- 680 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Duyarlı Olmak Tepki Göstermek Değildir
Duyarlı Olmak Tepki Göstermek Değildir
Genel olarak Dünya insanlarına topluca bakıldığında; vatandaşlık bilincinin çok önemli olmadığı, insanların sadece menfaatlerinin peşinde olduğu görülüyor. Tüketime endeksli yaşayan insanlar için hangi ülke vatandaşı olduğu birinci derecede önemli değil, vatandaşlarına geniş imkânlar (ücret, eğitim, sağlık, refah) sunan ülkelere akın ediliyor! Menfaat dini inançların da önüne geçmiş durumda çünkü din bireyselleşti (olması gerektiği şekilde). Geri kalmış toplumlarda hala (din, dil, ırk, ideoloji) ilk planda, çünkü insanlar ekonomik olarak daraldıkça geçmişine veya ideolojisine sarılıyor; ekonomisi zayıflayan ileri toplumlarda ırkçılığın hortlaması da bu nedenle…
Asıl vatandaş, vatanının yönetimine katılmak isteğinde olmalı… Sadece kendisine sağlanan menfaatlere razı olup; ülkeyi kim, nasıl yönetirse yönetsin anlayışı günümüzde yerleşti! Özellikle ekonomisi güçlü olan toplumlarda ideolojik, ırksal veya dinsel alanda fazla tartışma, çekişme olmaz!
Tepki göstermek konusunu irdelemek isterim.
Bazıları tepki göstermeyi kendini göstermek olarak algılıyor! Aslında çokları olumsuzluklara tepki gösterme perdesinde kendini göstermeye çalışıyor, bu nedenle de tepkisi neticesiz kalıyor. Özellikle geri toplumlarda toplumsal tepkiler (din, dil, ırk, ideoloji) üzerinden yapılır. Oysa sorun ne ise ona odaklı tepki göstermek gerekir! Mesela özgürlük alanında bir tepki gösterilecek ise bunun evrensel kriterleri olmalı, yerel kriterlerle yapılan tepkiler sadece slogan atmak ötesine geçemiyor. Özgürlük isteyenler bir bakıyorsunuz ya dinsel alanda ayrıcalık peşinde veya ırksal ayrıcalık isteğinde; ideolojik reklam yapanlar zaten kendi ideolojilerinin en doğru olduğunda ısrarlı…
Başka örnek; kadına yönelik şiddete tepki göstermek adına bakıyorsunuz aile kurumu yüceltiliyor, din ve ahlak da devreye girince asıl sorun ikinci planda kalıyor! Bir başkaları da ideolojik olarak bu alanda kendilerini gösterme çabasında. Bazıları derneklerini yüceltir, yeni dernekler kuranlar kendi faaliyetlerine tüm zaman ve imkanlarını harcar. Asıl sorun ikinci planda kalır!
Hayat pahalılığını protesto ederken bile ideolojik söylemler ön plana çıkıyor! Oysa sorun birinci planda olmalı. Teröre karşı olan tepkilerde görünürde tüm toplum katmanları aynı görüşte zannı vardır! Dikkatli bakınca birileri kendi yandaşlarının cam çerçeve indirmesini, insanlara saldırmasını hoş karşılamakla kalmaz bir de över! İnsanları diri diri yakanları övmek olmaz… Kadına karşı şiddet konusunda kadınların topluca tüm Dünya’da el ele verip örnek bir tepki göstermeleri olumlu bir örnek!
Tepki gösterirken militan gibi davrananlar zaten gösterilen tepkiyi kendileri sabote ediyor. Toplumun ortak mallarına zarar vermeler, cam, çerçeve indirmeler; ideolojik slogan atmalar zaten gösterilen tepkiyi etkisizleştiriyor! Sonuçta senin militanın kötü benim militanım iyi; sana yapılan zulüm hak, bana yapılan haksızlık şeklinde bir durum kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kim güçlüyse o baskıcı davranıyor, denge değişince de baskılanan, başlıyor baskılamaya. Kutuplaşmalar bu nedenle oluyor… Tepki gösterme militanlıkla olmaz!
