- 1042 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Baş Üzeri Ayak Altı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Baş Üzeri Ayak Altı
Kimseye ayağımın altında da yer yok başımın üzerinde de...Herkes kendi layık olduğu yerde dursun!
Birilerini baş üzerine alanlar başkalarını da ayak altına alırlar. Eylem benzer! Evrensel eşit insana yer tayin etmek insanı yaratandan başkası olamaz!
Baş üzerine almak da ayak altına almak da başa bela getirir!
Evrensel eşit insan prensibi insanlığın nihai ulaşacağı nokta!
Bu süreçte insanlar birilerini başları üzerine aldılar, baş üzeri alınanlar Firavun ya da diktatör olunca da kurtulmaya çalıştılar başlarına aldıkları belalardan! Kendi sivrilttikleri kazığa otururlar! İnsanları ayak altına alanlar ise kendi sonlarını hazırlar! Ayak altına alınanların öfkesi ileri aşamalarda görünecek ve ayak altına alanların gelecek neslini başkaları ayak altına alacaktır. Bunun nesillere yayılması insanı yanıltıyor! Katliama maruz kalan toplumların katliamcı olmasının ardındaki neden budur. Ezen ve ezilen arasında sıkı bir ilişki vardır. Zavallı konumundaki toplumları inceleyin geri doğru bakıldığında görülecek ki zavallı durumda olanların ataları birilerini baş tacı yapıp başlarına sultan etmiş, başlarındaki Firavunun zulmüne alkış tutmuş; bunun faturası da toruna çıkmış! Katliam yapanlar ise zamanında katliama maruz kalmış. Hırslanmış ve eline fırsat geçince o da aynını yapar! Burada şu husus önemli; ne katliam yap ne de katliama maruz kal. Kolla kendini ve kimseyi baş tacı yapma, kimseyi de ayaklar altına alma ki döngü oluşmasın. Yoksa tahterevallinin iki ucunda oturanlar gibi dönem dönem aşağı düşüp yukarı çıkmak kaçınılmaz. Denge sırat ise tahterevallinin iki ucunda yükselmeye çalışmak değil. Tahterevallinin orta merkez noktasını yükseltmektir. Böylece alçalmadan, alçaltmadan yükselmek mümkün olur. Alçalan ve alçaltanlar da iki uçta debelenir durur!
Diyojen “Gölge etme başka ihsan istemez” derken başının üzerinde dikileni kabul etmiyor. Kendisi zaten kimseyi ayak altına almıyor; yaşam tarzı buna uygun değil.
Son tahlilde; insan muhteşem bir varlık! Kimsenin ruhu kimseden daha yüce ya da daha alçak değildir! İnsan tercihleriyle kendi kendini konumlandırır. Kimseye ayaklarının altında ya da başının üzerinde yer vermeyen Yunus ve benim gibi olanlar evrensel eşit insan prensibini bilinç edinmiş olanlardır…
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Ahmet Bey, yerinde tespitlerle dolu güzel bir yazı, payıma düşeni aldım.
Paylaşım için teşekkürler, saygılar
Ahmet Bektaş
Nokta, Çember, Kara Delik
Her şey bir noktadan başladı…
Noktalar evreninde yaşıyoruz. Aslında noktalar yok, tek nokta var! Görecelilik olduğundan öyle zannedilir! Şöyle ki Jüpiter’i bir nokta düşünün. Jüpiter’i oluşturan sayısız mikro düzeydeki noktaların da Jüpiter ile aynı yansımayı verdiğini! Jüpiter’in dahi Güneş Sisteminde bir nokta olduğunu; Güneş Sistemine ayna olduğunu. Güneş sistemi kendi galaksisine ayna bu böyle büyür gider. Geri doğru da küçülür gider. Atomlara dek… Bakın bura çok önemli sayısız noktalar var zannı izafiyetten oldu. Aslında bir nokta var ve evrendeki tüm yansıma o noktayı gösteriyor ya da o noktadan yansıyor. Bu nedenle hadiste “Zerre küllün aynasıdır” denilmiş.
Kara delik, bir kütle çekimi; bilinen ışığı dahil tüm cisimleri kütlesinin gücü kadar çeker! Nur, maddi çekime tabi olmadığından kara deliğin nuru çekmesi mümkün değil! Şuraya geleceğim; maddi boyutta işleyenler mana boyutunun da yansıması. Soyut somuta ayna… Soyut alemde olan somutta yansır! Maddi örnekleri manayı anlamak açısından veriyorum.
Eski öğretilerde bir fikre dahil olmak vardı! O fikir içersinde kaybolmak, hatta bu övülürdü… Bu fikir aslında kara delik gibi herkesi yutuyor! İnsanların kişiliği kalmıyor! Oysa çemberin sınırını oluşturan tüm noktaların, merkeze uzaklığı eşittir! İnsanlar çember şeklinde dizildiğinde merkezdeki yansımaya eşit mesafede olurlar ve en önemlisi her noktadan merkeze bir çizgi yol vardır. Allah’ın ipi (Hablullah) gibi… Eski öğretilerde doğrusal bir şema vardır! Başta bir şeyh, efendi ya da her neyse; ve insanlar tespih taneleri gibi dizilmiş. Terakki etmek için bir öndekini bekliyor ki sıra ona gelsin. Öndeki ilerlerse o da ilerleyebilir! Ve asla başa geçemez! Baştaki ve sıradakiler bağlıdır gelişimi ve potansiyelini açığa çıkarması. Baştakiler ilerleyemedi ve bu sistem çöktü! Şimdi çember, halka sistemi var! Kişi potansiyelini merkeze aracısız aktarabilir. Merkezden de aracısız yansıma alabilir. Bu olay, çemberin çevresindeki yani halka olan noktaların, merkeze olan uzaklıklarının aynı olması ve merkeze her noktadan bağımsız bir çizgi çizilebilmesi bakımından önemli. Halkada kimse başta da değil. Baş yok! Her birey kendi potansiyelini bizzat kendisi merkeze yönlendirebilir, merkezle bağı aracısız yapabilir. Allah’ın ipi konusu ayette geçer…
Son tahlilde; bir noktada yok olma devranı kapandı, bir noktada yansıma devri başladı! Şimdi herkes kendi fikriyle var olduğu bir halka oluşturacak ve merkezde bir tayf oluşacak. Bu her renkten bir yansıma olacak. İnsan ya halkaya katılıp kendi benliğini yansımaya çalışacak, ya da kara delik gibi bir fikre kapılacak, kişiliğini de oraya kaptıracak! Biri katılma , diğeri kapılma. Katılma özgür olur, kapılma zoraki…
Selametle;
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş
Kara delik kütle çekimi; eski öğretilerde bir fikre dahil olmak vardı! Bu da kara delik gibi herkesi yutuyor! İnsanların kişiliği kalmıyor! Bu devran kapandı, şimdi herkes kendi fikriyle bir halka oluşturacak ve merkezde bir tayf oluşacak. Bu her renkten bir yansıma olacak. İnsan ya halkaya katılıp kendi benliğini yansımaya katacak, ya da kara delik gibi bir noktada kişiliğini de oraya kaptıracak! Tercih özgür. Ahmet Bektaş
Saydıklarınız içinde ana- Baba dahil değildir herhâlde; saygıdeğer Ustam...
Sağlık dileğimle Selâm ederim.
kadiryeter Kadir Yeter.
23.02.2013- TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=111961
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş
köşkle birkaç huri İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni. "Yunus. Hocam teşekkür ederim , okuyup yorumlamanıza sevindim.
Çok güzel bir yazı. Yerinde tespitler ve sağlam dayanaklar...
İnsan egosunun döngüde vereceği zararların bu kadar kısacık bir yazıyla anlatılması takdire şayan Ki zaten yer yer aforizma kabul edeceğimiz ifadeler de mevcut.
En tehlikeli "ben" duygusu ise farklılığa karşı olduğunu ifade ederen farklılığını öne atıp bununla itibar görmek isteyendir. Ki onların pisliğini temizlemekle meşgul sosyal çevre, ülke, dünya...
Düşünen, sorgulayan, dağ da olsa küçük bir tepe de; sırtını yalnızca hakikat olgusuna dayayan yazılarınızı beğeniyle okuyorum.
Kutluyorum Ahmet Bey.
Saygılar.
Ahmet Bektaş
Biri Orta Çağ filozoflarını herkesten üstün görür, diğeri Orta Çağ din adamlarını herkesten üstün görür! İkisi de aynı yanılgıdadır. Kimse kimseden üstün değil! Potansiyelini çıkaranlar göze görünür, bu doğaldır! “Evrensel eşit insan prensibi” anlaşılana dek bu süreç devam ediyor. Ahmet Bektaş
Kendisine yer tayin eden, sizin de dediğiniz gibi, vakti gelir üste çıkar, vakti gelir ayak altına yatar.
Olan olmuştur artık karakter denen cevher yok oluşa mesafe tutar.
Tebrikler.
Ahmet Bektaş
Merhaba Ahmet bey! Kimseye olduğundan fazla değer verirsek, bizi ayakları altına alır. Bunlar yaşamımızda sıkça gördüğümüz vakalardır. Ezmeye alışmış olan, ister ki süreç hep öyle devam etsin.
Güzel örneklerle açıklamışsınız her şeyi..Kaleminiz hiç susmasın. Saygılarımla....