Bir insana iki türlü bilgi nasip olur : biri, başkaları tarafından verilen, diğeri ve en önemlisi ise, kendi kendine kazanılandır. -- gibbon
Sami Gök
Sami Gök
@samigok

DARBE + ERGENOKON + DONANMA ve MONTRÖ

24 Şubat 2013 Pazar
Yorum

DARBE + ERGENOKON + DONANMA ve MONTRÖ

5

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

800

Okunma

DARBE + ERGENOKON + DONANMA ve MONTRÖ

DARBE + ERGENOKON + DONANMA ve MONTRÖ

Değerli okuyucu, başlık muhteşem değil mi?

Neden böyle bir başlık? Bu başlıktaki konular arasındaki ilişki nedir?
Aşağıdaki yazım da tüm bunların nedenlerini açıklamaya çalışacağım.

Darbeler büyük çoğumuzun ya yaşadığı ya da bildiği bir askersel devirmedir. Genellikle de dünyada ABD Emperyalizmi tarafından desteklenen askersel devirmeler uygulana gelmiştir. Bazı istisnalar var elbet. Venezuella’da ki yönetim değişikliği bunların dışındaki en belirgin olanıdır.

Bizim ülkemizdeki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ABD Emperyalizminin direk talimatları doğrultusunda olan askersel devirmelerdir. Her iki askersel devirmelerde Faşist darbelerdir.

Ne yazık ki son beş yıldır da bir darbedir gidiyor. Fakat ortada darbe filan da yok. Ortada darbe olmasa da bol miktar da tutuklanma var.
Tutuklananların ilk partisini yazarlar oluşturdu. Başlarda asker yok.

Yazar olan Ergün Poyraz isimli bir arkadaş bir kitap yazdı. Musa’nın Çocukları, diye. Burada Erdoğan, Arınç ve Abdullah Gül ‘ün etnik kökenleri ile ilgili bazı iddialar ortaya attı. Kitap raflara konmadan, kitap hakkında fırtına koptu.
Arkasından da Ergün Poyraz tutuklandı. Arkasından başka yazarlar tutuklandı. Derken olağanüstü yetkilerle donatılmış bir savcılık ve bir mahkeme kuruldu.
İlginçtir ki savcılık Beşiktaş’ta Mahkeme Silivri’de kuruldu.
Yaklaşık ta 8 ay sonra Ergenekon ismi telaffuz edilmeye başlandı. Tam da bu sıralarda Silivri’deki mahkeme inşa edilmeye başlandı. Derken Ergenekon 1-2-3-4….12-13 gibi dalgalar la bir sürü insan göz altına alındı. Fakat gözaltına alınanların içlerine emekli olmuş askerlerden de iliştirilmeye başlandı. Sivil gazeteciler, İş adamları, Emekli olmuş veya göze batmış polisler derken tüm toplumsal kesimleri içine alan geniş bir yelpazeye yayıldı. Fakat daha sonraları, yani 3 yıl sonra bu Ergenekon davasının içine önce alt rütbeli emekli subaylar alınırken daha sonra ordu komutanları ve kuvvet komutanları da alındılar. Şimdilerde de iki E.Genel Kurmay Başkanının adı teleffuz edilmeye başlandı gözaltına alınacaklar diye.
Bu komutanların büyük bir çoğunluğu şu anda Silivri’de tutuklu, görev başında olanlar da Hasdal askeri tutuk evinde tutuklu.

İşte tam o yıllarda yani 2007 yılında önce Aydınlık Dergisi sonrada başka çevrelerin doğruladığı Türkiye’ye Pentagon kökenli 35 Amerikalının geldiği ve bu operasyonlarda görev aldıkları yazıldı. Gerçi bu sayı daha sonra 500 olarak revize edildi.
Gerçi ABD nin bu tür operasyonları askersel devirmelerle değil Adalet Bakanlıkları kanalı ile yapmaya başladığı yazıldı çizildi. Örnek olarak ta Gürcistan’da bir gecede 72 üst rütbeli subayın ordudan atıldığını ve tutuklandığını, böylelikle de Şakaaşvili’nin önünün açıldığı yazıldı. Bizde de Adalet Bakanlığı bu soruşturmayı yürütüyor. Bizim konumuz bu değil elbet.

Önceleri gözaltına alınan siviller çoğunlukta iken giderek askerlerin ön plana geçtiği ve hatta bunların içinde Deniz Kuvvetlerinden kurmay subayların öne çıktığı görüldü.

Bu durum beni bu konuyu irdelemeye yöneltti. Daha duyarlı hale getirdi. Oysa askeri darbeler sırasında en etkisiz olan komutanlık Deniz Kuvvetleri.
Çünkü Ankara’da deniz yok. Deniz gücümüz kasabalarda.
Askeri darbe sırasında en etkili olan kara ve hava kuvvetleri iken Ergenekon davasında en etkili gözaltılar Deniz Kuvvelerin den. Toplam 52 üst düzey kurmay denizciden 26 sının, yani % 50 sinin gözaltına alınması insanda ister istemez böyle bir düşünceyi ortaya çıkarıyor. Bende bunun nedenlerini araştırdım. İşte tam bu noktada Montrö (Montreux) antlaşması kafama takıldı. Bunu irdeledim. Şimdi bu konuyu açalım.

Montrö Boğazlar sözleşmesi 20 Temmuz 1936 da İsviçre’nin Montrö şehrinde yapılıyor. Görüşmelere, Türkiye adına;

Tevfik Rüştü Aras
Suad Davaz
Numan Menemencioğlu
Asım Gündüz
Necmeddin Sadak

Bulgar Krallığı adına; Nicolas P. Nicolaev – Pierre Nelcov,
Fransa adına; Paul Boncaur – Henri Ponsot,
Büyük Britanya + İrlanda + Hindistan İmp.luğu adına; Lord Stanley,
Avustralya adına; Stanley Melbourne Bruce,
Yunanistan adına; Nicolas Politis – Raul Bibica Rosetti,
Japon İmparatorluğu adına; Naotake Sato – Massa-aki Hotta,
Romanya Krallığı adına; Nicolas Titulescu –Constantin Contzesco-
Vespasien Pella
SSCB Adına; Maxime Litvinoff,
Yugoslavya Krallığı adına; İvan Soubbotıtch

Katılarak imzalamışlardır. Bu sözleşme tüm dünyada yankı uyandırmıştır.
Çünkü, bu sözleşme ile Boğazların ve Marmara denizinin hükümranlık hakkı Türkiye’ye geçmiştir. Lozan Sözleşmesinden 1936 yılına dek boğazların egemenliği Türkiye de değildir.
Bu Montrö sözleşmesi içerik olarak mükemmeldir. Bizim ülke çıkarlarına tamamen uygundur.

Boğazlar sözleşmesinde sivil ve askeri gemilerin hangi koşulda ve ne şartlarda boğazları kullanabilecekleri en ince ayrıntısına dek belirtilmiştir. Bizi burada yakından ilgilendiren askeri kısmıdır.
Hangi tür askeri gemilerin hangi şartlarda boğazlardan geçebileceği veya geçemeyeceği belirtilmiştir.

‘’ Yabancı deniz kuvvetlerinin savaş gemisi, en yüksek (Tavan) toplam tonajı 15.000 bin tonu geçemeyecektir,,

‘’ Bu gemilerin üzerindeki toplar, yüzer hedeflere karşı 105 mm yi, hava hedeflerine karşı olan topları da 75 mm yi geçemeyecektir,,

‘’ Kara Deniz de kıyısı olmayan devletlerin deniz kuvvetlerindeki gemiler üzerlerinde taşıdıkları uçakları kullanamayacaktır,,

‘’ Kara Deniz de kıyısı olmayan devletlerin deniz kuvvetlerindeki gemilerin toplam tonajı 30.000 tonu geçemeyecektir. Ancak insani yardımda bulunmak istediklerinde insani yardım amaçlı gemide 8.000 tonu geçemeyecektir,,

‘’ Kara Deniz de kıyısı olmayan devletlerin ne amaçla olursa olsun deniz kuvvetlerindeki gemilerini 21 günden fazla Kara Deniz de bulunduramayacaklardır,,

‘’ Boğazlar Türk hükümranlığına bırakılacak ve tahkimat (Yığınak) yapma hakkı Türklere bırakılmıştır,,

Montrö sözleşmesinin bütün maddelerini burada yazamayız. Buna sayfalarımız elvermez. Fakat sadece yukarda sıraladığımız maddeler bile ABD nin, Fransa’nın, İngiltere’nin deniz kuvvetlerini Kara Deniz’e çıkarmasının önündeki en büyük engelin Türkiye olduğunu görmekteyiz. Düşünsenize ABD nin dev uçak gemilerinin veya dev muhriplerinin Kara Denize açıldığını.
İşte bu sözleşmeyi uygulayacak olan yani hayata geçirecek olan T.C Deniz Kuvvetleridir. ABD nin önündeki en büyük engel bizim Deniz Kuvvetlerimizdir. İşte bu nedenledir ki Bizim Deniz Kuvvetlerinin üstünde kara bulutlar dolaşmaktadır. Elli iki üst düzey kurmay kadrosunun 26 tanesi neden tutukludur? Deniz Kuvvetlerimizin yatırımlarını kim yönetecektir veya kim koordine edecektir? İşte asıl soru budur.

Darbeler bahane edilerek Deniz Kuvvetleri ve Montrö Boğazlar sözleşmesi üzerinde oynanan oyun budur. Bu davadan yargılanan tüm subaylarımızın ve tüm halkımızın bu gerçeği görmesi gerekmektedir.
Sanırım yazının başlığının neden öyle olduğu anlaşılmıştır.
Bende darbelere karşıyım ama bir şartla desteklerim, eğer yapılan askeri darbe emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşıysa Venezuella örneğinde olduğu gibi o darbeyi sonuna dek desteklerim. Yani halkla beraber ve halkçı bir darbe olmak koşulu ile desteklerim.
Fakat bu yazı da yukarıda açmaya çalıştım mesele darbe nutku atılarak varılmak istenen hedef farklıdır.
Yani cambaza bak, oyunu oynanıyor.

Sami Gök
20/02/2011/AYVALIK

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Darbe + ergenokon + donanma ve montrö Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Darbe + ergenokon + donanma ve montrö yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DARBE + ERGENOKON + DONANMA ve MONTRÖ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sami Gök
Sami Gök, @samigok
6.12.2016 00:09:00
Üstteki yazıyı yazalı epey oldu ve bir arkadaşta uzun uzun bana karşı yazılar yazdı.Şimdi tesadüfen yeniden okudum ve güldüm.Zaman ne güzel bir hakem.O zamanın meşhur savcıları kaçtılar,hakimleri tutuklu.15 Temmuz kalkışmasını yaşadık.Zaman beni doğruladı.Ön yargılardan arınırsak pusulamız bilim olursa şaşma şansımız pek olmuyor.Şimdi bana karşı yazıyı yazan arkadaş ne diyecek merak ediyorum ama mutlaka bir diyeceği olacaktır.
ha
hasan1402, @hasan1402
27.2.2013 00:58:59
değerli dost
benim ufacık bir sistemime bu kadar yazmışsın
her şeyden evvel
ciddiye alıp yazdığından ötürü
sana teşekkür ne deyim
senin gibi uzunca yazmayacağım
hepsi bir kenarada 80 öncesini ve kimin nerede olduğunu bilmeden gönlümüzde kırıklıklar bitmez
ha dersen sünger çekelim amenna
ama kahpeliklerini söylemessek olmaaz
zıp deyim yüzseksen derece dönenlere biraz mesafefali olmak lazım derim
bunlar ulusalcımı???
gercek ulusalcı mustafa kemal
ve ono anlayan denizler
mahirler


tüm ülkemdeki muhalafete
seseleniyorum
bu ülkede kentsel dönüşüm altında
talan var...ve önce armutludan başlayacaklar
ama sizleri bizim yanımızda görelim
ha
hasan1402, @hasan1402
25.2.2013 01:41:49
dost iyi niyetinnden şüpem yok
uzuncada yazmışsın
ama yurtseversen
ki öyle algıladıdım ve yazıyorum
ilk önce vatan
yani bu devleti kuran ata ve ecdadımız
ki benim dedem var bu savaşın içinde .... kendim açımdan
ama ben bu ülkede hiç bir zaman vadandaş muamalesi görmedim
bazen dedeme kızdığım vakitler bile oldu
ama bunların hepsine rağmem
hala yurtseverim
bu ülke
bu yurt hepimizin
erolbasci
erolbasci, @erolbasci
24.2.2013 23:02:13
Biraz uçuk senaryo gibi geldi bana yazılanlar. Gerçi fikir jimnastiği olarak düşünürsek faydalanabiliriz bazı kısımlarından yine de. YUkarıdaki aydınlık gazetesi ile ilgili yoruma da katılıyorum. Ciddiye alınacak ve doğru kabul edilecek bir kaynak olmadığı biliniyor.Üstelik de manüplatif haberlerin kaynağı olarak biliniyor genelde. Maddi hatalar oldukça fazla yazıda bana göre. Darbe soruşturmalarını adalet bakanlığı niye yürütsün? Soruşturmayı başlatan ve yürüten savcılar ve yargıçlar. Daha da ilginci, süreci ilk başlatanlar da hep bundan önceki HSYK döneminde, yani o meşhur seyfi dedelerin etkili olduğu, kadir özbeklerin ve diğerlerinin etkin olduğu dönemde göreve başlatılanlar. Malum akp hakim ve savcı mesleğe almayı henüz becerememişti. yapılan sınavlar iptal ediliyor, mülakatta falan eski hsyk kendi ekibini hazırlıyor vesaire, bilinen süreç hepsi.Kısaca bu darbe ergenekon soruşturmalarını başlatanlar hep eski adalet düzeni HSYKsı zamanında mesleğe başlatılan ve özel yetkili mahkemelere atanan kişiler. Durum bana kalırsa, eldeki kanıtların artık mızrak çuval ilişkisindeki gibi artık örtülemeyecek derecede kuvetli olması. Adalet bakanlığının etkisi ise ancak bu süreçte yargıçların arkasında durması olarak belirtilebilir ancak. Hal böyleyken bu süreci yürüten savcıların yargıçların abd etkisinde güdümünde olduğunu iddia etmeye çalışıyor yazı ki, o noktada oldukça sorunlu görünüyor düşünce kurgusu.Sanki hiç darbe olmamış bugüne kadar, defalarca teşebbüsler olmamış, ülkenin kaynakları defalarca soyulmamış ülke geri bıraktırılmamış ama bazıları bu darbeler vasıtasıyla ülkenin tepesine yıllarca çöreklenmemiş gibi darbelere "gerçeküstülük" muamelesi yapmayı yadırgıyorum biraz. Dönemin yargılnan ve bir kısmı da mahkum olan kişiliklerinin söz ve eylemleriyle de sivil iradeye karşı davranışlarını, medyadaki yandaşlar eliyle hazırlanan ortamında hepimiz yaşıyoruz biliyoruz.Geçmişten 2 darbe örneğiyle kısıtlayarak "abd darbeler yaptırmıştı" diye örnekler verilmiş. sadece bu kadarı bile önemli. Zira abd darbe yaptırıyor ama kendi askerini gönderip yaptırmıyor ki bu darbeleri? Bizim askerimiz içinden birileri bu işlere niyetleniyorlar ve başarılı olmak için abdnin desteğini arıyorlar sadece.Karşılıklı istekler talepler neticesinde ya destek alınıyor ya alınamıyor. BU bahsedilen darbeleri abd etkisiyle yapan yapı peki askerin içinden temizlenmiş miydi ki hiç? Nereye gitti onlar, yetiştirdikleri, kurdukları hiyerarşi, sistem , düzen vesaire? Zaman zaman ortaya çıkan planlarda aramak lazım bunları da bana alırsa. O yüzden bu planlara ergenekon balyoz ve daha birçok tertibe kestirmeden "hayal ürünü" demek zor. Şİmdilik sadece Balyoz kısmı mahkumiyet aldı ama diğerleri de sırada, özellikle ülkenin insafsızca soyulduğu 28 şubat süreci de önemli.Bana amerikadan ziyade bizim içimizden birilerinin darbeleri kotardığı ve bazı askerlerle işbirliği yaptığı daha akla yakın geliyor o açıdan. olaya abd sosu katmak da bazı çevrelerin işine geliyor muhakkak. BU son ergenekon balyoz vesaire sürecinde daha çok bu perinçeklerle yalçın küçüklerle vesaire bir marksist kalkışma izleri seziliyor. Ama o da maske olabilir tam bilemeyiz şimdiden. Bahsi geçenlerin yargılananların %90ınan yakını natoda abd de bir dönem görev yapmışlar ne tesadüfse. En etkisiz kuvvet komutanlığı hem deniz kuvvetleir olacak, hem de montro nedeniyle bertaraf edilmeye çalışılacak?? Burası da pek inandırıcı gelmedi. Dahası, bu türden konularda askerin son sözü söylediğini düşünmek de ayrı bir çarpıklk? Denizciler siyasi irade bir karar alırsa nasıl bir direnç gösterecekler ki?BU vesayet alışkanlıklarından kalma ifade şekli herhalde bu bölüm.Hükümeti ele hgeçirmek zor, seçimlerde kim önce çıkacak bilinmez o yüzden askere mi oynayalım diyordu acaba kestirmeden abd montro için? Denizcilerden , ülkenin yargısı birçok muvazzaf emekli subayı yargıladı diye abd cirit mi atacak boğazlarda haketmediği şekilde, ya da zaten natodan müttefik olduğun abd ye karşı gizliden gizliye düşmanlık mı besleyecek donanma? Niye müttefik o zaman, niye natoda hala? Sorulacak çok soru var tabii.Ama konu konuyu açacak çk uzun izahatlar ve cevaplar gerekecek. Öz olarak, bu teoriiyi pek tutarlı olarak görmedim..
ha
hasan1402, @hasan1402
24.2.2013 15:18:11
aynen katılıyorum ama çevrem bana dudak büküyor sendemi diye yani ergenekoncu diyecekler neredeyse ki en çok askerlerden çeken ve darbe mağduruyken ben...
duyarlı yüreğine bin selam ama şu aydınlık çevreside çokk savruldu be usta tarihi çokda parlak değil derim nacizane
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
24.2.2013 10:13:48
Beğeni:
0
İzlenme:
800
Yorum:
5
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.