Etki tepkiyi doğurur! Bu bilindiği için tepki elde etmek için kurnazca etki de verilebilir…
Böğrüne dokununca “Hıyy” diye bir ses çıkarıp küfredenler olur; bunlara şaka amaçlı dokunurlar ve gülüşürler. Yani etki yaparlar tepki alırlar. Geri toplumlarda bunu her alanda yapmak mümkün. Hangi alanda tepki istenirse o alanda toplum etkilenir ve tepki oluşunca bu tepki çeşitli maksatlar için kullanılır… Provakatif etki amaçlanan tepki içindir!
Tepki etkiye göre olmamalı, tepki amaca göre olmalı. Avrupa’da adam karikatür yapıyor, Asya’da binlerce insan tepki gösterisinde ölüyor! Sokaklar kan gölüne dönüyor! Belki de bu etki tepkiye yönelik yapılıyor, etki amacına ulaşmış oluyor…
Sözü uzatmayım; bireysel duyarlılık toplumsal duyarlılığı da getirir! Etki tepkiyi doğurduğuna göre birilerinin arzuladığı tepkiyi almak maksatlı yaptığı etkiye balıklama dalmamalı. Tepki göstermek adına etkiden amaçlanan tepkiyi göstermemeli. Daha bilinçli ve sorunu kökten halledecek tepkilerle meşgul olunmalı.
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Baş Üzeri Ayak Altı
Kimseye ayağımın altında da yer yok başımın üzerinde de...Herkes kendi layık olduğu yerde dursun!
Birilerini baş üzerine alanlar başkalarını da ayak altına alırlar. Eylem benzer! Evrensel eşit insana yer tayin etmek insanı yaratandan başkası olamaz!
Baş üzerine almak da ayak altına almak da başa bela getirir!
Evrensel eşit insan prensibi insanlığın nihai ulaşacağı nokta!
Bu süreçte insanlar birilerini başları üzerine aldılar, baş üzeri alınanlar Firavun ya da diktatör olunca da kurtulmaya çalıştılar başlarına aldıkları belalardan! Kendi sivrilttikleri kazığa otururlar! İnsanları ayak altına alanlar ise kendi sonlarını hazırlar! Ayak altına alınanların öfkesi ileri aşamalarda görünecek ve ayak altına alanların gelecek neslini başkaları ayak altına alacaktır. Bunun nesillere yayılması insanı yanıltıyor! Katliama maruz kalan toplumların katliamcı olmasının ardındaki neden budur. Ezen ve ezilen arasında sıkı bir ilişki vardır. Zavallı konumundaki toplumları inceleyin geri doğru bakıldığında görülecek ki zavallı durumda olanların ataları birilerini baş tacı yapıp başlarına sultan etmiş, başlarındaki Firavunun zulmüne alkış tutmuş; bunun faturası da toruna çıkmış! Katliam yapanlar ise zamanında katliama maruz kalmış. Hırslanmış ve eline fırsat geçince o da aynını yapar! Burada şu husus önemli; ne katliam yap ne de katliama maruz kal. Kolla kendini ve kimseyi baş tacı yapma, kimseyi de ayaklar altına alma ki döngü oluşmasın. Yoksa tahterevallinin iki ucunda oturanlar gibi dönem dönem aşağı düşüp yukarı çıkmak kaçınılmaz. Denge sırat ise tahterevallinin iki ucunda yükselmeye çalışmak değil. Tahterevallinin orta merkez noktasını yükseltmektir. Böylece alçalmadan, alçaltmadan yükselmek mümkün olur. Alçalan ve alçaltanlar da iki uçta debelenir durur!
Diyojen “Gölge etme başka ihsan istemez” derken başının üzerinde dikileni kabul etmiyor. Kendisi zaten kimseyi ayak altına almıyor; yaşam tarzı buna uygun değil.
Son tahlilde; insan muhteşem bir varlık! Kimsenin ruhu kimseden daha yüce ya da daha alçak değildir! İnsan tercihleriyle kendi kendini konumlandırır. Kimseye ayaklarının altında ya da başının üzerinde yer vermeyen Yunus ve benim gibi olanlar evrensel eşit insan prensibini bilinç edinmiş olanlardır…
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş