- 2039 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kaz dövüşü!...
“Ayhan Mahallesinde iki alkollü vatandaş kaz yüzünden kavga edince hem karakolluk oldular hem de hastanelik.
Edinilen bilgilere göre, iki kişi mahalle ortasında kavgaya tutuşunca komşuları durumu polise bildirdi. Kısa sürede olay yerine gelen Güvenlik güçleri kavga eden şahıslara müdahale etti. Ancak şahıslardan birisi polisin elinden kurtularak izini kaybettirdi. Diğer yaralı şahıs ise polis otosuyla hastaneye kaldırıldı.
Olay yerinden kaçan şahıs daha sonra karakola gelerek kendiliğinden polise teslim olurken şahısların alkollü oldukları ortak kaz besledikleri ancak kaz paylaşımında anlaşamayarak, kavga ettikleri ortaya çıktı.”
İlçemizin internet sitesinde, yukarıdaki haberi okuyunca ben de bir “Kaz Dövüşü” makelesi yazayım dedim, başladım yazmaya.......
Kaz, perdeli ayaklılardan, gri beyaz tüylü, eti yenen, büyükçe yabanî veya evcil bir hayvandır. Kaz kelimesi sıfat olarak kullanıldığında ise mecazi olarak “ahmak, aptal ve budala” anlamına da gelmektedir. Günlük hayatımızda “kaz” kelimesini mecazi anlamda çok kullanırız;”Amma da kaz kafalı adam”, “Kaz gibi adam” v.b. Ayrıca “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” diye bir de atasözümüz var. Ülkemizin bazı kentlerinde ve özellikle Alaca ilçemizde perdeli ayaklılardan olan evcil kazlar zaman zaman birbirleriyle dövüştürülür. Buna da halk arasında “Kaz Dövüşü “ denir.
Hiç hayatınızda “Kaz Dövüşü” seyrettiniz mi?
Aslında “Kaz Dövüşü” sadece gerçek kazlar arasında olmamaktadır. Kendi hayatımızda, evimizde, okulumuzda, sokağımızda, ticaretimizde, stadlarda, siyasi hayatımızda, kısacası hemen hemen her yerde kaz dövüşünü görmek mümkündür.
Çocukluğumuzda bir kısmımız evlerimizde güvercin, bir kısmımız da köpek beslerdi. Bu yüzden babalarımız bu hobilierimize göre “kuş akıllı”, “it akıllı” derdi bizlere. Birde bizlerden daha büyük olan “kaz akıllı ağabeylerimiz” vardı. Onlar da kaz beslerdi evlerinde. Ayhan Mahallesi’nde sürü halinde kaz besleyen ve bunları dövüştürmekten zevk alan büyüklerimizin sayısı ise o yıllarda hayli fazla idi.
Herhalde ortaya büyük paralar konarak;genelde kış mevsimlerinde Cumhuriyet Meydanı’nda kazlar dövüştürülürdü. Şimdi ilçemizde “Kaz Dövüşü” yaptırılıyor mu bilmiyorum. Bir zamanlar ilçemizde Kaymakamlık yapan Merhum Recep Yazıcıoğlu, bir pazar günü Cumhuriyet Meydanı’nda kaz dövüşünü seyreden kalabalığı görünce çok şaşırmış ve kaz dövüşünü ilçemizde yasaklamıştı. Rahmetli Kaymakamımız kaz dövüşünden başka kahvelerde sigara içmeyi, sokaklara tükürmeyi de yasaklamıştı. Bu yasaklardan dolayı namı IV. Murat olmuştu ilçemizde merhum Recep Yazıcıoğlu’nun.
Ben de ortaokul yıllarında bir kez kaz dövüşünü aynı meydanda ilgiyle seyretmiştim.
Yıllar sonra kaz dövüşünü televizyonda izleyen bir arkadaşım, benim Çorumlu olduğumu bildiği için, hararetli hareretli bana anlatmıştı. Arkadaşım o kadar etkilenmiş ki ellerini aynı kazların kanatları gibi kaldırıp kaldırıp indiriyor bir yandan da:
“Yahu Şükrü kalabalık bir insan halkası içinde kazlar iki gruba ayrılmış. Her iki grubun önünde efelenen, dayılanan ve tafrasından erkek olduğu anlaşılan kazlar vardı. Bu kazlar kanatlarını genişçe açtılar, ileri-geri çırptılar, ayaklarını ve boynunu yukarı kaldırarak birbirlerine meydan okudular. Erkek kazların arkasında “Gıyık Gıyık” sesleri ile alkış tutan dişi kazlar ise hem sesleri hemde kanatları ile sanki “Hadi!... Hadi!... Hadi!...” der gibi dövüşün kızışmasına koro tuttular. Erkek kazlarda dişilerden aldıkları bu destekle, diklene diklene rakibin üzerine yürüdü, meydanın ortasında karşılaştılar ve dövüşe başladılar. Gerek gagaları ile gerekse de kanatları ile birbirlerini vahşice saldırdılar. Sonunda yenilen erkek kaz kuyruğunu kısarak er meydandan “tıs... tıs... tıs...” sesleri ile kaçtı, dişileri de erkeğin peşine takılıp sessizce sahneyi terkettiler. Seyirciler de meydanda rakibini yenen, dişilerin tezâhüratları arasında tafralı gezinen erkek kazı alkışladılar.” demişti.
O gün bugün arkadaş beni gördükçe parmaklarının uçlarını birleştirerek , bir kaz kafası yapar , sonra da parmaklarını açıp açıp bırakır, aynı dişi kazlar gibi “Hadi. Hadi. Hadi...” derdi. Ben de aynen onun yaptığı gibi parmaklarımı birleştirerek “Hadi. Hadi. Hadi...” diyerek karşılık verirdim.
Yine bir gün aynı hareketleri birbirimize yaptık. Arkadaş yanıma yaklaştı :
“Şükrü erkek kazların birbirleriyle kavgasını anladım da arkasındaki dişilerin bağırtısını, cayırtısını, kanat çırpmalarını bir türlü anlamadım. “ dedi. Ben de:
“Dişi kazlar erkek kazlara arkandayız, korkma biz varız “diye, “erkek kazlara gaz veriyorlar” dediğimde, her ikimizde gülmüştük.
Yazımın girişinde hayatımızın her evresinde “Kaz Dövüşü”nü görebiliriz demiştim. Gerçektende mazimize bakarsak veya şu anda günlük hayatımıza göz atarsak insanların birbirleriyle “kaz dövüşü” yaptıklarını ve şakşakcıların da arkada gaz verdiklerine şahit oluruz.
Çocukluğumuzda bizleri de kazlar gibi dövüştürürlerdi. Özhan Mahallesi’nde diğer bir adı Tezeken’de, Kedi Mehmet adında biri vardı. Bizlerden büyüktü. Mahallemizin bütün çocukları bu şahıstan korkardı.
Kedi Mehmet, koyunlarımızı, sığırlarımızı ne zaman Tezeken’in sığırına katmak için götürsek, bizi mahallenin çeşmesinin yanında çevirir, elinde tereyağlı gagalasını yiyen hatta bu tereyağın üzerine bazen de şeker eken, bize göre de daha gürbüz olan Cemal’le veya bir başka çocukla güreştirir, bazen de kavga ettirirdi. Kavga etmesek bile bizleri zorla “Allahtan mı korkuyorsun bundan mı ” diye tahrik ettirerek emeline ulaşırdı. Bizim arkamızda fazla çocuk olmazdı. Ama onları alkışlayan ve destekleyen bayağı Tezekenli çocuk olurdu. Sonuç malum. Bizler ya sopa yerdik ya da güreşte altta kalarak eziyet çekerdik. Galip geldiğimiz zamanda ise Kedi Mehmet müdahale eder, bizi tekrar Cemal’in altına yatırırdı. Bu yüzden çoğu zaman koyunlarımızı, sığırlarımızı Tezeken’e ben götürmek istemezdim, Aslan ağabeyim götürürdü.
Yıllardır gençliğimiz geçmişte sağ-sol diye birbirleriyle bir hiç uğruna kavga ettirildi. Bu dövüşte hiç bir taraf kazanmadı. Kaybeden gençler oldu;kimi gençliğin baharında toprağa gömüldü, kimi sakat kaldı, kimi de hapishanelerin soğuk, rütübetli duvarları arasında ömür tüketti. Çok şükürkü o günlere göre bugün gençlerimiz daha uyanık; hayatlarını, istikballerini kazanmaya çalışıyorlar, ağabeylerinin düştükleri tuzağa düşmüyorlar. Ama siyasette ise ”Kaz Dövüşü” bütün şiddetiyle devam ediyor. Parti liderleri birbirleriyle söz düellosuna başladığında arkalarındaki yağcılar ayağa kalkarak satlerce liderlerini alkışlıyorlar. Liderler arasındaki bu “Söz Düellosu” nedense hiç bitmiyor, devam edip gidiyor; arkalarındaki şakşakcılar da hiç mi hiç eksilmiyor.
İstersiniz şu televizyonlarımıza bir bakın. İnsanların birbirleriyle nasıl kavga yaptıklarını ibretle seyredin. Tartışma proğramlarındaki kalitesizliği, insanların birbirine karşı saygısızlığını ölçmeye çalışın; tam bir rezalet, kazların dövüşünü bile mumla arar olursunuz.
Çağımızın yetiştirdiği Fransız dev düşünürlerinden biri olan Roger Garaudy (Roje Garodi ) Türk Edebiyat Dergisi ile yaptığı bir mülâkatında şöyle diyor:” Batı tam anlamıyla bir çöküş dönemi yaşıyor. Bu çöküşten sanat ve edebiyatta nasibini alıyor. Mesalâ , temsilcisi Bernard-Henry Levy olan bir felsefeden ne beklersiniz? Televizyon proğramları Batı’nın çöküşünün aynasıdır. Fikirle, sanatla, felsefeyle estetikle ilgili faaliyetler yerine, Biri Bizi Gözetliyor türünden insanı alıklaştıran proğramlar sunuluyor. Âdeta halkın aptallaştırılmasına çalışılıyor.”
Aynı program geçmiş yıllarda Türk televizyonlarında değişik versiyonlarla Türk insanına da sunuldu. Programdaki gençler birbirleriyle “kaz dövüşü” yaparak programın reytingini artırmaya çalıştılar. Bizler de Türk Kültürü’ne aykırı olan bu programı Roger Garaudy (Roje Garodi)’ nin söylediği gibi “kaz misali aptal aptal, alık alık seyrettik.”
Birinci ve İkinci Dünya Savaşların’da devletlerin kaz dövüşü nedeniyle milyonlarca insan yok oldu, ülkeler tarumar edildi. Halen Süper Devletler arasında bu kaz dövüşü bütün şiddetiyle devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de AB Devletleri ile Avrupa Topluluğu’na girme konusunda elli yıldır bir “Kaz Dövüşü” içinde. Bakalım bu “Kaz Dövüşü”nde kim kazanacak?
Ben şuna inanıyorum; bu “kaz dövüşün”de, kazlar gibi fiziksel olarak kavga yapanlar değil, Roger Garaudy (Roje Garodi)’ nin söylediği gibi ” Fikirle, sanatla, felsefeyle estetikle ilgili faaliyetler” yapanlar galip geleceklerdir. Kaybedenlerde aptal aptal, alık alık “Biri Bizi Gözetliyor” gibi programları seyredenler olacaktır.
“Kaz” olmayanlara selam ve sevgilerimle...
Şükrü Bilgili
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.