- 834 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
HARŞIT'IN GÖZ YAŞLARI - 3
Dua ederdi anneciğim; Allah’ım inşallah bugün hava çok güzel olur, rüzğar çıkmaz diye.
Annem güleç yüzlü idi. Bizim orda güleç olan insanın günününde güzel olacağı söylenir di.
Annem Nazlı’m acele etmemiz gerek, güneş bacayı almadan baca da olmalıyız yoksa tepemize güneş geçer (güneş çarpar anlamın da ) derdi.
Pestil bezleri bir bohçede hazır durur du. Ceviz ve fındıklar tencerelerde. Tabaklar, kaşık ve kevgirler hazır.
Baca temizlenmiş, pestil bezlerinin yanına konacak taşlar bir kenarda.Sürahide su..
Süzülen şire (kaynamış duttan süzülerek elde edilen sıvı) el kazanlarına alınırdı. Annem daha bir hızlanır dı bana yapmam gerekenleri söylerdi, bense pervane gibi dönerdim annemin etrafın da..
Şire tekrar bir süzgeçten süzülerek yıkanmış büyük kazana dökülür dü ve altı yakılır dı .
Bir kazana tekrar süzülerek alınır tejin ( bakır yahut aliminyumdan yapılmış büyük leğen ) içine konan suyun içine oturtularak soğutulur du.
Annem beni pestilin serilmesine yardım edecek olan komşulara yollar çağırtır dı..
Onlarda gelirdi birer birer..
Annem tenekesine göre ölçüsünü tutar iki avucunu birleştirerek un doldurur du teje. Buna ğoşa derdi.
Bir ğoşa, iki ğoşa.. komşulardan da fikir alırdı daha koysam mı diye.
Bizim terasın altı bir şenlik olurdu ki sormayın, kadınlar, çocuklar, eş dost.
Yorgunluk çok amaaa keyf kocaman!!!
Unun ortası açılır ve soğutulan şire yavaş yavaş dökülmeye başlar dı. Annem sürekli unu yedirirdi topaklatmadan ve en çok keyif aldığım yere gelir di sıra annem rengi kahverengiye dönen hamuru toparlar ve ellerini altına geçirerek değirmenden inen su gibi hamuru havalandırır ve tejin içine şlap şlap !!! diye vurur, biz çocuklar mest, ağızlarımız açık seyre dalardık.
Kimin bacağına hamurdan bir damla kopar yapışırsa sevincimiz katlanır dı. O bize misafirin geleceğinin habercisi idi.
Ben hep teyzemin gelmesini isterdim, çünki o bana çok güzel elbiseler getirir di İstanbul’dan ..
Üstüne şire dökülür dü ve hamur sulanmaya başlar dı.
Ocakta kaynamakta olan şireden de biraz soğutularak dökülürdü ve iş bunların kazana dökülmesine gelirdi.Kazanın başına kuvvetli biri geçer di elinde tokaçla ( özel bir sopa)
Tej iki hanım tarafından tutulur ve yavaş yavaş ocağın üstündeki sıcak şireye dökülürdü.
Elinde tokaç olana sürekli uyarı gelir di aman ha iyi karıştır, dibi tutmasın..
Ocak başında olmak zor yanıyor, kazandan sıcak sıcak buharlar çıkıyor vee sürekli uyarı insanı strese sokuyor ama sesler, gülüşmeler, muazzam bir eğlence.
Annem kazanın başına geçiyor; Süt bakrajı ile kazana süt döküyor, şeker ilave ediyor, tadına bakılıyor, bal katılıyor.
Annemin yüzü daha bir aydınlanıyor demekki işler yolun da veee son içine bir kömür parçası atılıyor nazar almasın diye..
Bir koku kaplıyor mahallemizi, herle kokusu !!!
Şu an ki en pahalı parfüm de bile olmayan..
Kazan ocaktan indirilecek artık iki kulpuna kalın bir sopa takılarak ateşten alınıyor.
Devamı herlenin bacadaki alacağı şekilde..
DEVAMI VAR
YORUMLAR
Hep özlerim çocukluğumu.
Her şeyin doğal olduğu...
Hilesiz, katıksız kendi üretimimiz yiyecekleri.
Kendimizin olmasa bile pazardan, çarşıdan aldığımız ve hilesiz olduğundan şüphemiz olmayan ürünleri.
Ya şimdi?
Hormon mu dersiniz, GDO mu?
Katkı maddesi mi bilmem hangi hile mi?
Köylü mü?
Ürününü satamıyor ki?
Ürününden alacağı para masrafını, emeğini karşılamıyor.
Ve bizler kimisi ithal kimisi sera/çiftlik malı GDO'lu, hormonlu, hileli, katkı maddeli ürünlere talim ediyoruz.
kutlarım kaleminiz anılara çalınmış aldı bizide orada bir sedirin üstünde ağırladı doyduk,doyduk bereket nimetlere kalemine saygılar efendim..
Nazlıgelin
Dua ederdi anneciğim; Allah’ım inşallah bugün hava çok güzel olur, rüzğar çıkmaz diye.
Annem güleç yüzlü idi. Bizim orda güleç olan insanın günününde güzel olacağı söylenir di.sayfaya düşen içten bir yazıydı yazan kalemi kutlarım sevğilerimle
Nazlıgelin
Çook teşekkür ederim. Sağ olunuz.
Saygımla.