu bir gündü -bu yazımdaki ikinci “keşke”yi duymayı hazırlanın- ve keşke yorulmasaydık hiç diyorum şimdi kendi kendime.
Her şey normal oluyordu. Babam işten doğruca teyzemlere geldi, çaylarımızı içtik ben ve kuzenim oyun oynuyorduk bilgisayarda. Babam erken yatan birisidir, o benden erken ayrıldı teyzemlerden ve ben çarşıdan direk teyzemlere geldiğim için arabanın anahtarı bendeydi. Aradan çok geçmeden o telefon çaldı işte… Teyzem bana arabanın anahtarını sorduğunda aklıma gelen ilk şey babamın bu saatte nereye gideceği oldu. Teyzem telefondan işittiklerine şaşırırken bizi de iyice merak sardı. Hemen eve gitmem gerekiyormuş, annem rahatsızlanmış ve sağlık karnesi gerekliymiş. Eve geldim durumu babamda bilmiyordu tam olarak ve aslında her şeyi yolda öğrendik. O gün hayatım boyunca görmediğim bir şekilde yağmur yağdı, hayatım boyunca görmediğim kadar şimşek çarpması olmuştu. Giderken Konya’ya yolda doktorlar arıyor, sorular soruyorlardı annem hakkında. İnsan o ana kadar yakıştıramıyor annesini o soğuk odalara tâ ki o ana yani annenizi yatarken görünceye kadar yoğun bakım odasında. Ve 5 dakika görebilirsiniz lafı hiç bu kadar kısa geçmez sanırım hayatınızda.
5 dakika. Evet çok kısa bir süre gerçekten. Ama bazen bir şeyi, birisini sadece 5 dakika görmek için kimler nelerini feda etmez ki? 5 dakika düşünmek. Bazen yeter de artar bile.
Hikayenin devamı şöyle oldu, annemin beyin damarlarından birisi tıkandı, sebebi anlaşılamadı, vücudu felçlik geçirdi, konuşması güçleşti, ayağı ve kolu güçsüzleşti. Evet tüm bunlar da sadece 5 dakika içinde oldu. Ama o 5 dakika sonunda eski annem artık yoktu.
Annem şimdi sigara içmiyor, ama ömür boyu hap kullanmak zorunda büyük ihtimalle. Sebep bulunamıyor ama esas sebep o! SİGARA…
Sen böyle bir şey yaşamak veya yaşatmak ister misin?
Zamanın çok, düşün istersen bir 5 dakika…
Erdem Levent
Ailemi çok seviyorum…..