CÜNEYT'İM...
... Cüneyt’im...
YIL 1994.
Evimizin tek kızı Elifimiz Haziran ayında evlenmiş, Amasyaya gitmişti. O sene büyük oğlum Cem epey bir gecikmeden sonra 26 yaşında asker oldu. Acemi birliği tesadüfen Amasya oldu.
27 Ağustos da küçük oğlum Cüneytin, Samsundan vefat haberi geldiği zaman, askere gidecek olan oğlum Cem de Eskişehire, babannesine ve teyzelerine allahaısmarladık demek ve dualarını almak için gitmişti. Ertesi gün geldiği zaman evdeki matem havasını görünce, anneanneme mi bir şey oldu, diye feryât etmiş, kardeşinin vefatını öğrenince de yıkılmıştı. On gün izin verdiler. Kıtasına 10 gün sonra katıldı.
Acımız sonsuzdu. 1994 senesinde kızım gelin oldu. iki ay sonra yavrum, Cüneytimi kaybettik. 10 gün sonra Cem askere gitti.
Ev bir anda bomboş kaldı. O günleri anlatmaya kelimeler kifayet etmez.
Cemin yemin törenine Amasyaya gidecek, orada bulunan kızım Elifi de ziyaret edecektik. Yemin törenine gittik. Canım oğlumu asker kıyafeti ile görmek nasıl da duygulandırmıştı beni...
Biz o zaman Sivasta ikamet etmekteydik. Sivasla hiç bir bağımız olmamasına rağmen kayınpederim de Sivasda vefat etmişti. Cüneytimiz de dedesine yakın bir yere defnedilmişti.
O gece her zamanki gibi uzun uzun dualar ettim. Yaramız hem çok derin, hem de çok yeni idi. Rahmetli Cüneytimi düşündüm. O sene o da asker olmak istemişti.
Üniversite sınavlarına girmiş, açık öğretimi kazanmıştı. Samsuna gitmeyi hiç istememişti. Sanki, içine doğmuştu orda azgın dalgalara kurban olacağı...
Her gece yüce Allahıma dualar ediyor, yalvarıyor, af diliyor, bu acıya dayanmak için sabır istiyordum. O gece, Allah’ım, yavrum orda yalnız. Dedesi onu korusun. Allah’ım, onu önce sana emanet ettim, yavrumu koru Allah’ım diye hem ağladım, hem çok dua ettim. Sanki hayattaymış da, orda yalnız kalmasın, dedesi korusun diye dualar ettim.
Ertesi gün öğlen yemeğini balkona hazırlayan kızım, anne sana bak ne anlatacağım, dedi.
Gece uyurken biri omzuma bir kaç kere dokundu, beni uyandırdı dedi.
Eşim uyandırıyor herhalde diye gözümü açtım. Kocam arkasını dönmüş uyuyordu. Gardrobun yanında uzun boyuyla dedem ve onun yanında Cüneyt ayakta duruyordu. Sanki DEDEM ONU KORUYORDU. Sonra, sanki bir bulutun içinden uzanıp yanağımı öptü.
Anne, vallahi bu rüya değildi. dedi.
Kızım bunu anlattığı zaman gözyaşlarına boğuldum. Çünkü, belki tuhaf bir dua idi ama, o gece Allahım, dedesi onu orda korusun, diye dua etmiştim.
Ve Cüneyt, ablasına görünerek, bana haber veriyordu sanki:
Annem merak etmesin, ben dedemle beraber iyiyim, yalnız değilim der gibi...
Bu olay, bir nebze olsun içimi rahatlattı. Canım yavrumun, denizde boğulduğu için şehit sayıldığını duymuştum. Şehitler ölmez, sözünü düşündüm. O, bilmediğimiz bir âlemde yaşıyor. Bunu biliyorum. Hep bizimle, onu da hissediyorum. Ona ve tüm şehitlere, ebedi âleme göçen herkese yüce Allahtan rahmet diliyorum.
Sanılmasın ki, ölüm sondur. Gerçek dünyaya adım atmaktır.
Yine böyle bir hâtıramı daha yazmadan geçemeyeceğim:
Sanırım 1997 senesi idi. Alanyadan dönerken Sivasa uğrayacak, rahmetli oğlumu hem ziyaret edecek, hem de mezar taşını istediğim biçimde yaptıracaktım.
Kayınvalidemin ameliyatı girince işin içine, mecburen Eskişehire gidiyordum. Çok üzgündüm. Kim bilir bir daha ne zaman gidebilecektim. Gece yolculuğu yaptığım otobüste, sabaha karşı bir rüya ile uyandım. Rahmetli oğlum Cüneytim, her zaman rüyalarıma 7- 8 yaşlarındaki halinle girerdi. Halbuki 21 yaşında vefat etmişti. Bu sefer büyümüş halinle gördüm onu. Rüyamda gelip boynuma bir sarıldı ki, sanki karşımda bana sevgiyle bakıyor ve sımsıkı boynuma sarılıyordu. Bana, üzülme anne, sakın üzülme der gibiydi. O anki duygularımı anlatamam sizlere. Çok özlediğim yavruma sarılıyordum. Sanki, hayatta idi.
Sevgili dostlarım. Allah böyle acıları düşmanıma vermesin. Ama, biz kaybettiklerimizi bilinmeyene yolladığımız ve göremeyeceğimiz için üzülüyoruz. Aslında sanıyorum ki, onlar, bizim tahmin edemeyeceğimiz bir dünyada daha mutlular... Allah (C.C.) rahmet eylesin tüm gidenlere... Onlar sıralarını savdılar... Biz düşünelim...
Halenur Kor